Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 11/06/2012 00:11
  • 14.416

Sıcak, hem de çok sıcak bir Yaz Mevsimine girdik…

İstanbul’un Turistik bir ilçesi konumunda olan Beykoz’da da haliyle müthiş bir trafik yoğunluğu başladı. Özellikle hafta sonları için acil işi olanlar, hastaneye gitmesi gerekenler için çileli günler geri geldi. Beykoz’un zaten dar olan ana cadde ve sokaklarında dakikalarca trafik işkencesi çeken insanlar çıldırma noktasına geldi, hatta yer yer sert tartışmalara da şahitlik edilir oldu.
 
Beykoz her açıdan çileli bir ilçe olmaya devam etmekte. Boğaziçi’nin karşı yakasında sıra sıra dev iş ve alışveriş merkezleri yükselirken Beykozlular evlerinin akıbetini bile bilmiyor. Özellikle 2B denen olayın yasalaşıp ete kemiğe bürünmesi ile sinir katsayıları da üst seviyeye çıkmaya başladı. Herkeste bir endişe, bir öfke bir aldatılmış hissi var. Yüzde 40’lara inmesi beklenen ödeme planları yüzde yetmişlere çıkınca şok yaşayan Beykozlular ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Hatta yıllardır, -Artık İstanbul yaşanmaz bir kent oldu, emekli olup köye yerleşeceğim-diye defalarca çaka satanlar bile tarifsiz bir öfke içinde.-Hani sen memlekete gidecektin, ödeme 100 bin lirayı, köydeki arazine, yazlığına yerleş-diyenleri bile neredeyse kazma sapı ile dövecek gibi.
 
Ne yazık ki bütün bu konuları muhatabı olan, yıllar önce birilerinden satın aldıkları arazileri, arsaları 2B ve diğer kamu malı olarak açıklanan Beykozlular için gelsin eğlence, gitsin horon havası hâkim. Bir birlerine -Beykoz Çayır Festivalleri ne zaman başlıyor?-, Karlıtepe Kiraz Şenliği, Polonezköy Kiraz Şenliği, Giresunlular Kaymakdonduran Şenliği ne zaman olacak yahu! Horon tepmeyi özledik- diye seslenenlerin varlığı da bir gerçek. Hepten bir kaderci millet olup çıktık. Önümüze ne konuyorsa yiyip içmemiz, başka yemeklerin tadına bakmamamız, yemekleri beğenmeme gibi bir itirazımızın olmaması tavsiye olunmakta.
 
Hani bir şarkı vardı, Ferdi Tayfur’un sesinden yankılanan-Hadi gel köyümüze geri dönelim, Fadime’nin düğününde halay çekellim…-diye. Bizler ne köyümüze geri dönmeye niyetliyiz ne de Halay, horon çekmekten geri durmaktan.
 
Dedik ya sıcak yaz günlerini hep birlikte yaşıyoruz diye, Yüce Allah bu bunaltıcı sıcakta dışarıda ekmeğinin peşinde koşan, İnşaatlarda üç kuruşa talim edip çalışanlara, kolaylıklar versin. Ne kadar adaletsiz bir dünyada yaşamaktayız. –Altta kalanın canı çıksın- mantığı her alanda öylesine yerleşmeye başladı ki… Uzunca süre hep deyip durduk-Beykoz temiz, saf bakir bir Anadolu Kasabası gibi- diye ancak ne bakirlik, ne saflık ne de temiz insanlar kalmış gibi. Herkes bir birinin soymak, aldatmak, derdinde... İnsanlar ki özelikle ilçe dışında çalışan bizim gibi insanlara yanaşan yanaşana, para isteyen isteyene. Vermeyince 40 yıllık dostunuz hakaret edip selamı sabahı kesmekte, verince de 2-3 yıl al alabilirsen verdiğin parayı. Artık alacaklılar borçlarını istemeye aramaya korkar olmuş durumda… - Acaba beni yine mi kandıracak, tersleyecek- diye.
 
Biz ki 44 yıllık hayatımızda bir dakikanın bile kıymetini bilip, her an üretici olma zihniyeti ile bir şeyler yapabilme, bir hizmet verebilme derdindeyiz, yan gelip yatan, iş-güç hak getire, iş bulunca da beğenmeyen, trafik çilesi çekemem diye boş gezenin boş kalfası insanlarla aynı ortamda bulunmaktan, onların para taleplerinden, verince de vermemek için sığındıkları bahanelerden bıktık usandık. Benim gibi Beykoz Sevdalısı bir kişi bile -Ah bir emekli olsam (5 Senem kaldı) Vallahi de billahi de Kastamonu-Abana’ya yerleşebilirim- noktasına gelmiş ise varın gerisini siz düşünün…
Yazarın Yazıları