Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Hasta ziyareti nasıl olmalı?

Hikâye bu yâ: Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar.

Her hayvanla iyi geçindiği için, pek çok hayvan sık sık o geyiğin ziyaretine gelir.Zamanla; her gelen hayvan onun çevresinde bolca bulunan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik ise o hastalıktan kurtulur ama nekahet döneminde, ziyarete gelen dostlarının otlamaları sebebiyleyiyecek hiçbir şeyi kalmadığı için, bir süre sonra açlıktan ölür…

Bu hikayeden alınacak ders: “..Hasta ziyaretine faydalanmaya değil, telâş içinde olan o aileyeyardım eli uzatmaya gidilmelidir.”

Bu mütebessim girizgâhtan sonra, Dinimize ve örf ve âdetlerimize göre Hasta ziyaretlerinde dikkat etmemiz gereken hususları tahlile çalışacağız. 

Ef’âl-i mükellefine göre hasta ziyareti sünnettir.Ancak, hastanın bakacak kimsesi yok ise“vacib-i kifaye” olur. Yani, birkaç komşunun o hastayı bakmaya devam etmesiyle, diğerlerinin üzerinde vacip sorumluluğu düşer. Şayet hiç kimse bakmaz ise tüm mahalle, tüm köy ve tüm belde vacibi terk etmiş suçlular ve âsiler durumuna düşerler.

“Bir hastayı (Allah c.c. rızası için) ziyaret edenin kefili Allah olur.” [Bkz.:Hâkim].

“Hastaları ziyaret ediniz. Dua etmelerini isteyiniz. Şüphesiz sâbir hastaların duası makbul, günahları da affedilmiştir.” [Bkz.:Deylemi]

Hasta ziyareti;“hastanın hâl ve hatırını sormak, gönlünü almak, hoş etmek ve gücünün yettiğince hastanın ihtiyaçlarını karşılamak” demektir.

Ülkemiz insanının bu konudaki hassasiyetleri, Allaha binlerle şükürler olsun ki çok iyi durumdadır. Hatırladığım zaman beni çok duygulandıranhatta ağlatan biranekdotumuburada paylaşmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi DOKUZ sene ara ile iki defa çok büyük ameliyatlar geçirdim. Birincisi 2005 yılında, tam da uluslararası ekonomik krizlerin ticarî hayatımızı ve bütçelerimizi sarstığı bir zamana denk gelmişti. Siroz-C nedeniyle, benim vefat günüm bile belirlenmiş ve geri sayım başlamıştı. O yıllarda Florans Nightengale gibi özel Hastanelerde Karaciğer naklinin bedeli devletimiz tarafından henüz ödenmeye başlanmamıştı. YÜZ Küsur Milyar(o gün henüz 6 Sıfır da atılmamıştı) liraya acilen ihtiyaç vardı. İşlerimin başına mecburen (Masterini bırakarak)yeni geçmiş olan genç oğlum, benim adıma dostlarımdan 3 Milyar, 5 Milyar, 1 Milyar, bazılarından da 10 Milyar gibi borç toplamaya başlamış. Nakil ameliyatıma bir hafta kala, bir dostum oğluma gelerek, “Ameliyat için ne kadar para lazım?” diye sormuş. Oğlum “100 Küsur milyon lazım ama 15-20 kişiden 60 Milyona yakın topladım, daha çok lâzım” demiş. O sevgili işadamı dostum ise oğluma; “Ahmet çiğim, bundan sonra hiç kimseden borç isteme. Benim bir iş için ayırdığım bir miktar para var. Onu sana vereceğim. Ödeme için de kendini hiç zorlama. Diğer borçlarını bitirince ödemeye başlarsın” deyince oğlum çok ferahlamış. Hemen ameliyat günü alınmış ve netice malumunuz, çok başarılı. Ödeme planı 2-3 seneye yayıldığı halde, ameliyat sonrası işlerimize öyle bir bereket gelmiş ki, 10-12 ay içinde tüm ameliyat borçlarının tamamı ödenmişti. 

Bunları şunun için arz ettim: 

Yukarıda belirtilen “İslam’ın hasta ziyareti prensibi” eğer burada tam uygulanmamış olsaydı, o ağır yükün altından oğlum acaba kalkabilir miydi?…

O para bir hafta içinde toplanamasaydı, acaba iş işten geçmiş olmaz mıydı?…

O sıkışık zamandan yardımlarını esirgemeyen tüm dostlarıma minnettarım ve onlar da benim tüm hizmetlerime, ibadetlerime ve dualarıma hissedardırlar. Çünkü bu yardımlar sadaka-icâriye hükmüne geçmiştir…

Şu son Kalp (By-Pass)ameliyatımda ise hem özel hastanelerde bile olsa, ameliyat ücretlerinin büyük bir çoğunluğunu devletimiz ödüyordu. Bize pek bir masraf kalmadı. Allah cc. Devletimize zeval vermesin, âmin. Hem de o günkü gibi sıkıntımız da yoktu. Bunlara rağmen, onlarca dostumuz oğluma müracaat ederek, “her hangi bir maddî sıkıntı varsa ben hazırım. Hemen vereyim.” diyenler çok olmuş. Yani niyetleriyle bile bol bol sevap kazandılar.

Ameliyat sırasında KAN VERMEkonusunda ise K.Ciğer naklinde 36 ünite kan istenmişti. Benim adıma 80 ünite kan verildiği halde, kuyruk kısalmamış. “İllâ benden de alın” diye ısrarlar devam ettiğinden, kan verme kuyruğu güvenlik görevlileri tarafından dağıtılmıştı. Yüce Rabbim bu yardımseverlerin ve İslâm’ın “yardımlaşma prensibine” hassasiyet gösterenlerin her birinden, ebeden Razı olsun. Her birini, Efendimizin SAV Liva-ülHamd Sancağı altında cem etsin, inşallah…

İşte İslam’ın hasta ziyareti ve yardımlaşma prensipleri…

Allah c.c. bu şuurumuzu arttırarak, kardeşliklerimizi daim ve kaim eylesin…

***

NOT: Son By-Pass ameliyatım için sadece 3 ünite taze kan istendiği için, ilân etmemiştik. Buna rağmen duyanlardan 10 kişi hastaneye geldiler ve ilk üç kişinin kanları yeterli oldu ve onlar benim KAN KARDEŞLERİM oldular.

Taburcu olduktan sonraki ziyaretler de tam İslâm ve Tıp prensiplerine göre yapıldı. Sterilizasyona ve tedbirlere azami dikkat edildi. Allah c.c. hepinizden Ebeden râzı olsun. Yüce Rabbim sizlere, hastalanmadan ibret almayı ve hastalıklardan istifade etmeyi nasip eylesin, âmin…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER