Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Filistin – İsrail meselesinin arka planı

Çok önemli olan Filistin-İsrail meselesinin öyle bir arka plânı var ki, bugüne kadar örtbas edildiği için tedbirler alınması engellenmiş, sonra da sıradanlaştırılarak, tüm insanlığı kahreden bir yara haline getirilmiştir.

Bu arka plânı arz etmeden önce, sıradanlaştırma durumu hakkında bir örnek takdim edeceğim, ta ki konu daha iyi anlaşılsın.

Bu örnek bana göre sadistçe bir deneme, fakat ilim adına yapıldığı için cevaz verilebiliyor:

Bir kurbağayı kaynar suyun içine atmışlar, kurbağa fıtrî bir refleksle fırlayarak tencerenin içinden çıkmış ve haşlanmaktan kurtulmuş. Aynı kurbağayı, aynı tencerenin içine koyarak, alttan yavaş yavaş ısıtmaya başlamışlar, su ısındıkça kurbağa rahatlamış ve mayışmış. Suyun ısısı artınca kurbağa tehlikeyi sezmiş ve fırlayarak tencereden kurtulmayı denemiş, fakat artık iş işten geçmiş. Çünkü kurbağanın tâkati kalmadığı için kendinden geçmiş ve haşlanarak ölmüş.

Bu girizgâhtan sonra şimdi gelelim İsrail ve Filistin meselesine:

Yahudiler, 1.Dünya savaşından bu yana, İngiltere’nin sinsi girişimiyle Filistin içinde toprak kazanmış, nihayet uzun yıllar sonra artık bir güç ve çevre sahibi olmuş. *1.)

İsrailin o günkü devlet başkanı, fanatik Yahudileri teşvik ettirerek, İslâm’ın ilk kıblesi olan Kudüs’ü, Mescid-i Aksâ’yı basan Yahudiler, ibadet eden Müslümanlara ve Mescid-i Aksaya ciddi zarar verdiler.

Bundan sonraki gelişmeleri, o günkü devlet başkanı ve Yahudi din adamlarından öğreniyoruz.

Kendi itirafları şöyle:

Bizler o geceyi, sabahlara kadar birbirilerimizi arayarak, diken üzerinde geçirdik. Bu Mescid-i Aksanın işgâli olayını duyan İslam ülkelerinin, yekvücut olup İsraili basarak kuşatmalarını bekledik. Ödlerimiz patladı.

Sonraki günlerde de İslâm ülkelerini endişe ile gözlemleyerek çok tedirginlikler yaşadık. Fakat baktık ki her ülke kendi menfaatlerine dalmış. Birkaç cılız tepkiden başka bir şey olmadı.

Bu durumdan cesaret alan bizim fanatiklerimiz, her fırsatta dozajı arttırarak Mescid-i Aksaya saldırılar düzenlediler. Her seferinde de birkaç cılız tepki gelmesi, İslâm Ülkelerinin gafletleri, bizim fanatiklerimize ve hatta Milletvekillerimize ve Bakanlarımıza cesaret verdiği için, bundan sonraki saldırılar sadece Mescid-i Aksa ile sınırlı olmadı. Filistinlilerin kendi tapulu evlerini işgallere başlandık. İslâm ülkeleri bunları da normal kaşılar oldu.” 

Evet, saygıdeğer dostlarım. Burada İman-ı Şâfi hazretlerinin şu meşhur sözünü hatırlatmak istiyorum: Zamanla yapılan hatalar ve gafletler kılıç gibidir. Sen onları kesmezsen, onlar seni keser…” Bu gerçekler ışığında görülüyor ki; İSLÂM ÜLKELERİNİN YÖNETİCİLERİ VEBÂL ALTINDADIR…

İşte bu noktadan sonra İslam ülkelerinin bazılarının, (kurbağanın haşlanmaya ramak kala tencereden atlama gayretleri gibi) tepki göstermeye başlamaları, artık pek işe yaramaz oldu. Çünkü zâlim İsraili; Amerika, İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya gibi devletlerin zâlim yöneticileri, Müslümanlara revâ gölen zulümlere karşı yekvücut oldular ve her türlü zulümleri vicdanları sızlamadan destekliyorlar. Yüze yakın ülkelerdeki zâlimce işgâlleri protesto ve TEPKİ Mitingleri de pek işe yaramıyor…

Peki, bundan sonra neler yapılabilir?

İlk akla gelen cevaplar:

Türkiye’nin, Türki Cumhuriyetlerle, elliden fazla İslâm ülkesiyle, Rusya ve Çin’in başını çektiği doğu ülkeleriyle mutabakat sağlaması, Avrupa Birliği gibi topluluklar oluşturulmasına ön ayak olması gerekmektedir.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, Kuzey Kore lideri Kim Jong, Rusya lideri Vladimir Putin gibi Filistin meselesinde benzer bakış açısına sahip olduğumuz devlet liderleriyle, Cumhurbaşkanımızın birlikte verecekleri ortak tepki ve girişimler bu zulümler karşısında caydırıcı bir etki oluşturabilir.

Ülkemizde devletin imkânları ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle, Filistin meselesi geniş kitlelere doğru ve etkili biçimde aktarılmalı, dini ve milli bir mesele olan Filistin’in (ve Mescid-i Aksanın), ülkemizin en önemli davalarından biri olduğu dünya kamuoyuna ilan edilmelidir.

"Filistinliler topraklarını İsrail’e sattılar" iddiası, kasıtlı bir yalandır. Bunun aslı;  Lloyd George'un başbakanlığındaki Britanyalı savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour'un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin (İsrail’in) kurulmasıyla sonuçlanan girişimdir. 2 Kasım 1917’de; Bölgede Siyonist bir Yahudi devletinin kurulması için, Balfour Deklarasyonu imzalanmasıyla, İngiltere Filistin topraklarını da ele geçirmiş oldu. İngiltere Filistin’lilere büyük bir emlâk vergisi koydu. Sonra bunu sinsice artırdı.

Bu DERİN konu çok uzun olduğundan, köşe yazısı sınırlarını aşmamak için, saygılarımla bir başka köşe yazıma havale ediyorum.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER