Ekrem TUNCER
  • 25/11/2022 Son günceleme: 25/11/2022 19:59
  • 6.647

Öncelikle sorunun adını doğru koymalıyız. Sokak Hayvanları değil, Sokak köpekleri sorunumuz var.

Cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan; 2022 yılının Ocak ayında, Beykoz Belediyesi’nin Öğümce’deki Hayvan Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etmiş ve incelemelerde bulunmuştu. Cumhurbaşkanımız, Beykoz Belediyesi’nin çalışmalarından oldukça etkilenmiş ki; geçen bir yıla yakın zaman diliminde, farklı platformlarda bir kaç kez, Beykoz Hayvan Rehabilitasyon merkezinden övgüyle bahsederek örnek gösterdi.

Geçtiğimiz günlerde malumunuz kamuoyunda sokak köpeklerinin saldırısı sonucunda vefat eden çocuklarımızla alakalı tartışmalar yaşandı. Son yıllarda, onlarca evladımızı bu saldırılar neticesinde kaybettik. Yurtdışı ziyaretinde, Cumhurbaşkanımızın gazetecilerle sohbetinde konu sokak hayvanları sorununa gelince… Cumhurbaşkanımız yine Beykoz Belediyesi Hayvan Rehabilitasyon merkezindeki güzel çalışmaları model olarak ortaya koyuyor.

Beykoz Belediyesinin; Hayvan Rehabilitasyon Merkezi, gerçekten örnek alınası bir merkez. Ancak bu çalışma/çalışmalar sokak köpekleri sorununu çözmez/çözemez. İstanbul’da sokak köpekleri sorununu en çok yaşayan ilçelerden birisi de Beykoz’dur.

Beykoz Belediyesi Veteriner Hizmetleri Müdürlüğümüz; özverili ve takdire şayan çalışmalar yapıyor. Ancak sorun o kadar büyük ki; ‘devede kulak’ misali pansuman yapmaktan öteye geçilemiyor.

Halkın bilinçsizliği, bu konudaki eğitimsizliğimiz ve sözde ‘hayvan severlerin’ manipülasyonu bu sorunun çözümünde Belediyelerin en büyük engeli. Ben sokak köpekleri konusunda en az kusurun Belediyelerde olduğunu düşünüyorum. Başlarında ‘hayvan severlerin’ demoklasin kılıcı gibi ellerinde kameralarla cazgırlık yapmak için fırsat kollayarak beklediği ve her bir çalışmayı sosyal medyadan çarpıtmak için üstün gayret sarf ettiği bir ortamda Belediyeler ne kadar sorumluluk alabilir?

Cumhurbaşkanımıza göre, Beykoz’da sokak köpekleri sorunu yok. Ama gerçek öyle mi? Maalesef değil. Buradan da şu çıkıyor: sorun, doğru aktarılmıyor. Çözüm için yapılması gerekenler sağlıklı bir şekilde ele alınmıyor. Allah korusun, Beykoz’da bir çocuğumuzun canına mal olacak bir durum ile karşılaşırsak; ‘şapka düşmüş, kel görünmüş’ olacak?

Bu sorun; üstü örtülecek, ötelenecek, ihmal edilecek bir sıkıntı değildir. Üstüne gidilmesi, sağlıklı zeminlerde tartışılması ve bilimsel bir metotla ele alınması gereken önemli bir ülke sorunudur. Sadece Beykoz’da değil, ülkemizin her bir ilçesinde bu sorun ile karşılaşmak maalesef mümkün.

Merkezi yönetimin sokak köpekleri sorununu ele alıp bir an önce çözüm yollarını ortaya koyması gerekmektedir. Ancak Cumhurbaşkanımızı, çevresi bu sorunun çözümü konusunda, Belediyelerin kuracakları merkezlerin artırılmasına inandırmışlar.

Belediyelerin kurdukları/kuracakları Rehabilitasyon Merkezlerinin kapasiteleri sınırlı oluyor. Belli sayıdaki sokak hayvanı dışında alamıyorlar. Bu merkezler, hasta, yaralı ve tedaviye ihtiyacı olan hayvanların, gerekli bakım, iyileştirme ve kısırlaştırma süreçlerini yaptıktan sonra sahiplendirebildiklerini, sahiplendiriyorlar. Çoğunluğunu da aldıkları noktaya geri bırakıyorlar.

Belediyelerin çalışmaları sorunun tamamına dönük çözüm üretmiyor. Hem bütçeleri bu sorunun çözümüne müsait değil, hem de her atılan adımda ‘hayvan sever’ terörüyle karşı karşıya kalma tehlikeleri var. Diyelim ki; bir Belediye, halkın şikâyeti üzerine bir ya da bir kaç sokak köpeğine müdahale etmeye ekip gönderdi. Ekipteki arkadaşlarda müdahale esnasında, hayvanları yakalamak için bayıltıcı iğne veya farklı bir metot kullandı. Hemen ‘İsrail, Gazze’de sivillere bomba atmış’ gibi bir feryat/figan kopuyor. Allah aşkına neyin peşindesiniz? Biraz halden anlayın. Olumsuz örnekler var diye her çalışmaya çamur atmayın.

Belediyeler vatandaştan şikâyet gelmediği müddetçe hiçbir sokak köpeğine müdahale etmiyor. Sen sokak köpeğiyle iyi bir sinerji kuruyorsun diye herkesten bu meziyeti bekleyemezsin. Şimdi bu satırları okuyan sözde ‘hayvan severler’ bana da tepki göstereceklerdir. Beni suçlayacaklardır. Ama bilmezler ki ben birileri gibi sosyal medyadan mama parası toplayarak ‘hayvan severlik’ yapmıyorum. Kendi bütçemden aldığım mamalarla sokak hayvanlarına bakıyorum.

Hayvan severlik milletin dükkânının kapısına, o sokak hayvanlarının yemediği mamaları dökmekle olmuyor. Pislik yaymaktan başka bir işe yaramıyorsunuz. Gerçek hayvan sever kimseleri tenzih ederim. Bizim insanımızın doğasında zaten merhamet harcı var. Ama bir sokak köpeğini de bir insan evladıyla eş görmek gibi bir garabeti mazur göremeyiz. Bırakın köpekle insanı denk görmeyi, bazı hasta ruhlular; köpeklerin canını, insan canından daha kıymetli görüyorlar. Abarttığımı düşünmeyin. Yavrularımızın sokaklarda özgürce oynamasına, okullarına sıkıntısızca gidebilmesine dönük olan talepleri, barbarlık, canilik, hayvan düşmanlığı gibi lanse etmek nasıl bir bakış açısının ürünüdür?

İş ‘Hayvan severlik’ ise; benim bakış açıma erişen bir hayvan sever daha bu güne kadar görmüş değilim. Ben hayvanların kısırlaştırılmalarına bile karşıyım. Allah onları kısır yaratmamışsa; biz onların üreme özgürlüklerine müdahale etmemeliyiz. Ben bu kadar hassas düşünüyorum ancak hiçbir hayvanı da insan hayatının önüne koymam.

Bu konu çok su kaldırır. Hangi tarafından ele alsan, ciddi bir derinliği ve yanlış anlaşılmaya müsait yönleri var. O sebeple; lince uğramamak için etki/yetki sahipleri, kamuoyu gücü olan ünlü/ünsüzler kaçınıyorlar. Biz arı kovanına çomak soktuk bir kere.

Bu kadar yazıp, çözüm önerisi ortaya koymadan bitirmek doğru olmaz. Satır aralarında aslında çözümün şifrelerini yazdık ama birde net ifadelerle ortaya koyalım. Öncelikle; bu mesele 3 yönlü ele alınmalı:

1. Barınma

2. Beslenme

3. Üreme

Barınma sorununda; hazine arazilerinde kontrollü bölgeler oluşturulmalı. Mahallelerde de belli korunaklı alanlarda muhafaza edilmeli. Gerçek hayvan severlere mahallelerdeki köpeklerin takip sorumlulukları verilmeli.

Beslenme sorununda; halktan ve Belediyelerden destek alınmalı. Ayrıca restoranların artık yemekleri de mamaya dönüştürülebilir. TÜRES’in bu konuda çalışması var. Beykoz Belediyesinin de, Rahmetli Yücel Çelikbilek zamanında başlattığı ve hala devam eden bir uygulaması var.

Üreme sorununda; kısırlaştırmadan ziyade, cinsiyetlerine göre barınma koşulları oluşturulursa, hem daha az maliyet hem de daha doğal bir metot olur.

Benim çözüm önerilerim mutlak doğrudur gibi bir iddia ortaya koymuyorum. Başta da belirttiğim gibi bu konu tartışılmalı ve sosyolojimize, kültürümüze, ekonomimize, sağlığımıza, güvenliğimize en uygun olan yöntemlerin bilimin ışığında ortaya konması ve uygulanması gerekiyor.

Tonlarca gıda çöpe giderken, insanlar açlıktan ölüyor… Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Köpeklere ne mi olur?

Yazarın Yazıları