A. Raif ÖZTÜRK
  • 14/02/2021 Son günceleme: 14/02/2021 12:32
  • 3.223

Dikkat ediniz; Boğaziçi Üniversitesindeki Resmi öğrenci sayısı, 16 653 kişiymiş.

 

Üniversite kapısındaki yönetime isyan edenlerin sayısı ise 300-350 kişi arasında olduğu tespit edilmiş. Bunların da yarısı Üniversite dışından görevlendirilen terör örgütlerinin provokatörleri olduğu, İçişleri bakanlığının ilgili kadroları tarafından belgelenmiş. Geriye kalan 150-160 gerçek öğrenciler de malum kışkırtmalara göre isyan ediyorlar diyelim.

İşte bu isyan, Boğaziçi Üniversite öğrenci sayısına göre, sadece %1’dir.

Haydi, isyankârların tamamının da öğrenci olduğunu var saysanız bile, %2-3 eder.

Böyle bir tablo karşısında, bir haftadan beri tüm Devlet yöneticileri ve ilgili idareciler teyakkuz hâlindeydi, değil mi? Bu konuda; Boğaziçi Üniversitesinin ABD bağlantılarına, ABD’NİN kendi beslemeleri olan FETÖ veya terör örgütlerinden beklentileri gibi, bu üniversiteden de benzeri beklentilerine, ülkemizdeki beslemelerinin! bu olayı savunup teşviklerine hiç girmeyeceğim. Çünkü bu vesileyle bir örnek daha vererek, bu olaylardan çok daha ciddi, ilginç ve çok daha önemli bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum...

Diğer örnek: Dünya çapındaki isyanlar da her günkü ana haberlerde izlediğimize göre, “devletlerin koyduğu corona tedbirlerine karşı” ölesiye yapılan isyanlardır. Oysa tüm devletlerin; halkını çok acıklı ölümlerden ve bu ciddi virüsten korumak amacıyla aldıkları bu tedbirlere, takdir ve teşekkürlerle karşılanarak uyulması gerekmiyor muydu?

  • Peki, hem ülkemizdeki, hem de şu dünya ülkelerindeki bu isyanlar niye?

İsyan pankartlarında yazdıklarına ve haykırdıklarına göre; sadece günah işleme özgürlüklerinin kısıtlanmaları sebebiyle devlete isyan ettikleri anlaşıyor. Neticede ise coplanıyorlar, yerlerde sürükleniyorlar, hapislere atılıyorlar ve ciddi yaralar alıyorlar…

İşte bu tablolar karşısında; şu Boğaziçi Üniversitesi olayları veya diğerleri değil, insanlık olarak bizlerin, Kâinatın Yüce Yaratıcısına ve Yöneticisine olan %1-2 ile veya %5 de değil, %95’in üzerindeki isyanlarımıza karşı Yüce Rabbimizin sabrı ve ömrümüz boyunca bizlere nimet ve ikramlarını devam ettirmesi, çok dikkatimi çekiyor.

  • Nasıl dikkat çekmesin ki!

Tek yöneticisi olduğu şu Kâinat içinde, SINAMAK için hiç yoktan yarattığı ve her türlü ihtiyaçlarımızı, her mevsimde vagon vagon gönderdiği bizlerin; %95’imiz, O’nun cc emir ve yasaklarına karşı, asırlardan beri İSYAN halindeyiz. Nasıl mı?

Allah cc bizleri, cisim değil, hayvan değil, sakat değil; akıllı ve sağlıklı insan olarak yarattığı halde bizlerden sadece, “kendisini tanımamızı ve O’na İBÂDET etmemizi” istiyor. O cc bizlerden; tüm nimetlerine karşılık olarak, sadece kırkta birini (%2,5’ini) diğer muhtaç kullarına vermemizi istiyor, neredeyse tüm insanlık olarak isyan ediyoruz.

O cc bizlerden; evlerimizden çıkarken, Kur’ânda tarif ettiği gibi örtünmemizi istiyor, neredeyse tüm bayanlar olarak, isyan ediyoruz, emir ve yasaklarına başkaldırıyoruz.

O cc bizlerden; Kur’ândan yüz çevirmememizi, 5 vakit namaz kılmamızı, din, iman ilmimizi her gün tahsil etmemizi istiyor, neredeyse tüm insanlık olarak isyan ediyoruz.

O cc bizlerden; doğru sözlü olmamızı, asla yalan söylemememizi, başkalarının malına ve ırzına göz dikmememizi istiyor, neredeyse tüm insanlık olarak isyan ediyoruz. Aklımızı ve yüksek tahsillerimizi, çeşitli entrikalarla halkı GASP ve dolandırmakta kullanıyoruz…

O cc bizlerden; kadınlarımıza gayet müşfik davranmamızı, komşu haklarına tam riayet etmemizi, çevremizi şenlendiren hayvanlara iyi davranmamızı ve ana-baba ve akraba ziyaretlerini istiyor, neredeyse tüm insanlık olarak isyan ediyoruz. Neredeyse her gün kadın cinayetleriyle, komşu kavgalarıyla ve hayvanlara eziyetlerle isyan ediliyor...

KISACASI; O’un cc bizlerden neler istediğini bile, hiç merak etmiyoruz ve öğrenmiyoruz.

Bir TV spikerinin sokak röportajlarını izlediğimiz zaman, bu konuda tamamen cehalet içinde olduğumuz çok net görülüyor. Spiker guslün veya abdestin farzlarını soruyor, doğru dürüst sayan neredeyse yok gibi. İslâm’ın ilk dört halifesini soruyor, tamamen yüzkarası cevaplar alıyor. Hatta Kelime-i Şehâdeti bile doğru dürüst söyleyemiyoruz.

%98’i Müslüman zannedilen ülkemizde yapılan ciddi istatistiklerde ise 5 vakit namaz kılma oranı (bölgelere göre) %16-22 arası çıkıyor. Yani halkın %80’i isyan hâlindeler.

Bu %20 namaz kılanların bile, maalesef yarısı Kur’ân okumasını bile bilmiyorlar.

Hele hele dünya nüfusu bakımından düşünecek olursak; %95’in üzerinde, neredeyse tüm insanlık olarak isyanlardayız ve Allah’a cc karşı baş kaldırıyoruz. Oysa Kâinatın ve bizlerin Yüce Yaratıcımız, bizden önceki kavimleri sadece birkaç çeşit isyanları sebebiyle, en acıklı biçimlerde HELÂK etmedi mi? Acaba bizlere, niçin mühlet veriliyor?

Bizler, işlediğimiz günahlarla kendimize ihanet etmiş olmuyor muyuz? (4/107. & 3/135. Â.)

  • ŞİMDİ ÇOK CİDDİ DÜŞÜNELİM:

Dünyadaki yöneticiler bile, kendilerine %2-3 veya %5 isyanlara karşı, o isyan edenleri copluyorlar, yerlerde sürüklüyorlar, yaralıyorlar, hapislere atılıyorlar ve yargılıyorlar. Oysa diğer yandan %5 değil, %95 isyanlarımıza ve nankörlüklerimize karşı, Yüce Rabbimizin bizleri CORONA ile ikaz etmesini, hortumlarla, depremlerle, dolu, sel veya çeşitli belâ, hastalık ve musibetlerle cezalandırmasını çok mu görüyoruz?

10 Aydan fazla zaman geçmesine rağmen, acaba niçin hâlâ aklımızı başımıza alamıyoruz?

Bir önceki köşe yazımda da arz ettiğim gibi, akl-ı selim insanlar olarak bizler, mutlaka bunların farkında olmak zorundayız. Aksi halde, hem coronadan ve diğer musibetlerden kurtulamayız. Hem de (inansak ta-inanmasak ta) Ahrette ebedî Cehennem azabına müstahak oluruz. Allah cc hepimizi muhafaza eylesin. Âmin.

Yüce Allah korona ordusunu geri çekse bile, bizler isyanlarımıza devam ettikçe, başka isimlerde, başka musibetler gönderecektir. Eğer ibret alınırsa, tarih tekerrür etmeyecek.

O Allah cc öyle çok merhametli ki; isyan ve nankörlüklerimizden vaz geçip TAM TÖVBE ettiğimizde, geçmiş günahlarımızı bile AF EDECEĞİNİ bizzat vaad ediyor. (Furkan S. 70. Â.)

Yazarın Yazıları