A. Raif ÖZTÜRK
  • 08/10/2018 Son günceleme: 08/10/2018 08:45
  • 6.105

Çok önemli ve günlerce aklınızdan çıkmayacak bir belge:

Allah’ın cc lütfuyla normal olarak GÖREN bizlerin, aklımıza bile gelmeyen İBRETLİK bir uyarı benim benliğimi sarstı. Çok etkilendim ve kendi kendime “ne kadar da AZ ŞÜKREDİYORUZ” diyebildim… Yürüyen merdivene hiç binmemiş gören bir kişiye, bu merdivene nasıl bineceği, en çok 10-15 kelimeyle anlatılabilir. Ancak bakınız aşağıdaki yazıda, görme engelli bir kişiye tam 683 kelime ile anlatılabilmiş. Maalesef bizler onların, o ahvâlini bile anlamaktan aciziz.

Beni ciddi sarsan o ibretlik uyarıyı aynen kopyalayarak, takdirlerinize arz ediyorum:

“..Yürüyen merdivene yalnız binmemiz gerekiyorsa, merdivene geldiğimizi haber veren motor sesine yöneldikten ve yürüyen merdivenin girişinde olduğumuzu haber veren metal zemine ulaştıktan sonra, merdivenin kenarını bulalım. Merdivenin trabzanının olması gereken yerinde bize doğru ya da gideceğimiz yöne doğru hareket eden lastik bir kayış bulacağız. Eğer bu kayış bizim gideceğimiz yöne doğru, yani ileri doğru kayıyorsa, doğru merdivendeyiz demektir. Eğer kayış bize doğru hareket ediyorsa, o merdivene binmemeliyiz, zira merdiven bize doğru iniyor ya da çıkıyordur. Neyse, doğru merdivende olduğumuzu anladıktan sonra, hemen herhangi bir yere adım atar gibi adımımızı atabiliriz. Yürüyen merdiven, çok hızlı ve dengesiz hareket eden bir araç değildir. Bu nedenle üzerine bastığımızda ekstra bir çaba göstermezsek, dengemizin bozulması pek mümkün değil.

Yalnızca dikkat etmemiz gereken şey, biz üzerine adım attığımızda yavaşça ileri doğru gideceğimizi, dolayısıyla diğer ayağımızı da merdivenin üzerine koymak için çok beklemememiz gerektiğidir. Ve tabii, üzerine bastığımız zeminin bir kısmının basamakları oluşturmak üzere, duruma göre alçalma ya da yükselme ihtimali olduğunu hatırlayalım.

Bu alçalma ya da yükselme de öyle birden bire ve dengemizi bozacak şekilde değil, yavaşça gerçekleşiyor. Bu nedenle merdivene adımımızı attıktan sonra bu zemin farkını bekleyelim ve eğer ayağımızın altındaki basamağın bir kısmı alçalmaya ya da yükselmeye başlamışsa, paniğe kapılmadan ayağımızın rahat edeceğini düşündüğümüz basamağa doğru, yani ileriye veya geriye doğru hareket edelim. Ayrıca her zaman merdiven birleşimine denk gelmeyiz bazen de tam basamağa denk gelmiş oluruz. Böyle bir durumda ayağımızı yeniden yerleştirmemiz gerekmez bile. Merdivenin alçalması ya da yükselmesi ihtimaline karşı, iki ayağımızı yan yana tutmamayı, biri önde, diğeri biraz arkada olacak şekilde merdivene adım atmayı tavsiye ederim. Bu sayede bir tanesinin tam iki basamak ortasına denk gelmesi durumunda, ağırlığımızı diğerinin üzerine aktararak gereken pozisyonu bulabiliriz. Tabii merdivene binerken, bastonumuzla önce basamağın oluşmasını bekleyip, hiç bu doğru basamak bulma işine girişmeden de merdivene adım atmak mümkün. Fakat eğer etrafta insanlar varsa, ne yapmaya çalıştığımızı anlamadan, kolumuzdan tutup bizi merdivene sürüklemeleri yüksek ihtimal olduğundan, ben bunu pek tavsiye etmiyorum. Kaldı ki, insanlar atla deveymiş gibi genellikle görmeyenleri, merdivenden indirme ve merdivene bindirme işini bir seferberlik haline dönüştürebiliyorlar. Buna da hazırlıklı olmak, yerinde olur sanırım. Neyse, merdivendeyiz, doğru basamağa da yerleştik. Her binişin bir de inişi vardır prensibiyle hemen inişten de bahsedeyim. Bastonumuzu ya da eğer çıkmaktaysak bir ayağımızı bir öndeki basamağa koyalım. Bu sayede merdivenin sonuna yaklaştığımızı haber veren basamakların inişe geçmesi ve aynı hizaya gelmesi durumunu bir basamak önceden takip edebiliriz. Ya da elimizi bir öndeki basamağın hizasında merdivenin trabzanına koyabiliriz. Bu sayede yine merdivenin sonuna yaklaştığımızı haber veren, trabzanın eğimini kaybetmesi durumunu takip edebiliriz. Sona yaklaştığımızı anlatan işaretler başladığında, bir öndeki basamakla bizim durduğumuz basamak aynı hizaya geldiğinde, herhangi bir yolda yürürken attığımız adımlardan farklı olmayan bir adımla, merdivenin hareketsiz kısmına çıkmak mümkün. Hatta sadece parmak ucumuzu hafif kaldırıp beklesek bile merdiven bizi hareketsiz kısma çıkaracaktır, ama yine de bu işi kendi irademiz ve dengemizle yapmak için normal bir adım atmamız yeterli. Bazı arkadaşlarımın, ayaklarını merdiven ile hareketsiz kısım arasına sıkıştıracaklarından çekindiklerini biliyorum. Aslında bunun görmemekle ilgisi de yok, ama ben yine de hatırlatayım, merdivenin hareketli kısmı ile hareketsiz kısmı arasında bir ayak ya da ayakkabı bağcığı falan sığacak kadar bir aralık yok, dolayısıyla korkacak bir şey de yok.


Yani burada bu kadar analitik olduğunu düşündüğüm bir biçimde anlattığıma bakmayın. Aslında birkaç kere bindikten sonra pek çok kişinin de anlayabileceği gibi, normal yolda yürümekten pek bir farkı da yok. Yalnızca etrafımızdaki insanlar bazen çok tedirgin olabiliyorlar, "eyvah! körün biri merdivene biniyo, aman ha! Düşmesin, tutalım" şeklinde bir paniğe kapılabiliyorlar. Ama o insanlar bizim nasıl olup da yürüdüğümüze, yemek yediğimize hatta arka arkaya anlamlı iki kelime söyleyebildiğimize bile şaşırabiliyorlar. Bunun için yapılabilecekler sınırlı, bunun için kendimizi yıpratmaya gerek yok.


Ha, unutmadan, bir şey daha söyleyeyim. Eğer yanımızda bir rehberle merdivene bineceksek de merdivenin trabzanına dokunmamızı sağlamasını istersek, zaten geriye pek bir şey kalmıyor. Yürürken, rehberin herhangi bir kolunun dirseğinden tutarak yarım adım gerisinden yürüyelim. O dirseğin aşağı, yukarı, sağa veya sola hareketleri, bize herhangi bir merdivene, kaldırıma, inişe veya çıkışa geldiğimizi hissettirecektir. Yukarıda yazdıklarım, elinde baston olmayan biri için de yeterlidir diye umuyorum. Yusuf Durmuş…”

Bu ibretlik anekdotu okuduktan sonra bizlere düşen, bizleri bu yaşımıza kadar gördüren Yüce Rabbimize, sonsuz hamd ve Şükürlerde bulunmak, âmâ kardeşlerimize de dualarda bulunmaktır. Ve aşağıdaki Peygamberî niyazı, cân-u gönülden tekrarlamaktır: (sorularlarisale.com)

“Seni tenzih ederiz, ey bilinmesi ve tanınması gereken zât, biz Seni hakkıyla tanıyamadık.!”

“Ey ibadete en layık olan Zât! Biz Sana hakkıyla ibadet edemedik, Seni tenzih ederiz”… “Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederiz, ey zikrolunmaya en layık olan Zât! Biz Seni hakkıyla zikredemedik.” “Ey şükre en layık olan Zât! Biz Sana hakkıyla şükredemedik.”…

Yazarın Yazıları