Ekrem VANLI
  • 08/03/2014 Son günceleme: 01/01/2014 23:11
  • 9.589

Konuya öncelikle 'lobi' kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayarak başlayalım.

Lobicilik, baskı gruplarının, karar alıcıları etkileme sürecinde kullandığı yöntemlerden birisidir. Lobiciliğin en belirgin özelliği karar mekanizmaları üzerindeki ve karar alma sürecindeki etkinliğidir. Bu faaliyetlerin şekli ve yöntemi her ülkenin siyasi yapısına göre değişiklik göstermektedir. Bu faaliyetler her ülkenin siyasi yapısına göre değişiklik göstermektedir. Yazımızda finansal lobiye ışık tutmaya çalışacağız.

           Faiz lobisi siyasi istikrarsızlığı artırarak asıl hedefleri olan Türk Lirası'nın değerini düşük değerden satın alarak faizin yükselmesine sebep olmakta ve böylece TL'nin değerlenmesini amaçlamaktadır. TL'nin değerinin düşmesi ile yatırımcıların karı arasında doğru orantı vardır.

           Bu durum ithalatçıları ve döviz borcu olanları zor durumda bırakmaktadır. İthalatçıların maliyetlerine yansıyan bu durum makroekonomiyi de cari açık kanalı olumsuz etkilemekte, ihracatçıların düşük değerli TL'den sağladıkları kazancı devre dışı bırakmaktadır. Bu sebeple faiz lobisi kendi çıkarları ve haksız kazançları sürdürmek için faizleri yüksek tutacak spekülasyonlar yapmaktadır. Türkiye'de son günlerde yaşanan siyasi gerginlik ortamında bu lobinin harekete geçtiğinin göstergesidir.

           Faiz lobisi neden şimdi harekete geçti?

           Türkiye ekonomisinde son 11 yılda gerçekleştirilen iyileştirmeler ekonomideki dengesizliklerden rant sağlayanların çıkarlarına ters düşmüştür. Bono faizlerinin yıllara göre değişimine bakıldığında siyasi istikrarın olmadığı ve koalisyon hükümetlerinin olduğu dönemlerde faizlerin çok yüksek olduğu görülmektedir. Son 11 yılda faiz oranları incelendiğinde tek haneli rakamlara düştüğü ve devletin üzerinde büyük bir yük olan faiz ödemeleri yükü azalmıştır. (Yaklaşık 640 milyar TL) Özellikle faizlerin düştüğü dönemlerde siyasi istikrarı ve siyasi ortamı gerecek hamleler sürekli yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.

           Küresel ekonomide başlayan ekonomik krizin etkileri borç krizi olarak Avrupa Birliği ülkelerinde devam etmektedir. Böyle bir ortamda küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrar ortamı ile yatırımcılar için güvenli bir yatırım üssü haline gelmiştir. Bu dönemde birçok Avrupa ülkesi ekonomik olarak küçülürken, Türkiye 2009 yılı hariç büyümesini sürekli olarak sürdürmüştür. Bu durum siyasi istikrarsızlık ortamından yarar sağlayan kesimi rahatsız etmiş ve Türkiye'deki istikrarlı ortamın bozulmasına yönelik çabalar başlamıştır. Bu olaylara Gezi Parkı olayları ve son olarak yolsuzluk soruşturmasını (asıl amacın yolsuzluk olmadığı açık ve nettir.) örnek gösterebiliriz.

           Türkiye'nin IMF'e olan borçlarını bitirmesi ile birlikte kredi derecelendirme kuruluşları da Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmiştir. Ekonomik göstergelerde iyileşme riski ülke sınıfından çıkarmış olup buda faizlerin Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine düşmesine sebep olmuştur.

           Daha önceki ''Türkiye'nin Enerji Politikaları'' konu başlıklı yazdığım yazıda da belirttiğim üzere Türkiye ekonomisinin en başta gelen sorununa enerjide dışa bağımlılıkdiyebiliriz. Bu sorun ekonominin her alanını etkilediği gibi cari dengeyi de olumsuz etkilemektedir. Bunun farkında olan siyasi otorite ekonomide iyileşmeleri ve gelişmeleri daha geniş manevra alanlarına yaymıştır. Bu yüzden nükleer santralleri kurma kararı almıştır. Bununla birlikte K. Irak ile yakın tarihte imzalan antlaşma ve İran ile olan enerji ticaretimizi gösterebiliriz.

           K. Irak ile yaptığımız anlaşmaya sadece enerji ve petrol ticareti olarak bakmamalıyız siyasi otorite diplomatik hamle ile, Doğu'da terör olaylarının bir daha başlamaması için çok önemli bir adım atmıştır. Çünkü aradaki ticaret bağını kimse bozmak istemeyecektir. Bununla birlikte İran ile aramızda artan enerji ve ticaret hacmi Ortadoğu'daki dengeleri lehimize çevirmek anlamına gelmektedir.

           Hükümetin verdiği bilgilere göre, K.Irak bölgesinde en büyük petrol şirketi ne ABD ne de İngiliz şirketleri, 9 petrol sahasında üretim sahasında üretim ve arama yapan Türk şirketi olan Genel Energy. Yani K. Irak'ın petrolünü Türkler çıkartıyor. TPAO'nun da tek başına veya ortaklıklar yoluyla bölgede ciddi çalışmaları vardır denilmektedir. Bu diplomatik hamlenin ne kadar önemli olduğunu düşünmek gerekir.

           Bu yapılan diplomatik ve uluslararası hamleler ile lobilerin kayıtsız kalmadığını, Gezi Parkı olayları, Suriye'deki savaşın içine çekilmek istememiz ve son olarak da yolsuzluk operasyonu kılıfına sokularak Ülkemize ağır darbe ve darbeler vurulmak istendiğini açıkça görmekteyiz. Yolsuzluk operasyonunda ülkemizin 104 milyar dolar gibi çok yüksek milli servetimizin su buharı gibi havaya uçup gitmediğini, kimlerin ve hangi oluşumların bu işten kazançlı çıktığını görmeli ve bunun idrakinde olmalıyız.

           Faiz lobisini rahatsız eden diğer gelişmeler İstanbul'a 3.köprü, Kanal İstanbul projesi, Marmaray projesi ve 3. havalimanı gibi uluslararası ölçekli projelerin yapılması ve yapılacak olmasıdır. Bu projelerin yapılması istikrarı daha fazla pekiştirip siyasi dalgalanmaları ve istikrarsızlıkları azaltacağından lobiler bunu istemeyecektir.

           Diğer bir gelişme de İstanbul'a yapılacak olan finans merkezidir. “Bu finans merkezinin faiz lobisini ve dış güçleri rahatsız etmesinin sebeplerine gelecek olursak, finans merkezi Türkiye'nin büyük işlem hacmine ulaşması ve Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu sermayeyi daha uygun zeminde sağlaması amaçlanmaktadır. Finans merkezinin ülkeye uluslararası fon girişini sağlayacak hem de yurtiçi tasarrufları artırıcı etki yapacağı için yabancı sermaye giriş çıkışlarının istikrarsızlık unsuru olmasını engelleyecektir. Bu sebeple ülkemize yapılan ameliyat ve operasyonların daha zor zemin şartlarında olması faiz lobisinin ve dış güçlerin işine gelmeyeceği açıktır.'' (Prof. Dr. Erdal Karagöl- Yıldırım Beyazıt Üni. Öğr. Üyesi)

           Sonuç olarak faiz lobisinin ve finansal güçlerin ülkemizde istikrarın ve ekonomideki hamlelerimize kayıtsız kalmadıkları ve kalmayacaklarını görmekteyiz. Bu tarz olayların seçimler ve ekonomimiz ile direk bağlantılı olduğunu da unutmamalıyız. Yazımda faiz lobisi ile ilgili ufak bir pencere açma gereği hissettim. Ülkemizin her anlamda daha iyi konumlara gelmesi için beddua değil, fiili ve kavli dua etmeliyiz…

Yazarın Yazıları