A. Raif ÖZTÜRK
  • 09/05/2020 Son günceleme: 09/05/2020 23:16
  • 4.643

Bu yazı başlığındaki sorunun muhatabı; uzun yıllardan beri Yüce Yaratıcımız olan Allah’ı cc, inkâr edebilmek için, sinsice “görmediği şeye inanmadığını” söyleyenlerdir.

Evet, hani sen; görmediğin bir şeye inanmazdın? N’oldu?

Hiç göremediğin halde, sadece Bilim Kurulunun veya Sağlık Bakanının bir çift sözüyle hiç göremediğin Corona Virüsünden, niçin köşe bucak kaçıyorsun?...

Demek ki neymiş?

Ortada bir icraat veya bir fiil varsa, görülmese bile onun mutlaka bir fâili varmış.

Corona virüsün varlığını ispat eden, sadece bir adet icraat ve fiil var. O fiil de kimi yakalarsa, akciğerine girip tahrip ediyor olmasıdır ve eğer tedbir alınmazsa öldürüyor olmasıdır. Değil mi?

Oysa Yüce Rabbimiz olan Allah’ın cc, varlığını ispat eden, bir değil 100 değil, BİNLERCE, hatta MİLYONLARCA açık seçik icraatları ve fiilleri var.

Hatırlatmak için, sadece bir kaçını arz edeyim.

Her bahar mevsiminde, yüzbinlerce çeşit odunlardan (ağaçlardan), senin, benim için, yani tüm insanlık için yüzbinlerce çeşit meyveleri, DAL elleriyle bizlere ikram ediyor. Topraktaki dört önemli madde ve 18 mineral ile inşâ ederek, binlerce çeşit sebzeleri ve baklagilleri bizlere ikram ediyor. Bunlar icraat veya fiil değil mi?. Yoksa bu aklı almaz icraatlar ve fiiller, o akılsız, şuursuz toprağın veya o ODUNUN işi midir?

Sen (yani yukarıda arz edilen muhatabımız); bunları gözlerinle gördüğün halde, bazen o ODUNA verdin. Bazen toprağa, topraktaki minerallere, hatta cansız, şuursuz, akılsız ve ne yaptığını bilmediği gibi, kimin neye ihtiyacı olduğunu hiç bilmeyen atomlara verdin. Yetmedi, bazen de tesadüflere verdin, değil mi?

Oysa tesadüfler, iki tahminli yazı-tura şeklinde denendiğinde %50, 6 tahminli ZAR ile denendiğinde %16,6 ihtimal varken, sadece tek bir proteinin tesadüfe oluşma ihtimali % değil, milyarda da değil, TRİLYONLARCA İHTİMALDE BİR bile değildir. Çünkü tamamen imkânsızdır.

  • Bu gerçekler de bilimsel olarak şöyle ispat edilmiştir:

Bir protein doğal süreçlerle ve kendiliğinden asla oluşamaz. Çünkü tek bir proteinin üretilebilmesi için, onlarca (yani 60 çeşit) diğer proteinlere ihtiyaç vardır.

Tek bir proteinin oluşması için DNA olması gerekir. Ribozom olmadan da protein oluşmaz. RNA, ATP, ATP’Yİ üretecek mitokondri olmadan da protein oluşmaz. Kısaca; hücredeki organellerden tek bir tanesi eksik olursa, protein yine oluşmaz.

Proteinlerin fonksiyon ve görevleri ile azlığı veya fazlalığının, canlı üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, ihtiyaçların mutlaka uzman bir Kudret kontrolünde, yeterli ve dengeli bir şekilde karşılanması gerekiyor. Yani, tek bir proteinin inşasında bile, tesadüfün zerresi düşünülemez.

  • Niçin bu kadar teferruata girdim?

Çünkü proteinler, tüm canlıların yapıtaşıdır.

Yukarıda arz ettiğimiz gibi, Corona virüsünü görmediğimiz halde varlığını ispat eden tek bir icraatı vardı. Oysa “Yüce Yaratıcımız olan Allah’ın varlığını ispat eden tek bir icraat değil, TRİLYONLARCA icraat ve fiil var” demiştik.

Biz sadece tek bir proteini ele alarak, bunların asla tesadüf olamayacağını, SINAV GEREĞİ görünmüyor olsa da MUTLAKA BİR FÂİLİ olduğunu akıllara gösterdik.

Bundan sonrası ise Akıllardan kalplere indirilmesi, yani ÎMÂN ve kâmil iman seviyesine yükseltilmesi muhataba kalıyor.

Unutulmamalıdır ki; “Kâinata, Allah hesabına bakılırsa İLİM, esbâp (sebepler) hesabına bakılırsa CEHİLDİR” sırrınca, gerçek ilim de işte budur…

Aslında bu gerçek bilgilerin, tüm okullarımızda ve Milli Eğitim Müfredatında, zorunlu olarak verilmesi gerekiyor. Oysa bırakın bu gerekliliği yerine getirmeyi, Milli Eğitim sistemindeki eğitimde, Yüce Rabbimiz adeta gizlenmeye çalışılıyor. Gözlerimiz önünde cereyan eden tüm olaylar; akılsız, şuursuz atomlara, moleküllere, hatta TESADÜFLERE veriliyor.

Sonra da bizler; “nereden çıktı şu GÖRMEDİĞİM ŞEYE İNANMAM diyen kişiler? Ve hevâ ve nefsine göre yaşayıp, halkı huzursuz edenler” diye yakınıp duruyoruz.

Böyle nakıs eğitimlerin neticesi olarak ta “nasılsa Allah görülmüyor ve varlığı da şüpheli, Haşir de yoktur, Kıyamet te yoktur, Mahkeme-i Kübra yoktur, Cehennem de yoktur” gibi inançsız düşüncesiyle, ‘ne yaparsa yapsın yanlarına kâr kalacağını’ zannediyorlar.

  • Neticede de; kapkaççılar, hırsızlıklar, soygunlar, tecavüzler, başörtülülere saldırmalar, kadın istismarcıları, zinalar (fuhuşlar), faizciler, yalancılar, cinayetler, zalimler etrafımızı kuşatıveriyor.

Her kişinin başına birer polis dikilemeyeceğine göre, her konuda huzûra, güvene ve refaha kavuşabilmek için, Milli Eğitim sistemimizin bu konuda İSLÂH edilmesi şarttır.

Maaşlarının arttırılması söz konusu olunca; nasıl ki 600 milletvekilinin tamamı KABUL oyu veriyorsa, hem kendilerinin menfaati, hem de tüm Türk halkının istikbalinin mutlak menfaati için, bu konuda da KABUL oyu verilmesi akl-ı selim bir karar olacaktır...

Bizler haykırmakla, hatta sadece hatırlatmakla bile bu vebalden kurtulmayı umuyoruz.

Ne mutlu bu bilinçle hareket eden yetkililere ve görevlilere…

Yazarın Yazıları