A. Raif ÖZTÜRK
  • 05/10/2020 Son günceleme: 05/10/2020 14:49
  • 5.251

(İnnâ Lillâhi Ve innâ İleyhi Râciûn)

 

2020 yılının özellikle ikinci yarısı; dünya sınavımız gereği çeşitli musibetlerle ve çok sevdiklerimizin Ahrete irtihalleriyle yoğunluk kazandı.

Böyle zamanlardaki hareket tarzımız için, Kâinatın efendisi olan Rehberimiz Hz. Muhammed SAV, Bakara Suresi 156. Ayetteki övgüye göre yaşayarak, bizlere de örnek olmuştur.

O ayetin kısa meali şerifi şöyledir: Onlar; başlarına bir musibet gelince, Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz (O’ndan geldik) ve şüphesiz O'na döneceğiz, derler.

Bizler de işte bu ayetin ışığında ve Allah cc. Rasûlünün SAV rehberliğinde, hem 2020 yılında yoğunlaşan musibetlere ve hem de ünlü ve mübarek şahsiyetlerin Yıldız yağmuru mesabesindeki Ahrete sevkiyatlarına, İnnâ Lillâhi Ve innâ İleyhi Râciûn diyoruz…

Malumunuz olduğu gibi; 3 Mayıs 2020 günü Koronadan vefat eden İlâhiyatçı Ömer Döngeloğlu hoca ile başladı hazan mevsimi. ..Ve birçok aileye uğradı…

12 Eylül 2020 Tarihinde; hayatını iman ve Kur'an davasına adayan Risale-i Nur talebelerinden, Vahdet Yılmaz ağabey vefat etti.

Aradan henüz 5 gün geçmişti ki, 17 Eylül 2020 Tarihinde, benim de 1970’li yıllarda 3 seneden fazla ikamet ettiğim Bayrampaşa medresesinde, birlikte kaldığımız Şair-İşadamı Eyüp Otman kardeşim, Yüce Rabbimizin Korona memurları vasıtasıyla O'na cc. döndü...

Onun hüznünü yaşarken, kendisi ve diğer ehl-i iman mevtalar için hatimler okuyup bağışlama merasimleri düzenlerken, 01.10.2020 günü asrımızın Bedîsinin bakiye kalan mümtaz talebelerinden Mehmet Nuri Güleç (Mehmet Fırıncı) abimizin kalp krizi geçirdiğini ve 2 adet stent takıldığını teessürle öğrenmiştik.

Bu üç gün içinde nefes darlığı ve böbrek yetmezliği gibi ilâvelerin olduğunu haber almıştık ki, Tahmîdiye okumalara ve şifa dualarına sarılmıştık. 03.10.2020 cumartesi sabah 10:40’ta “İnnâ Lillâhi Ve innâ İleyhi Râciûn” nidalarıyla, teselli aramaya başladık.

TC Nüfusundaki adı Mehmet Nuri Güleç olan ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Nur Vakfı Başkanı olan, fakat Mehmet FIRINCI unvanıyla anılan Bediüzzaman Hz.’nin son talebelerinden olan Fırıncı abimiz için, hatim deryaları oluşturulmaya başlandı.

Diğer yandan aynı gün guslettirilip kefenlenen Fırıncı ağabeyimiz, 16:00 civarında onun sürekli ders ve sohbet mekânı olan Rüstempaşa Medresesinin mescidine getirildi. İçişleri Bakanımızın ve diğer birçok ünlü zevatın yoğun ziyaretlerinden sonra, biz de gece 01:00 civarında ziyaret edip, tabutunun başucunda Ruhu için Yasin-i Şerif tilâvet edebildik. Allah kabul eylesin.

Bu arada çok hüzünlü olduğum halde ağlayamamıştım. Ancak şu aşağıdaki gelişmeleri, üç aydan beri onunla sürekli çekimler yapan Dost TV Marmara Bölgesi temsilcisi Sn. Abdülkadir Özsoy dostumun, vefatından üç gün önceki son çekiminde, onun esprileri ve Devlet Başkanımızın jestini öğrendikten sonra, gözyaşlarımı tutamaz oldum.

Şöyle ki: Fırıncı abi zaman zaman “Yoruluyorum, diyor vücudum... Ben ona diyorum ki, sen mi bana âmirsin? Yoksa ben mi sana âmirim? Hadi kalk! Daha gidilecek çok yer var! Konuşulacak çok sözler var. Zaman Yok!.. Hadi kalk diyorum” diyormuş…

Son mesajı ise akşamüzeri; “bu kadar yeter!” ..olmuş ve bu arada şu espriyi yapmış:

“Ben kendim için Eyüp Sultan kabristanlığında bir mezar yeri almıştım. Vefat eden bir ağabeyimize (üstadın yeğeni Suat Ünlükul’a) yer bulunamayınca bağışladım. Daha sonra yine bir yer nasip oldu ve onu da aldım. Bir müddet sonra onu da yine bir ağabeyimize bağışladım. Şimdi bakıyorum ki, Eyüp Sultan mezarlığında bana hiç yer kalmamış.” diyerek, herkesçe malum ve soy adına yakışan gülüşünü lütfetmiş…

  • İşte bundan sonra beni ağlatan esas konu şu oldu:

Biz inanıyoruz ki Allah cc Î’sâr hasletlerini asla ihmal etmezdi. Nitekim de öyle oldu. TC. Devlet Reisimizin, “Mehmet Nuri Güleç (Mehmet Fırıncı) hocamız için, Eyüp Sultan Hazîresinde defnedilmesinin” talimatını öğrenince, gözyaşlarıma ve hıçkırıklarıma hâkim olamaz oldum.

Çünkü hem Yüce Rabbimiz; Fırıncı abimizin Îsar hasleti (diğergamlığı, yani Allah cc rızası için başkalarını, kendi nefsine tercih etmek) olan o bağışladıklarının yerine, Fırıncı ağabeyimizin hak ettiğini fazlasıyla ve acilen lütfetmesi, hem de Cumhurbaşkanımızın o jesti ile taşlar yerine oturuyordu. Zaten Yüce Rabbimizden de Devlet Reisimizden de umulan ve beklenen buydu…

Saygıdeğer dostlarım.

Bendeniz hem Karaciğer nakilli, hem de 70 yaş üzeri olduğum için, o on binlerle tanımlanan kalabalık cenaze namazına iştirak edemedim. Fakat Dost TV’DEN baştan sona kadar, 3 saat süren merasimi hem buruk bir teessürle, hem de Fırıncı ağabeyimizin Cennet bahçelerine uğurlanışının idraki içinde izledim. O mümtaz kişinin tabutu omuzlarda değil, eller üzerinde de değil, PARMAK uçlarıyla âdeta uçuruluyordu. 

Allah cc kabul buyursun ve Fırıncı ağabeyimize gani gani rahmet eylesin. Üstadıyla, kendisinden önce vefat eden mümtaz talebeleriyle ve özellikle de Sünnet-i Seniyyesini hayatının gâyesi yaptığı Hz. Muhammed SAV ile Cennet bahçelerinde buluştursun, inşaallah.

Bizlere de, bu ulvî gayelere sadakatle hizmetler ederek, hayatın da hizmetlerin de ve ölümün de en hayırlısını nasip eylesin, amin, amin, elfü elfi amin…

Yazarın Yazıları