Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Fransız zabiti

Sanıyorum Pierre Loti adını duymayanınız yoktur...

Hele hele, Eyüp semtindeki Pierre Loti (Piyer Loti) tepesini hepimiz aşkla ve şevkle biliriz. Orada simitle içtiğimiz çayları da ballandıra ballandıra anlatırız. Hatta kimimiz daha da ileriye gider, Piyer Loti adıyla anılan tepeyi kutsallaştırırız bile. Tepe mi kutsal, Piyer Loti mi kutsal karıştırır dururuz.

Gerçekten o tepe, Haliç Körfezini kuş bakışı seyreder ve bizi hayali düşlere sevk eder. O tepe ki, Eyüp Sultan'a yukarıdan bakanların deruni duygularını da coşturur.

İstanbul'un Eyüp semtinde bulunan ve Eyüp Sultan'a hakim olan bu tepeye Pierre Loti adı niçin verilmişti? Bu ismi buraya kim veya kimler vermişti?
Bunu uzun zamandır düşünür dururum.

Fransız deniz subayı "Jülien Viaud" nam-ı diğer "Vatour" savaş gemisinin komutanı "Pierre Loti'nin" adı bu tepeye niçin verilmişti. Sanki başka yer yoktu ve sanki çok mu gerekliydi?

Fransız deniz subayı Pierre Loti kim ki İstanbul'da en çok sahabe kabri bulunan bu tepesine adı veriliyordu? Sanırsınız ki tarihteki Türk büyüklerinden birisi. Bu adlandırmayı anlamak mümkün değildi.

Piyer Loti ile bu tepe arasındaki tek bağlantı, Loti'nin İstanbul'a gelişi olan  1876-1900'lü yıllarda burada nargile içerken çektirdiği fotoğraftı.

Fotoğraftaki Loti, başında fesi, üzerinde İstanbulin gömleği, İstanbulin üzerinde siyah redingotu ve siyah pantolonuyla Türk'e benzeyen bir aydın izlenimi uyandırıyordu.

Ayrıca Türk tipi bıyıkları ve sözde kutsallara olan saygısıyla da Müslüman ahalinin gönlünü okşuyordu.

İstanbul'da muhtelif yerlerde Pierre Loti anıları da özenle saklanıyordu. Adı, bir tepeden başka bir caddeye de verilmişti. Ayrıca "Pera Palace otelinde" kaldığı oda "Piyer Loti odası" diye anılıyor, Sultanahmet semtindeki Divanyolu'nda kaldığı ev "Piyer Loti evi" diye özenle korunuyordu.

Bu aşırı sevgi ne hikmetse Fransız zabitine cömertçe sunuluyordu.

Piyer Loti 1876 yılından itibaren çeşitli aralıklarla ve muhtelif nedenlerle 1920'li yıllara kadar İstanbul'a gidip gelmiş devlet katında önemli ilişkiler tesis etmiştir.

Peki, kimdi bu Pierre Loti?

Fransız deniz subayı, Vatour savaş gemisinin komutanı. Ayrıca yazar. Birçok romanı, gezi kitabı ve çokça makalesi var. Yazdıkları birçok dile çevirildi.

Aslında Loti bir oryantalist. Özel olarak doğuyla, Osmanlı coğrafyasıyla ilgili, Türkler ve Müslümanlar onun kadrajında. Bölge insanına Fransız dostluğunun nimetlerini anlatma ve gösterme peşinde hep.

Loti'nin bizde ilk tanınması "Aziyade" romanıyladır.

Roman yarı otobiyografik bir eserdir.

1879 yılında yayımlanan bu roman Selanik ve İstanbul'da geçer. Romanda genç bir subayın Aziyade isimli 18 yaşındaki Çerkez kızı ile yaşadığı gizli aşkın öyküsü anlatılır.

Devrin siyasal olayları, romantik İstanbul betimlemeleri, günlük hayata dair pek çok gözlem de romanda yer alır.

Ancak roman çok iyi okunduğunda Loti'nin Türk ve Müslüman toplumları nasıl aşağıladığı çok rahat görülebilir.

Öte yandan Loti, Avrupa gazetelerinde yazdığı makalelerde Türkleri methederken satır aralarında, "Fransız dostu olmalarıyla onların bir kıymet ifade edeceği hususunun" altını çizmekte, "Fransızların efendi, Türklerin ise doğulu ikinci sınıf bir millet olduğu" fikrini işlemektedir.

Çok ilginçtir ki Loti bu aşağılamaları yaparken bunu öyle süslü bir şekilde sunuyordu ki dönemin aydınları ve devlet adamları bunun farkına varamıyor, gizli hainliği dostluk gibi görerek Loti'yi "büyük Türk ve Müslüman dostu olarak" onurlandırıyordu!

Öyle ki 1913 yılında Devlet Konuğu olarak Türkiye'ye geldiği zaman, Tophane rıhtımında törenle karşılanıyor, kendisine ve oğluna Topkapı Sarayı'nda ziyafet veriliyordu. Ziyafet sonrası ise Sultan Reşat kendi saatini Loti'ye hediye ediyordu.

Bütün yapılanlar yetmemiş gibi Milli Mücadele döneminde, İstanbul Hükümeti'ne göz kırpmıştı. İstanbul hükümetinin sempatisini kazanmış, 1920 yılında "İstanbul Şehir Fahri hemşerisi" olarak kabul edilmiş. Daha sonra 4 Ekim 1921'de TBMM Loti'ye yaptıkları için bir "şükran mektubu" göndermiştir.

Hatta dönemin aydınları Fransızcılık adına bir de "Pierre Loti" cemiyeti bile kurmuşlardı.

"Böyleyiz biz işte. Önce mitas yaratıp, sonra önünde ihtirama dururuz" diyor. Bir şairimiz.

Pierre Loti yaşadığı dönemde Türk aydınlarını da ikiye bölmüştür.

Kimi aydınlar, onun gerçek bir Türk dostu olduğuna inanırken, kimileri de onun Osmanlı'nın zayıf ve geri kalmış halini sömüren "şımarık bir Fransız" olduğunu savunuyordu.

Dönemin yazarlarından Abdülhak Şinasi Hisar, Pierre Loti'ye övgüler yağdırıyor, Loti'nin yazdıklarının, bazı Türk yazarlarından daha milli bir his taşıdığını ifade ediyordu. Abdülhak Şinasi Hisar'a göre Loti, "katıksız bir Türk dostuydu!.."

İlginçtir ki, yeni dönemin aydınları ve devlette Pierre Loti'yi yere göğe sığdıramıyordu.

Aptalca ve ahmakça batı hayranlığımız, muhteris bir Batılı oryantalisti bile bize altın kase içinde sunuyordu.

"Aziyade" romanına kahraman yaptığı küçük Çerkez kızı aslında gerçek bir olaydı. Loti, kirlettiği bu genç kızı sersefil bırakarak ölümüne neden olmasını bile yazı konusu yaparak kendi fantastik dünyasını bize anlatma pervasızlığını gösteriyordu.

Anlaşılmaz bir zihin körlüğü içindeki aydınlarımız ise Loti'yi "büyük yazar ve Türk dostu" diye topluma takdim etmeyi maharet sayıyordu. Ancak dönemin aydınları arasından tek itiraz Nazım Hikmet'ten geliyordu. Var mıydı başka itiraz eden diye aylarca araştırma yaptım. Ne yazık ki yoktu. Yazı uzamasın diye adlarını yazmayacağım. Dönemin milliyetçi ve mukaddesatçı tüm aydınları "Pierre Loti" hayranı çıkıyordu.

Nazım şairdi ve "Pierre Loti" şiirinde Loti'yi yerden yere vuruyordu:

Hatta sen
sen Pier Loti! 
Sarı muşamba derilerimizden
birbirimize geçen
tifüsün biti
senden daha yakındır bize
Fransız zabiti! 

Nazım Hikmet ilerleyen mısralarında ağır eleştirisini şöyle sürdürüyordu:

Fransız zabiti sen
o üzüm gözlü Azadeyi
bir orospudan
daha çabuk unuttun! 
Kalbimize diktiğin
Azadenin taşını
bir tahta hedef gibi topa tuttun! 
Bilmeyenler
bilsin: 
sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin! 
Şarlatan.
Çürük Fransız kumaşlarını
yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan.
Piyer Loti! 
Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer! 
Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer, 
Şarkın kurtulduğu gün
senin ruhunu
köprü başında çarmıha gerer
karsısında cıgara içerdim…

O mübarek Eyüp Sultan'a ne zaman gitsem, dualarımın bir kenarına bu şiir takılır kalır.

Sonra günümüzde  aynı Fransız'ın, Alamanın iki yüzlülüğü aklıma gelir. Onların yerli işbirlikçileri, kalemşorları bizi hala "Lotivari" yönlendiriyorlar mı diye kuşkulanırım.

Sonra da tekrar o tepeye bakarım. Adı niye Pierre Loti'dir bir türlü anlayamam.

Karar vericilerinize hem uyarı hem de hatırlatmadır. Yakışan yapılsa da Eyüp Sultan'daki o tepenin Loti öncesi adı neyse yeniden bir değerlendirilse, biz de bu ayıptan kurtulsak.

Kalın sağlıcakla…

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER