Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Filistin’den İbretlik bir anekdot

Bu ilginç ve ibretlik olayı videodan izlerken, kendimi birkaç kez gözyaşlarıma ve hıçkırıklarıma kaptırdım. Sonunda da haz ve lezzet verici ulvî düşüncelere daldım.

Filistin’den İbretlik bir anekdot

Bu ilginç ve ibretlik olayı videodan izlerken, kendimi birkaç kez gözyaşlarıma ve hıçkırıklarıma kaptırdım. Sonunda da haz ve lezzet verici ulvî düşüncelere daldım.

Olayın Dramatik yönünü değil; özellikle de tevekkülün ve sabrın önemini te’yid eden bir olay olduğu için, bu ulvî olayın hazzını siz değerli dostlarıma da tattırmak istiyorum.

Filistin’de küçük bir caminin Müezzini olan İbrahim, aldığı çok cüz’î maaşını, üç kişilik ailesinin asıl ihtiyaçlarına bile yetiştiremiyordu.

Ayın ilk yarısından sonra, genellikle mahalle bakkalından borç olarak, aç kalmayacak kadar en ucuz gıdalardan alarak idare etmeye çalışıyordu.

Yeni aylığını alınca da önceki borçlarını ödediği için, kalan aylığı her geçen ay daha da azalıyordu.

Kendisinin ve eşinin neyse de, küçük kızının bile bazı geceler aç yattığına yüreği dayanmıyor, gecelerini gözyaşlarıyla Yüce Rabbine niyazlarla geçiriyordu.

Öğle namazından sonra biraz da olsa ferahlamak için, kendisini yakındaki tenha bir ağaçlığın arasına attı. Seccadesini serip birkaç rekât namaz kıldıktan sonra, yüce Rabbine niyazda bulunuyordu ki, şımarık bir Yahudi kadını gelip karşısına dikildi.

-“Mahallemizin en yakışıklısı ve güçlüsü olduğun halde, senin açlıkla boğuştuğunu bakkalımızdan öğrendim. Bak, bu tenha yerde biz bizeyiz. Sana dilediğin kadar para ve vücudumu teslim ediyorum” diyerek gayet çirkin ve Ahiretini mahvedecek bir teklifte bulundu kadın. Bu çok ağır bir sınavdı.

Kabul etse, hem tüm ailevi sıkıntıları sona erecekti. Hem de nefsi emmaresi tatmin olacaktı.

İbrahim bir ân bile tereddüt etmeden, bu teklifin Allah’ın emir ve yasaklarına İSYAN olduğunu bildiği için, nefis ve Şeytanın da teşviklerine rağmen, seccadesini topladı ve koşarcasına oradan uzaklaştı.

Eve varınca da açlıklarına ve paraya şiddetli ihtiyaçlarına rağmen kendisini kaptırmadığı için, Hz. Yusuf gibi şükürler etmeye başladı.

Yüce Peygamberimizin (SAV) öğrettiği ilgili dua ve niyazları yaparak, kendisini Allah’a cc. böyle âsi olmaktan kurtaran Yüce Rabbine saatlerce şükürler etti.

İbrahim sabrın ve tevekkülün zirvesindeydi, fakat aksilikler birbirini kovalıyordu.

Yahudi olan bakkal, dükkânını kapattıktan sonra İbrahim’in evinin penceresine dayandı.

Nâralar atarak “biriken borçlarının çok arttığını, artık sabrının taştığını, çok kötü şeyler yapacağını” deli gibi bağırıyordu.

Eşi ve kızı çok korktular, sabaha kadar birbirilerine sarılıp, titreyerek hıçkırdılar.

İbrahim de çaresizlikler içinde kıvranarak, yine Yüce Rabbine niyazlarda bulunuyordu.

Yine çok bunalmıştı ve biraz ferahlayabilmek maksadıyla, köyünün başka tenha bir yerine gitti. Bodur bir ağacın altına diz çöküp, yine Yüce Rabbine yalvarmaya başladı.

Gözyaşlarıyla ağlayarak niyazlarda bulunuyordu ki, yanı başına sürünerek bir sokak kedisi geldi. Önce onu yaralı sandı. Kucağına aldığında, kısa bir süre sonra kedi bayıldı.

Telâşla koşarak veterinere götürdü.

Veterinere; “Şimdilik hiç param yok. Fakat n’olur şu kediyi tedavi edin ve kurtarın. Parasını ben sonra öderim” dedi.

Vicdanlı veteriner, yardımcısıyla birlikte teşhisi koyarak, kediyi ameliyata aldılar. Kedi sert bir cisim yutmuş ve sindirim sistemini tıkamıştı. İbrahim de kediye acıyarak ve ameliyatı merakla izliyordu. Veteriner, çıkan kanlı cismi yıkayarak dikkatle inceledi ve İbrahim’e uzattı.

-“Bu sizindir hocam. Yoksulluk içinde olduğunuzu duydum. Bu çok çok değerli bir elmastır, haydi artık çok çok zengin oldunuz. Fakat kedi maalesef öldü” dedi.

Yıllardan beri kendisine iltica ettiği Yüce Rabbi, İbrahim’in dua ve niyazlarla, TEVEKKÜL ve sabırlarına karşılık, inayetini hiç umulmadık bir şekilde gönderiyordu.

İbrahim artık o semtin en zengini, en merhametlisi ve cömert bir kişiydi.

İlk işi; kedinin ameliyat borcunu ödedikten sonra, fakir ve yoksullar için büyük bir bakkal dükkânı açtı. Bakkalın başına, maaşlı bir görevli tayin ederek, “hiçbir fakir ve yoksullardan tek kuruş dahi almayacaksın” diye emretti. Bakkalın her zaman erzak dolu olmasını da kendisi üstlenmişti.

Demek ki kendisi en çok bu yokluklardan, yoksulluklardan, eşine ve kızına bir şey alamadığında kahrolduğu için, önce yoksullardaki bu acıları durdurmayı gaye edinmişti.

Kim bilir, belki de Yüce Rabbimiz; diğer yoksulların dua ve niyazlarının cevaplarını, onların da tüm ihtiyaçlarını, toplu olarak, İbrahim’in vasıtasıyla böylece gönderiyordu.

Konumuzu, ilgili ayetlerden sadece birisiyle taçlandıralım.

İsrâ Süresi, 30. Âyet: Şu kesindir ki, Rabbin dilediği kimsenin rızkını, nasibini bollaştırır, (sınav gereği) dilediğinin nasibini daraltır. Çünkü Rabbin kullarının her hâlini bilip görmektedir.

Allah kelâmından sonra başka söze ne hacet. Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER