Ekrem VANLI
  • 05/05/2016 Son günceleme: 05/05/2016 10:20
  • 9.281

29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı Ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zaferidir. Kut’ül-Ammare’de 13 bin 300 İngiliz askeri ile 13 general 481 subay esir alınmış ve 40 bini aşkın İngiliz askeri öldürülmüştür.

Osmanlı Ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nda çarpıştığı cephelerden biri, İngilizlere karşı oluşturulan Irak cephesidir. Osmanlı dönemi kaynaklarında Irak-ı Arap olarak adlandırılan bölge, Dicle, Fırat havzasında tarihteki Mezopotamya’yı (Verimli Hilal) içine alır ve Basra Körfezi’ne kadar uzanır.

Irak petrollerini ele geçirmeyi amaçlayan İngilizler, 6 Kasım 1914 tarihinde Basra Körfezinden Şattülarap ağzındaki Fav mevkiine asker çıkararak saldırıya geçmişler, ilerleyen aylarda bu saldırılarını kuzeye doğru genişletmişlerdir. İngilizler, 3 Haziran 1915 tarihinde Kut’ül-Ammare’yi, Temmuz ayı sonlarına doğru da Nasıriye’yi işgal etmişlerdir. 23 Kasım 1915’de ileri harekâta geçen Türk birlikleri, General Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu geri püskürterek Kut-ül Ammare’de çember içerisine almayı başarmışlardır. Kut’ül-Ammare’yi bir kale gibi savunan General Townshend, 29 Nisan 1916 tarihinde teslim olmak zorunda kalmıştır. Türkler, Kut’ül Ammare’de İngilizlerden başta Tümen Komutanı General Townshend olmak üzere toplam 13 general, 481 subay ve 13.300 askeri esir almışlardır.

Tarihe Kut’ül Ammare zaferi olarak geçen savaşlar sırasında İngilizler 40 bin kayıp ve esir verirken Türk birlikleri ise 25 bin askerini kaybetti. Kut’ül-Ammare savaşı sırasında Türk birlikleri sınırlı sayıda uçakla önemli görevler yaptı. Keşif görevleri yapan Türk uçakları bir taraftan da düşman hedeflerini bombardıman etti. 26 Nisan 1916’da Kut’ül-Ammare’deki İngiliz kuvvetlerine erzak yardımına çalışan bir İngiliz uçağı da Türk avcı uçağı tarafından düşürüldü.

Ancak kazanılan bu tarihi zafere rağmen savaşın genelinde mağlup olan Türk ordusu, takviye edilen İngilizlerin bölgeyi Şubat 1917’de işgal etmesine engel olamadı. Irak’ın güneyine 1914 sonlarında çıkarma yapan İngilizler, ancak Mart 1917’de Bağdat’a ulaşarak kenti işgal etti. Kut’ül Ammare Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun zor şartlar ve imkânsızlıklar içerisinde, Çanakkale’den sonra kazandığı ve bir İngiliz tümeninin bütün personeli ile birlikte esir alındığı eşsiz bir zaferdir. Halil Paşa, Kut’ül Ammare zaferinden sonra 6’ncı Ordu’ya yayınladığı mesajında şöyle demiştir:

“Arslanlar!

Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir.

Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta güçlük çekecektir. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”

Avustralyalı araştırmacı Dr. Gaston Bodart tarafından Kut’ül-Ammare Zaferi, “İngiliz prestijinin Birinci Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe olarak yorumlanmaktadır.”

İşte bu unuttuğumuz zaferinizi gibi başka bir ayrıntı bu çarpışmalarda askeri tarihi açısından başka bir önemi ilk bilinen havadan ikmal denemesi yapılmıştır. İngiliz ordusunun Kut’taki birlikleri ikmal için 26 gün boyunca Dicle’deki Ora üstünden deniz uçakları ile kuşatma altındaki birliklerine ikmal gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu çabaları yeterli olmamış ve sonucu değiştirmemiştir.

Güney cephesinde İngiliz birliklerine karşı mücadele etmekte olan ve başında Halil Paşa'nın bulunduğu birliğimiz pusu taktiği sonucu İngilizleri çevrelemiş, İngilizleri esir almışlar. Tam bu esnada Halil Paşa İngiliz kuvvetlerin başındaki generalin akşam Halil Paşa ile yemekte buluşmak istediği haber ulaşır. İngiliz generalin esas amacı bu kadar büyük bir birliğin çevrelendiği haberinin askeri kariyerini ve onurunu zedelemeden nihayete erişmesi... 
 

Halil paşa nezaketen teklifi kabul eder fakat yemeğe İngiliz komutanın yanında bir adam katılır. Yemek bittikten sonra İngiliz komutan "arkadaşım sizinle bir şey konuşmak istiyor ben biraz ayrılıyorum" diyerek kenara çekilir Halil Paşa'nın davetsiz misafirinin Lawrence olduğu anlaşılır. Lawrence Halil Paşa'ya "paşam bu zafer Anadolu'dan Avrupa'ya konuşuluyor yalnız biz bu olayın daha fazla kan dökülmeden kapanmasını istiyoruz. Bu nedenle de kuşatmanın bir tarafında yapacağınız bir açık ile İngiliz askerleri rahatça gidecek ve sizin askerlerinizde daha fazla zorlanmayacak, bununla beraber bölgeden çekilirken tüm askeri envanteri de tarafınıza bırakacağız ayrıca İngiliz hükümeti bu davranışınız karşılığını da adınıza açılacak bir hesaba 2 milyon sterlin yatırmayı kabul ediyor." der. Bunun üzerine Halil Paşa komutana dönerek "Ben şerefli bir asker ile barışı konuşmak üzere bir yemek verdim yemek bitmiştir lütfen derhal gidin buradan" der ve bu aşağılık rüşveti kabul etmez.
 

Halil paşa Kut-ül Amare zaferine istinaden Kut soyadını almıştır. Bu çatışmada ölenler için kasabada Kut Türk şehitliği yapılmıştır.

Halil Paşa, Kut’ül-Ammare’nin teslim alındığı gün orduya bir tebrik mesajı yayımlamış ve bu günün “Kut Bayramı” olarak kutlanmasını istemiştir.

Kut’ül-Ammare zaferi Türkiye'de 1952 yılına kadar Kut bayramı olarak kutlanmaya devam etti. Ancak iddiaya göre Türkiye'nin NATO’ya üye olmasının ardından İngilizler bayramın kaldırılması için baskı yapmış, bayrama ve Kut’ül-Ammare zaferine yönelik tarihi bilgiler okullardaki tarih kitaplarından bile çıkarıldığı görülmektedir. Unutturulmak istendi. Çünkü İngilizlerin tarihinde ender yaşadığı yenilgilerden biriydi ve onlar bunu dünyaya unutmaya, unutturmaya çalıştılar..

Yazarın Yazıları