Nöbetçi Eczanelerİsminin başına TC koyarak, Corona virüs nedeniyle herkes böylesine çaresizken ve evlere kapandığımız ibretlik bir zamanda, inananların sinir uçlarına basacak provokatif paylaşımlar yapan zavallıların, kafalarını klozete sokan bir kahraman gördüm bugün.
Bunu görünce bir nebze müsterih oldum, fakat yine de “keşke böyle zavallılar çıkmasaydı” da, biz de böyle konulara hiç girmeyip, ulvî konularımıza devam etseydik diye iç geçirdim…
Evet dostlarım, ben böyle konulara hiç girmek istemezdim, fakat konu Yüce Dînimizin temsilcileri olan İMAMLAR ve de dolayısıyla Yüce Dînimiz olunca, birkaç kelâm etmeye mecbur oldum. Yoksa ben de, sizler de vebâl altında kalırdık…
Önce o teselli olduğum kahramanın, o zavallı soytarıya verdiği hârika cevabı arz edeyim. Ancak son paragraftaki argo ifade benim tarzım olmadığı halde, o noktasına bile müdahale etmeden kopyalıyorum. O argo ifade için, şimdiden özür dilerim.
''Ülkenin Birlik ve Beraberliğe ihtiyacı olduğu bir ZAMANDA illâ Dîne ve Dindara hakareti Marifet Sayan Akılsızlarla Uğraşmak!!!''… ..Neymiş efendim?
150 bin imam, bir doktor etmiyormuş!…
Madem bu mantıkla yola çıktın ey ilerici yoldaş, o zaman aynı yoldan devam edelim:
O menhus mantığına göre; 925 bin öğretmen de bir doktor etmiyor.
511 bin mühendis te bir doktor etmiyor.
Sağlıkçıları çıkarırsak geriye kalan 130 bin Üniversite hocası, akademisyen bir doktor etmiyor. 10 binlerce gazeteci, sürücü, kaptan, pilot bir doktor etmiyor.
10 binlerce tiyatrocu, aktör ve aktrist bir doktor etmiyor.
10 binlerce balerin, heykel tıraş, ressam, müzisyen, bir doktor etmiyor.
Anadolu ateşinin 500 dansçısı da bir doktor etmiyor. Hatta 150 000 heykel de tek bir hastane etmiyor, o mantığa göre…
..Ve sûretâ insana benzeyen senin gibi "lâikus aydınus" türünün az gelişmiş
mensuplarından bir kaç milyonu da bir doktor etmiyor. (Peki niçin illâ imamlar?!!!)
İslâm dinine olan kininizi kusarken, lütfen kafanızı klozete sokun, etrafa sıçratmayın. Hüseyin ÜLGEY” (Alıntı.)
Bu ifadelerin altında da güzel bir yorum vardı: “İtalya’da altı bine yakın insan öldü, hiç bir Yahudi’den duydunuz mu ‘yüz papaz bir doktor edemez’ diye?… (Necati Karmen)”
Bu güzel yorum, Hristiyan Âlemi için de söylenebilir.
Her ne hikmetse, böyle zavallı ve hain provokatörler, sadece ülkemizde çıkıyor!…
***
Evet dostlar, tekrar ediyorum: “Keşke böyle zavallılar çıkmasaydı” da biz de böyle konulara hiç girmeseydik…
Öyle yâ; çok önemli olduğu halde o kadar çok ihmal edilmiş konular var ki, şeytan taşlamak yerine, onlara yoğunlaşalım istiyorum. Bu olaydan sadece bir nebze bahsedip geçelim.
Tâ ki böyle zavallıların da gözümüzden kaçmadığı bilinsin.
Ayrıca, “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle engel olun. Bu mümkün değilse dilinizle (kaleminizle) engel olun. Bu da mümkün değilse kalbinizle buğz ediniz. (Yani, Tiksinti, kin ve nefret besleyiniz.) Bu üçüncüsü, Îmanın en zayıf mertebesidir.” (Bkz. Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11) Hadis-i Şerifini de uygulamak zorundayız.
Bendeniz de işte bu maksatla bu konuya girmiş oldum, hakkınızı helâl ediniz…
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA
A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…
YORUMLAR