““Ön tekerlek nereye giderse arka tekerlek oraya gider.”
”
Zaman değişti, gençler değişti. Ama belki de değişmeyen tek şey, her kuşağın bir sonrakine duyduğu kaygı…
Bugünün yetişkinleri olarak hepimiz şu soruyu içten içe soruyoruz:
“Nerede hata yaptık?”
Sevgiyi ve Disiplini, Özgürlükle Sınırı Karıştırmak
Çocuklarımızı baskılamayalım derken, bazen hiç sınır koymadık. Sorumluluk yerine özgürlüğü, saygı yerine serbestliği fazla sunduk.
Oysa çocuk ne zaman “hayır” dememiz gerektiğini bizden öğrenir. Sevgi sınırı olan bir koruyuculuktur. Disiplin ise ceza değil, karakter inşasıdır.
Dinlemek Yerine Konuşmayı Seçtik.
Sürekli öğüt verdik, yol gösterdik ama dinlemedik.
Gençler kendi dillerinde derdini anlatmaya çalışırken, biz kendi dilimizde doğruları anlattık.
Oysa genç, önce anlaşılmak ister. Kulak verilmeden yapılan hiçbir nasihat, kalbe işlemez.
Başarıyı Sadece Notla ve Statüyle Ölçtük.
Sınavlar, okullar, kariyer planları… Bütün hayatı bir yarışa çevirdik. Test ve tost çocukları yetiştirdik.
Ama vicdanı, maneviyatı, ahlâkı ve empatiyi çoğu zaman arka plana attık.
Halbuki “iyi insan” olmak, “başarılı insan” olmaktan daha kıymetlidir.
Rol Model Olmayı Unuttuk.
Gençlere ne dediğimizden çok, nasıl yaşadığımız etkiler.
Kitap okumayan bir ebeveynin, çocuğa “oku” demesi; saygı göstermeyen bir büyüğün, “saygılı ol” demesi inandırıcı olmaz. Söz değil, örnek davranış öğretir.
Peki, Bu Hataları Nasıl Telafi Edebiliriz?
1. Dinleyerek başlayalım. Gençlerin dünyasını anlamaya çalışalım.
2. Değerleri yeniden inşa edelim. Başarıyı sadece meslekle değil, insanlıkla tanımlayalım.
3. Sevgi ve sınırı dengeleyelim. Ne sevgisiz büyüsünler, ne de başıboş kalsınlar.
4. İyi örnek olalım. Kendimizi geliştirerek onlara ilham verelim.
5. Ortak dil kuralım. Geçmişin bilgeliğini, bugünün ihtiyaçlarıyla buluşturalım.
Unutmayalım: Gençleri kaybetmek, geleceği kaybetmektir. Ama onları anlamak, hem bugünü hem yarını kurtarır.
Onlara ışık tutmak istiyorsak, önce kendi karanlıklarımızla yüzleşmeliyiz. Çünkü gerçek rehberlik, yön göstermeden önce yolun sorumluluğunu almaktır.
Bu sözler, sadece bir öğüt değil, derin bir iç muhasebe çağrısıdır. Gençleri eleştirmek kolaydır; ama onları anlamak, empati ister, sabır ister, aynaya bakmayı gerektirir.
Bugünün gençliği, hızla değişen bir dünyada yön arıyor. Bizler ise çoğu zaman kendi geçmişimizden getirdiğimiz kalıplarla onlara bakıyoruz.
Bu yüzden “ışık tutmak” istiyorsak, önce kendi içimizdeki karanlıkları fark etmemiz şart: Ön yargılarımızı, eksik iletişimimizi, belki de sevgimizi göstermekteki tutukluğumuzu…
“Gençleri eleştirmek kolay, ama unutmamalıyız:
Onlar bizim aynadaki yansımamızdır. Değişim istiyorsak, önce kendimize bakmalı, onlara göstereceğimiz yolu kendi adımlarımızla aydınlatmalıyız.”
"İyi insan olmak, başarılı insan olmaktan iyidir." Buna kesinlikle inanıyor ve destekliyorum ama, ülkemizde sadece iyi insan olmak karın doyurmuyor maalesef……üzülüyorum….
Kıymetli fikirleriniz ve yazınız için teşekkür ediyorum.
Gerçekten güzel bir yazi. Genclere nasil yaklasilmasi gerektigini gayet açik ve net olarak açiklamis yazarimiz.. Tebrik ediyorum.