Mustafa ÇALIŞAN
  • 21/05/2020 Son günceleme: 21/05/2020 00:56
  • 5.607

Şimdi anlatacaklarım, benim kısa ama uzun hikâyemin mütemmim cüzüdür.

Hayatımın son yıllarında önemli denebilecek hastalıklarla muhatap oldum. Halen tedavi surecinde olduğum parkisonizm ile tanıştım. Sahip olduğumu sandığım nimetler elimden gidince bazı şeyleri daha iyi idrak etmeye başladım. Bunlardan en önemlisi konuşma kabiliyetimi yitirmemdi.

Kendimde en çok güvendiğim hatta gurur duyduğum beceriydi güzel konuşmak. Bu konuda dersler ve eğitimler verirdim. Mikrofonu elime alınca adeta bülbül gibi şakırdım. Her zeminde ve mecliste çok rahatlıkla konuştum. Bilenler bilir, birçok toplantının sunumunu ve yönetimini yaptım ve bu sahada hep takdir topladım, tebrikler aldım, aranan isim oldum.

Ne zaman ki bu hastalıkla imtihan olmaya başladım işte o zaman benim olmayan şeylerin sahibi gibi davranmanın kaç bucak olduğunu anladım!

Sahibim olan yaratıcı bana âdete ders verdi; 'Ey insan sen kendine malik değilsin! dedi.

Ve o güzelim sesim soluğum, konuşmam gitti!

Ve hamdolsun ki aklım, başıma geldi.

Dahası da var.

Bir zamanlar merdivenleri ikişer üçer çıkan; gece gündüz koşan ve koşturan bir adamken, muhatap olduğum bu hastalıkla neredeyse yürüyemez hale geldim. Yine Yaradanıma döndüm ve nihayetsiz şükrettim. Aklımı yeniden başıma toplama imkânı verdiği için.

Kendime bir çare ve rehber aramaya başladığımda, sağlığımda olduğu gibi, hastalığımda da imdadıma üstadım Bediüzzaman'ın HASTALAR RİSALESİ yetişti. Bu risale öyle muhteşem bir eser ki; üstad hazretleri sadece Hastalar Risalesi’ni yazsa idi yine de onunBediüzzamanolmasına yeterdi.

Aman yarabbi! Bu ne büyük hazine, ne müthiş bir reçete, o ne harika bir eser ki, tüm dertlere derman oluyor.

Yıl 1995, bundan 25 sene öncesi, meşhur pskiyatri Cerrahpaşa Üniversitesinin unutulmaz hocalarından Prof. Dr. Ayhan Songar merhumla çok iyi diyalogumuz vardı. Kendisi merhum Bekir  BERK ağabeyin yakın dostu ve arkadaşıydı. Geceleri geç vakte kadar Laleli’deki muayenehanesinde hastalarla meşguldü. Bir ziyaretimde masasının çekmecesinde çokça Hastalar Risalesi göödüm. Sordum Hocam bunlar nedir?diye.

Cevabı enterasandı: ‘’Bunları ben reçete olarak veriyorum bazı hastalarıma. Özellikle çaresiz kalanlara ilaç yerine bunları veriyorum. Ve çok olumlu neticesini aldım.’’

Evet, Hastalar Risalesi tam da bana göre imiş. Bu gerçeği 25 sene sonrasında ancak anlayabildim. Ta ki başıma bu sıkıntılar gelince.

Üstad hazretleri bu eseri 90 yıl öncesinde 1930’da telif etmiş. Ama ben iddia ediyorum ki, Hastalar Risalesi kadar hiçbir eser insana hastalığı böylesine sevdirmez! O incecik kitaptan aldığım kocaman derse binaen HASTALIK hakkındaki düşüncelerimi özetle şöyle beyan edebilirim:

HASTALIK; insan ruhu için bir büyük şifadır. Dertlere dermandır. Rahmettir. Eğitimdir. Arınmadır. Sabırdır. Şükürdür. Dikkatle bakan için nimettir.

Anlamadır. Algıdır. Bulmadır. Buluşmadır. Temizlenmedir. Hakikatı bulma çabasıdır.

Ölüm idraktir. Ölümle yüzleşebilmek, onu sevimli görebilmektir.

Sabır ve tahammüldür. Şikayet sarmalından çıkmaktır.

Gurur ve kibri, gafleti, enaniyeti, benliği sıfırlama şansıdır.

Cüzi iradeden külli iradeye yol almaktır.

Bu da geçer ya hu!’  diyebilmek ve hastalığın yüzüne gülebilmektir.

Neden ben? Ben bunu  hak etmedimduygusunu SABIR ve ŞÜKÜR anahtarı ile ruhumuzu manevi detoks ve arınma yolunda Günahlardan  Temizlenme!fırsatıdır.

Milyarlara hükmeden, ya da onlarca otomobili olup da bunu kullanamayan; bir tansiyona hükmedemeyen acizlerin; kudretli ve zenginliği yüceler yücesi Yaratıcı’da bulma haritasıdır.

İşte bu sebeplerle ben hastalığımdan razıyım. Tıpkı sağlığımda olduğu gibi hastalığımda da beni nimetlerine boğan, açık bir zihin, halen çalışan bir hafıza, kendi ihtiyacımı görebilme dirayeti, çoluk çocuğumu sıhhat ve afiyet veren Rabbimden razıyım. Bunları neden anlatıyorsun diyeceksiniz? İsterdim ki Rabbimin nimetlerini fark etmek için bu kadar gecikmemiş olayım. Belki sizler de kendi hayatınıza dönüp bakar, nelerden razı olduğunuzu bir kez daha gözden geçirmek ihtiyacı duyarsınız…

Yazarın Yazıları