““İnsan” kavramını birçok temelde açıklamak mümkündür. Fiziksel, sosyal, psikolojik, ruhsal yönleriyle ele almak mümkün olmakla birlikte çok kaotik bir kavramdır.
”
20.yüzyılda, İnsan Felsefesi üzerine çalışmış filozoflardan Max Scheler’ a göre “İnsan, gerçekliğe hayır diyebilen ebedi isyankârdır.” İnsan; yadsıyabilen, eleştirel bakabilen, zekâ ve ayırt edebilmenin ötesinde çok daha derin bir öze sahip olan varlıktır. Lakin ben insanı çok temel ve sade bir bağlam üzerinden ele alacağım.
İnsan; ruhsal ve maddi âleme ait olmak bakımından iki türlüdür. İnsanı sadece fiziksel yönüyle tanımlamak ahmaklık olur. Bu bağlamda tartışmak, konuşmak istediğim konu da insanın ruhu üzerinedir.
Bazen yeni biriyle tanışırsınız onu ilk gördüğünüzde ruhunuz, kalbiniz o insanın ruhuna akar ya hani. O duyguyu hiç tattınız mı? Birini sevmenin ötesinde ruhunuzda ona ait bir şeyler olduğunu fark ettiniz mi. Sanki yıllardır onu tanıyor gibi, daha önce tanışmış olmak gibi bir duygudur bu. "Ruhlar toplanmış cemaatler (gibidir). Onlardan birbiriyle (önceden) tanışanlar kaynaşır, tanışmayanlar ayrılırlar." [1] Bazıları: "Ruhların sıfatlarının ve ahlâklarının uygunluk içinde yaratılmış olmaları sebebiyle tanışıp kaynaştıklarını" söylemiştir. Buradan da ruhun da bir fıtrat üzerine yaratıldığı çıkarımında bulunulabilir.
Aslında bedenlere girmeden bir fıtrata sahip olan ruh, kendi fıtratına, kendi sıfatına uygun olan ile tanışıp muhabbet besler. Bedenlere girdikten sonra o ruh dünyada bir öteki ruhla karşılaştığında muhabbet alevlenir vuslat yaşanır. Birine ısınan o kalbi hissedersiniz. Her zaman herkese karşı yaşanan bir his değildir o duygu. Nadiren yaşanır çok kıymetlidir. Vuslatı hissettiğiniz an şükretmeli, muhabbete olan saygı ve hürmet asla kaybedilmemelidir.
Ancak şöyle bir durum da yaşanabilir. Bazen birine kıymet verirsiniz ruhunu seversiniz, ruhuna muhabbet beslersin ama dünya hayatındaki iletişimini ilerletemezsiniz, onun yanındayken aidiyet hissetseniz de sağlıklı bir iletişim ilerlemediği için mahrur bir durum yaşanır. “kalbi iyi biri, kendimi onun yanında oraya ait gibi hissediyorum ama onunla birlikte olmak bana iyi gelmiyor, vaktime ve eylemime kalite katmıyor” Bu durum nadir de olsa yaşanabilir. Bu durumda ruh muhabbet beslemiş olabilir fakat beden giysisini giydiğimiz noktada kaotik durum kendini gösterir. Kişinin yaşam tarzı, kültürel faktörler, eğitim seviyesi, öğrenilmiş alışkanlık ve huylar gibi çevresel etmenlerden ötürü bir arada olmak mümkün olmayabilir. Netice itibariyle Gazali’nin de dediği gibi “Her kuş kendi cinsiyle uçtuğu gibi her insan da kendi benzerine ısınır. Ortak noktaları olmayan kişiler bir süre birliktelik gösterseler bile sonunda ayrılmak zorunda kalırlar”
Ruhunuzun bağlandıklarıyla uçmanız dileğiyle…
[1] [Buhârî, Enbiya 2; Müslim, Bir 159, (2638); Ebû Dâvud, Edeb 19, (4834).
YORUMLAR