Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN
  • 28/07/2021 Son günceleme: 28/07/2021 12:20
  • 4.945

Tatil için yola çıktık. Hava çok sıcaktı. Biraz gittikten sonra terlemeye başladık.

Eşimin allerjisi olmasına rağmen başka çaresi olmadığından klimayı açalım bari dedi. Klimanın düğmesine bastım. Fakat soğuk üflemiyordu. Biraz bekledik ama nafile. Herhalde arızalı dedim. Camları açtık ama yine istenen serinliğe kavuşamadık.

Yolculuk sırasında etrafa baktığımda çeşit çeşit bitkiler gördüm. Hepsi de güneşe meydan okurcasına onun yakıcı ve kavurucu sıcağı altında dimdik ayakta duruyorlardı. Kendimi onların yerine koyduğumda, insan ne kadar da aciz ve zayıf bir varlık diye düşündüm.

Acaba bitkiler bu sıcağa nasıl dayanıyorlar! dedim içimden. Herhalde Yüce Yaratanın onlara takmış olduğu klima sistemleri sayesinde olmalıydı. Malum bitkilerin en nazik organları yapraklarıdır. Bu yüzden klima hücreleri sonsuz ilim ve hikmet sahibi tarafından yapraklara yerleştirilmiştir.

“Stoma veya gözenek” adı verilen bu klimalar çoğunlukla yaprakların alt yüzeyindedir. Bazı bitki türlerinde ise hem alt hem de üst yüzeyinde yerleştirilmişlerdir. Mesela, elma ve meşe yaprağında sadece alt yüzeyde, mısır ve ay çiçeğinde ise hem alt hem üst yüzeyde bulunurlar.

Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olup ancak mikroskopla büyütülerek görülebilen bu gizli ve harika klimalar o kadar çoktur ki, 1 cm2 yaprak alanına yaklaşık 50 000 adet klima hücresi yerleştirilmiştir. Bir mısır bitkisinde yaklaşık 200 milyon, bir çınar ağacında ise toplamda astronomik sayıda klima bulunmaktadır.

Bitkilerdeki klimalar sonsuz ilim ve hikmet gereği olarak otomatik özellikte yaratılmışlardır. Yani gündüz açılır gece kapanırlar. Klimanın yapısı, çukur yüzeyleri birbirine bakan karşılıklı iki hücreden ibarettir. Bu hücreler bazı bitki türlerinde fasulye tanesi şeklinde, bazı türlerde ise kol kemiği şeklinde tasarlanmıştır. Aşağıdaki resimde tütün yaprağında klima görevi yapan bir stoma’nın açık hali görülmektedir.

Sistem basit gibi görünmekle birlikte, bu fıtri klimaların çalışma mekanizması bilim adamlarınca henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu hususta “fotosentez, CO2-pH ve iyon teorisi” olmak üzere üç farklı görüş ortaya atılmıştır.

Bu görüşlerin ortak noktası klima hücrelerinin komşu hücrelerden su alarak şişmesidir. Bu durumda iki hücrenin arası konveks şekilde açılır ve “por” adı verilen bir menfez (delik) meydana gelir. Bu deliğin dış ucu atmosfere, iç ucu da yaprak içinde mağara şeklinde düzenlenmiş boşluklara bakar. Yaprak içindeki mağaralara köklerden sürekli su pompalanır. Çünkü bitkinin kökleri bir rahmet eseri olarak emme basma tulumba gibi topraktan aldığı suyu izn-i İlahi ile yapraklara pompalar.    

Gündüzleyin yapraklarda bir yaratılış harikası olan fotosentez gerçekleştirilir. Fotosentez ürünü olan şekerlerden kaynaklanan bir emme kuvveti vasıtasıyla su yukarıya doğru çekilir. Böylece topraktaki su, kökten gövdeye ve oradan yapraklara ve buradan da stoma adı verilen klima menfezinden atmosfere buharlaştırılır. Yaprak yüzeyinden yapılan bu buharlaşma sırasında su molekülleri bir miktar ısıyı da beraberinde götürür. Böylece bir rahmet ve şefkat eseri olarak yaprakların serinlemesi sağlanır.

Havanın sıcaklık derecesindeki artış klimanın düğmesini sağa çevirmek gibi etki yapar ve daha çok buharlaşma ve daha çok serinleme sağlanır. Güneşin batmasıyla birlikte fotosentez durdurulur. Bu durumda yaprağın emme gücü azalacağından İlahi hikmet gereği su yukarı çekilemez. Bunun sonucu olarak klima hücreleri su kaybederek pörsür ve klima menfezi geceleyin kapatılır.

Bitkiler topraktan aldıkları suyun ancak %1 kadarını fotosentezde kullanırlar. Geride kalan %99 kadar su klima sistemlerinden havaya verilerek serinlemede kullanılır.1

İbrahim peygamber zamanında küfür ehlinin başı olan Nemrut onu ateşe atarak cezalandırmak ve ondan kurtulmak istemişti. Nemrut tarafından mancınıkla ateşe atılan İbrahim peygamberin tam bu sırada yaptığı duasına mukabil Cenab-ı Hakkın  “Ey ateş (İbrahim için) serin ve selametli ol”2 emriyle ateşin onu yakmaması gibi;  “bütün bitkilerin fıtri ihtiyaçlarıyla yaptıkları aynı duayı işiten Cenab-ı Hak onların bu dualarına mukabil (yapraklarına yerleştirdiği gizli ve harika klimalar vasıtasıyla) güneşin yakıcı ateşinden onları korumakta ve sigara kağıdı gibi ince, nazenin yapraklar ateş saçan hararete karşı (hal dilleriyle) bu ayeti okumaktadırlar.”3

______________________

  1. Kocaçalışkan, İ. (2008). Bitki Fizyolojisi, Nobel Yayın, Ankara.
  2. Enbiya suresi, 69. ayet.
  3. Nursi, B.S. Sözler, 1. söz.

 

Yazarın Yazıları