Nuray AK
  • 22/11/2018 Son günceleme: 22/11/2018 19:41
  • 7.733

"Bazen rüzgârın saçımı dağıtmasına, yağmurun yüzümü ıslatmasına, birilerinin kalbimi kırmasına izin veririm. Sonra; saçımı toplarım, şemsiyemi açarım, kalbimi kapatırım. Hepsi bu."

"Bazen rüzgârın saçımı dağıtmasına, yağmurun yüzümü ıslatmasına, birilerinin kalbimi kırmasına izin veririm. Sonra; saçımı toplarım, şemsiyemi açarım, kalbimi kapatırım. Hepsi bu."  (Can Yücel)

Hani pasta kremaları vardır, çırpıldıkça pürüzsüzleşen ve tadından ziyade görüntüsüne doyum olmayan. Kalp var ya kalp, işte o krema gibi kalbimiz. Ruhumuz o kremayla sarılmış pasta gibi. Fakat kremaya toz düşse sırıtır ya üzerinde, yanlışlıkla bir şey çarpsa görüntü bayat bir pastaymış gibi görünür ve tüm nefaseti silinir gider ya hani. İşte kalp de yanlışlar, yanılgılar ve önyargılar sonucu öyle çizilir, bozulur, şirazeden çıkar, zarafeti kader sayfasından silinir gider.

Yine bir Mart ayı yaklaşıyor a dostlar. Yanmaya başladı ortalık alev alev, sardı yine beni bir korku. Gelsin ötekiler-berikiler, gitsin şuncular-buncular... Offf of. Ne diyebilirim ki başka, ne yazabilirim ki bu zokayı her defasında yutmaya az biraz fazlaca meyilli vatan kardeşime. Yahu yazıktır, günahtır etme eyleme. Bu her seçimde bizlere dayatılan kavgaya neden alet olalım ki? Aklımız yerinde, kalbimizde... Mahalle bakkalımız, taksicimiz, pazardaki sebzecimiz... Herkes hala aynı yerde ve fıtratta. Seçim zamanı bizi güdümleyip o hep aynı kalabilen dostların üzerine doğru, son hızla patlamaya koşturuyorlar farkında mısın? Ve daha önemlisi sen bunu istiyor musun?  Neyi? Kalp kırmayı. Neyi? Can yakmayı. İstemezsin bence. Yoksa kalbin, üstüne tencere kapağı düştüğü için bozulan kremalı pasta gibi görünecek kalbime bundan böyle. Gelme gaza, kalırsın dımdızlak ortada. Bırak herkes yüreğinde yatan aslana sevgisini besleyip desteğini takdim etsin. Bunlar senin insan olduğun ve muhatabının insan  olduğu, bir anadan doğduğu ve aynı ve tek Yaratanımızın  kulu olduğu gerçeğini değiştirmez ki asla. Hep beraber aynı gemide yüzeriz, çoğunluğumuz ne tarafa döndüyse bizde o yanlı gideriz denizin üzerinde. Ve unutma; her şey olacağına varır ve sonucu cümleten ortak kader olarak yaşarız. Bekle ve gör. Kendine değil, gönlüne dikkat et.

"22 yıldır yaşıyorum

15 yıldır okuyorum

23 yıldır üzgünüm

Sadece adımı biliyorsunuz,

Hikâyem hakkında hiçbir fikriniz yok" demiş şair...

İnadına yaşamak var bu aralar aklımda. İnadına. Hâşâ kadere falan değil inadım, yaşamdan ümidini kesenlere, yalandan depresif pozlar verenlere, olmayacak yerden sorun doğurmaya çalışanlara ve kadir kıymet bilmeyenlere inat. Kısıtlı zamanlar için geldiğimiz şu gurbet diyarında, yaşanacak veya farkına varılacak öyle nimetler dolanıyor ki ayaklarımıza, kum gibi. En başta inancımız ve bizi yaratan Mevla’mızı tanıyor olmamız en büyük rahmet. Yediğimiz-içtiğimiz lezzetler, bakmalara doyamadığımız güzellikler, sevmeler ve sevilmeler... Ah öyle büyük ki aslında, fakat elimizin altında hali hazırda bu tatlar, anlayamıyoruz bu sebeple ne büyük işler döndüğünü. Oysa ikindi çayının yanına yapıp ailenizle yediğiniz fındıklı kek, cam önüne oturup mevsimin getirdiği harikulade yağmur sesine dalmak, kuzenlerinizle geçmişten bahsedip gülmek bazen de ağlamak, geleceğe dair ortak hayalleri dile getirmek vs... Neler neler... Ürpererek alınan bir abdest sonrası kılınan sabah namazı ve açılan eller, titreyen diller... Annenizin ellerindeki sıcaklık ve güven veren koku... Çocukların gözlerindeki samimiyet ve umutlu bakış...

İçim doymuyor bu kerem edilen, lütfedilen kıymetlere. Hepsini içime sindire sindire yaşamak istiyorum. Dünyaya ilk ve son gelişim. Ahrete ilk ve son yolculuğum çünkü. Her saliseyi bir kez görüp yaşayacağım, tekrarı yok. Acılarıma, eksiklerime, özlediklerime rağmen... Çünkü kalanlar bunu hak ediyor. Özlediklerimle inşallah cennette doya doya ve sınırsızca kavuşmak ise en büyük duam. Şu an bana neyi getiriyorsa onun peşindeyim. Öfkeler, kızgınlıklar, diş bilemekler, tatsız sohbetler... Bunlar için yaşım çok geçti, ben çok daha güzelin derdindeyim. Size de tavsiye ederim.

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,  

Her gün bir yere konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,

Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

(Hz. Mevlana)

Yine geliyor meşhur 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Sorarım size:

Hala engelli otoparkına aracınızı park ediyor musunuz?

En son ne zaman yakınınız veya komşunuz olan bir engelliyle oturup sohbet ederek çay içtiniz?

Bir idareciyseniz, kurumunuzda engelli tuvaletlerini deterjan deposu mu yaptınız yoksa engelli kullanımına hazır mı?

Bir patronsanız, işyerinizde kanuni zorunluluk olmadığı halde bir engelliyi eli ekmek tutsun diye işe aldınız mı?

Refahımızın, çocukların eğitiminde ve engelli-yaşlı kişilerin konforlu yaşamsal şartlara kavuşturulmasında saklı olduğunu kabul eder misiniz?

Uzuvlarınızdan bir veya birden fazlasının görevini yapamaz olduğunu tahayyül ederek bir duygudaşlık senaryosunu yaşadınız mı?

Bir derneğe, oluşuma, projeye en son ne zaman maddi-manevi omuz verdiniz?

(ağır kaçar belki) Zihinsel veya bedensel bir engellinin görüntüsü, tavırları sizi hiç rahatsız etti mi?

Aynı göğün altında herkesin yaşamaya hakkı olduğu fikri sizde baki mi?


Niye mi soruyorum bunları, nereden mi çıkardım? Çünkü hala daha pişmedik, hala olgunlaşmadık, hala istidadımız orta sularda. Rabbim tüm insanlığın yüreğine, bundan çok daha fazlasını nasip etsin. Herkese şiddetle tavsiye ederim, TOFD Beykoz Şubesi engelli derneği adı altında bir hayat üniversitesi misyonunu sürdürüyor. Kendi canlarım ciğerlerim diye demiyorum, tüm ekip cümle Beykoz'u sevgide, başarıda, dostlukta, yardımlaşmada ayağa kaldıracak hızla ve azimle orada çalışıyorlar. Bu hafta tuttuğunuz takım mı yenildi, eşiniz doğum gününüzü mü unuttu, insanlığın savaşlar vs. sebeplerle öldüğünü mü düşünüyorsunuz? Hiç zaman kaybetmeden sabah alın simitlerinizi, doğru TOFD'nin çayına ve sohbetine. Ve not edin dernekten ayrılırken, o kapıdan çıkan siz "siz" olmayacaksınız. Tüm ruh dünyanız ve içindekileri temize çekecek, hayata dört değil kırk dört elle sarılacaksınız. Kendinize en büyük iyiliği yapacaksınız belki de. Yukarıda yazdığım tüm soruları da unutun işte o zaman.

Saygımla, sevgimle, tüm dostluğumla, baki Huda’ya emanet olunuz.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz