Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 08/02/2010 23:11
  • 13.392

Hatırlayacaksınız, ta 18 Ağustos 2007 tarihli “Biraz da millete uğrayın beyler!” adlı yazımda, Ana Muhalefet Partisi CHP’ye ve sol siyasilere şöyle seslenmiştik:

“Bizden uyarması… Halkın sağı solu da olmaz… Sağ sol aydınlarda var… Halk kendisine teveccüh gösterene yönelir…

Evet beyler!.. Biraz da millete uğrayın!.. Yeni bir Türkiye için herkese ihtiyaç var!.. Çok doğru… Milleti, şucu bucu diyerek ve dışlayarak, yönetmeye çalışmayın!.. Herkes ne düşünür ve ne söyler, tasvip etmeseniz de dinleyin!.. Bazılarının dediği gibi, millet, aptal da değil!.. Bu milletin okuma yazma bilmeyeni de neciptir!.. Bunu iyi bilin!..”

Yaklaşık iki buçuk yıl sonra, CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, ODTÜ Mezunlar Derneği Sivil Toplum Komitesi'nce düzenlenen “Muhalefet Ne Kadar Etkin” konulu söyleşide, bizimle benzer görüşleri dile getirerek, ilk defa partisi ve sol hakkında özeleştiri yaptı ve önemli açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin halk nezdinde başarısız görünmesinin sebebinin de “yapılan muhalefetin halka ulaştırılamaması” olduğunu kaydetti. Bir siyasi parti için başarının tek ölçütünün “iktidara gelmek” olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Oturduk sıcak evlerimizde gazete okuduk. Ankara'da sosyolojik uçurumlar var. Ankara'nın öbür tarafına gidelim dedik mi? Altındağ'da bir aileye misafir olduk mu, onları misafir ettik mi? Onlar bunu yapıyor, biz yapmıyoruz. Rahata alıştık, tatillere gidiyoruz.'' dedi ve gerçekten ilk defa geç de olsa partisinin en büyük hatasını dile getirdi. Tabii bize de, “Günaydın Sayın Kılıçdaroğlu… Geç de olsa uyandınız ve gerçekleri gördünüz.” demek düştü.

Hastalığı tedavi etmek için önce teşhis etmelisiniz. Teşhis edemediğiniz hastalığı tedavi edemezsiniz. CHP’nin hastalığı, hastalığını teşhis edememesiydi. Şimdi CHP’nin hastalığı, iki numaralı adamı tarafından teşhis edilmiştir. Şimdi halka bu teşhisin tedavi sürecine bakacak. CHP, doğru bir tedavi yöntemi uygulayacak mı? Doğru ilaçları doru zamanda sunacak mı?

İşte tam bu noktada, çoğu seçmen gibi, benim de çok ciddî kaygılarım var. CHP, zaman zaman halka inmiştir. Ama yanlış tedavi yöntemlerini tercih etmiştir.

Bildiğiniz gibi, bu halkın yüzde doksan beşi Müslümandır ve CHP yüzünden dinî inançlarını yaşayamamaktadır. Laiklik ve çağdaşlık kisvesi altında, yaşanılan her dinî inanca karşı çıkmaktadır.

İster inanılsın ister inkâr edilsin, halkın siyasî tercihinin yüzde seksenini hâlâ dinî inançlara duyulan saygı belirlemektedir. İşte CHP, hastalığı teşhis etse de tedavi sürecinde verdiği ilaçlar, ağrının en şiddetli kısmını dindirememektedir. Dindiremediği gibi hastanın acılar içindeki iniltisini de, kaba güçle –asker, üniversite, yargı, derin devlet, mafya, sermaye gibi- susturmak istemektedir. İşte CHP, halka inse de, uygulayacağı yanlış tedavi ile sonuca gidemeyecektir.

Şunu her CHP’li, hiç çıkmayacak şekilde beynine yerleştirmelidir. Bırakın lise ve üniversitelerdeki başörtü meselesini, genel merkezlerinde, takkesi başında seccadesinde namaz kılana saygı göstermedikten ve akabinde onu irtica ile fişlemekten vazgeçmedikten sonra, CHP muhalefet olmaktan öteye gidemeyecektir. Bu hastalığın ilacı budur. İster uygulanır ister uygulanmaz… Bizden söylemesi…

Örnek mi istersiniz… Taze bir çiçek gibi sümbülleşen Türkiye Değişim Hareketi… Hareketin Başkanı Mustafa Sarıgül, inançlara gösterdiği saygı sebebiyle, sağdan ve soldan ciddî oylar elde edebilmektedir. Şişli’de küçük çapta inşa ettiği bu gerçeği, ülke çapına da yayabilirse, geleceğin iktidarı olarak görülmektedir. En azından CHP’yi ana muhalefetten indireceği kesindir.

Evet, şimdi CHP’nin ilk yapması gereken, öncelikle, Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi halka inmesidir. İnmek yetmez, halkın inancına paralel bir siyaset yürütmesidir. Dine paralel olmak, soldan sağa kaymak değildir. Aksine daha solcu olmak, gerçeğe paralel davranmaktır. Şahsım adıma söylüyorum, inancıma saygı gösteren bir solcuyu, dindar görünen ve her hareketiyle dinime zarar veren sağcıya tercih ederim. Türkiye’de, çoğu seçmenin de böyle düşündüğünden eminim. İşte bu anlayıştaki bir CHP, TDH’yı, daha başlamadan bitirecektir. Aksi halde yerini ona terk edecek gibi gözükmektedir. Şimdi söylediğimiz gerçekler de öncekiler gibi, iki buçuk yıl sonra idrâk edilecekse, iş işten geçmiş olacaktır. O zaman “Günaydın!..” da diyemeyiz, “Tünaydın!..” deriz.

Tabi ki bu sözlerimiz “demokratik” anlayıştaki CHP’ye. Halkı hiçe sayarak, “İktidar olsanız da muktedir olamazsınız!..” politikasında inat eden “despotik” anlayıştaki CHP’ye değil… Öyle bir CHP’ye güle güle…

ALINAN EN SON ANKET SONUÇLARI  

Yazarın Yazıları