A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 23/02/2014 23:11
  • 11.623

Bugün; bizleri gaflete düşüren günlük olaylardan sıyrılmak için, sizlere çok ilginç ve ibretlik bir kıssa sunacağım.

Böylece Rûhumuzu bir nebze dinlendirecek, huzura ve mutluluğa yelken açacağız, inşallah. Sanıyorum, buna hepimizin çok ihtiyacı var…

[[[Habib Baba; 4. Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir, gariptir fakat mütevekkildir. Rabbinin katında da âlemlere denk bir değere sahiptir. Yaşlı Habib Baba, uzun ve yorucu bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiştir. Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider. Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmaktır. Bedenini de, ruhuna denk pak kılmaktır. Fakat hamam görevlisi, Habib babayı içeri sokmak istemez.

 

-“Bugün, Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.”...der. Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır...

“Ne olursun” der, .. “Ben bu tozlu ve kirli bedenle Rabbime ibadet ederken çok utanıyorum. Hiç kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır, çıkarım.”

Bin bir dil döker. Hamamcı ehl-i insaftır. Dayanamaz ve vabul eder...

 

Hamamın en sonundaki ayrı bir odayı göstererek; ... “Baba, bak şu odada hızlıca yıkanıp çık, senden para da istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.”

Habib baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar...

..Ve bu arada hamam görevlisinin karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen. Onun da dış görünümü fakirdir... Ama sadece dış görünümü... Bu ikinci müşteri, kılık değiştirmiş, 4. Murad'dır...

 

O gün vezirlerinin topluca hamam âlemi yapacaklarından haberdar olan padişah, merak etmiştir. “Hele bir bakalım, bizim vezirler hamamda, benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?” ..diye düşünmektedir. Bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir. Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır. Hamam görevlisi“içeride vezirler var” der, almak istemez...

Sivil Padişah ise, ne olursun der, bin bir dil döker, ısrarla bastırır ve padişah galip gelir.

 

Hamam görevlisi Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar: “Şu odada mübarek bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştamalı beline, gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel de çıkın, gidin” ..der...

Ve şu ikazı ekler: “Aman ha! Çok sessiz olun ve Vezirler varlığınızı bilmesinler.”

 

Sonra 4. Murad da Habib babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır... Habib babanın gözü ise genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona. Yardım etmek ister. Evliya olduğu halde, yanındakinin padişah olduğu, Hikmet-i ilâhi gereği, kendisine bildirilmemiştir. Görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib baba, yumuşak bir sesle konuşur:

 

-“Evladım, sırtın fazlaca kirlenmiş galiba, müsaade edersen bir keseleyivereyim.”..Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir mutluluk duyar. Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, riyasız ve karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.
Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken:

-“Buyur baba, ellerin dert görmesin”… ..der.

 

Bu arada içerideki âlemin sesleri, hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib baba, 4. Murad'ın sırtını bir güzel keseler...

Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez.

Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir.
-“Baba, gel bende senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım.” Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle:
-“Olur evlât” deyip, sultanın önünde diz çöker.

  • Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını arar...

-“Baba, görüyor musun şu dünyanın halini... Sultan Murad'a vezir olmak varmış... Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise fakir olduğumuz için burada, iki kaçak gibi gizlenerek...”

Habib baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü şöyle söyler...

  • Öyle anlamlı bir cevap verir ki; Sultan Murad, Habib babadan bu duydukları karşısında, elektrik çarpmışa döner. Ağzı açık kalıp, keseyi ve hamam tasını elinden düşürür.

-“Be evlâdım” der, Habib baba; “Ülkenin Sultanı Murad dediğin de kimdir ki? Sen asıl Âlemlerin Sultanı olan yüce Allaha c.c. kendini sevdirmeye bak!... Eğer, O Allah c.c. seni severse, sırtını bile Sultan Murad'a keselettiriverir...”]]]

 

...Huzurla, Allaha c.c. muhabbetle ve tevekkül ile kalınız…

Yazarın Yazıları