Muharrem ERGÜL
  • 18/05/2016 Son günceleme: 18/05/2016 18:06
  • 5.637

İstanbul fethi üzerine bir deneme yazmak ne kadar gerçekçi olur ve meramımı nasıl anlatabilirdim?

Ayrıca basit bir deneme yazarsam İstanbul'a haksızlık eder miydim diye de düşündüm. Sonra oturdum bir güzel İstanbul özeti yaptım. Ortaya İstanbul'a güzelleme olacak bir format çıktı. İçinde hepimizin olduğu bir güzelleme olsun istedim. Zaman tünelinde yolculuk yapalım istedim. İstanbul'dan nasıl bakıldığını ve İstanbul'un bize nasıl baktığını fetih bağlamında sizlerle paylaşmaya çalıştım.

Hep ama hep;

Tanpınar'ın İstanbul'u imbikten süzülmüştür...

Haşim'de gecedir İstanbul,

Fikret'te sisler içinde, umutsuz,

Arif Nihat Asya'da naattır, duadır,

Asaf Halef Çelebi'de Çengi Dilara'dır...

Attila İlhan'da Şehnaz Tango'dur İstanbul,

Nazım'da Kuvay-ı Milliye,

Necip Fazıl'da kadın gibidir; keskin bıçaktır...

Orhan Veli'de Dalyan,

Bedri Rahmi'de Gülcemal Vapurdur İstanbul...

Hepsi bir yana,

"Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul"

diyen Yahya Kemal'de ise İstanbul Şeref Tacıdır...

ÖNCE;

"Anlar Diyar-ı Rum'a tac-ü teberle geldiler.

Kimi Yunus, kimi Tapduk, kimi Hacı Bektaş-i Veli

Dört bir yana serpildiler,

Anlar Bizans'ı İstanbul yaptılar." diyen Cahit Tanyol

Bizi açılan kapıdan İstanbul'a adeta ferahfeza ayini eşliğinde davet ediyordu.

Sanki Peygamberimizin müjdelediği şehri,

Yunus'la Tapduk Emre'yle Hacı Bektaş'la yeniden anlamlandırıyordu.

SONRA;

Bu şehir hep gül kokar, koklamasını bilene

Bu şehir hep sümbül kokar, koklamasını bilene,

Bu şehir hep laledir, bakmasını bilene,

Bu şehir hep erguvandır, zamanları aşana,

Bu şehirde güller, Efendilerin Efendisini

lale ise Arş'ın Sahibini hatırlatır.

Bu şehrin zikri, Gül'ün Lale'ye ram oluşudur.

Bu şehirde taş, zaman öncesini; mekân Bizans

harç ise Osmanlı'yı hatırlatır.

Bu şehrin suyu Kevser, havası da Ab-ı Hayat'tır

Bu şehrin güleni şöyle dursun; ağlayanı dahi bahtiyardır.

İÇİNDE;

İstanbul, segâh Yörük semaidir,

Nef'i imzalı gazeldir.

Itri'nin segâh makamındaki;

"belii yarim, belii dost,

belii mirim, belii dost,

belii ömrüm, belii dost"udur...

İstanbul, Kağıthane'de Nedim, Göksu'da sandal sefasıdır.

Eyüp Sultan'da kılıç alayı,

Yıldız'da Cülus Töreni,

Dolmabahçe'de hüzündür.

Rumeli Kavağı'nda balık,

Anadolu Kavağı'nda incir,

Boğaz'ın her köşesinde tambur sesi, ud sesidir İstanbul...

Adalar'da topal martı,

Beyazıt'ta posta güvercini,

Çengelköy'de fil ambarı,

Yedikule'de zindandır.

İstanbul, Topkapı Sarayı'nda saltanat, sur dibinde ise sefalettir.

Haydarpaşa kışlasında askerlik,

Sirkeci Garı'nda hüzün,

Kafkas Treni'nde cansız bir bedendir.

Kız Kulesi'nde mitolojidir İstanbul,

Galata Kulesi'nde entrikadır.

Ama İstanbul, "Can İstanbul"dur.

Ruhumun kalıba girdiği yerdir.

Yazarın Yazıları