Ümit YILMAZ
  • 25/06/2016 Son günceleme: 25/06/2016 18:23
  • 2.797

Euro 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarının oynandığı ve grup maçlarının sona erdiği bu günlerde A Milli Futbol Takımımızda şampiyonadan elenmenin şoku yaşanıyor. Euro 2016 Şampiyonası statüsüne göre 24 takımdan 16 takımın 2. tura çıkma şansı olmasına rağmen ülkemizin henüz grup maçlarının sonunda elenmesi ve son 16 takım arasına girememesi ülke futbolunun sorunlarının gün yüzüne çıkmasına neden oldu.

Ülke futbolunda kalıcı bir başarının olmaması halen 2002 ve 2008 yıllarındaki Dünya ve Avrupa 3.lüklerinin konuşulması, ülkenin başarıya ne kadar aç olduğunu gösteriyor. Şampiyona öncesi oynanan grup maçlarında 7-8 ihtimalin bir araya gelmesi sonucu en iyi 3. olarak Avrupa Şampiyonasına katılma hakkı elde edilmesi, bunun sanki Dünya şampiyonu olmuş gibi coşkuyla kutlanması, Avrupa şampiyonası öncesinde gerek motivasyon gerek fiziksel dayanıklılık gerekse bireysel oyuncu hazırlığı anlamında iyi bir hazırlık dönemi geçirilmemesi bu başarısızlığın en büyük nedenlerinden birisidir.

Ülkede 100'ün üzerinde profesyonel kulüp olmasına rağmen stoper mevkiinde Mehmet Topal ve Hakan Balta gibi devşirme oyuncuların oynatılması Türk futbolunun geldiği noktayı apaçık ortaya koymaktadır. Ayrıca Çek Cumhuriyeti galibiyeti sonrası 2. tur şansının İtalya ve Belçika gibi takımların alacağı sonuçlara bırakılması artık denizin bittiğinin ve karanın ortaya çıktığının en büyük göstergesidir. Bazıları; ‘grubumuz çok zordu. Elenmemiz gayet normal’ diyebilir ama Avrupa'nın nüfus olarak en büyük ülkelerinden biri olan Türkiye için bunlar bahane olamaz. Bu turnuvaya ilk defa katılan İzlanda, Galler, K.İrlanda gibi küçük ülke takımlarının Almanya, İngiltere, Portekiz gibi önemli futbol ülkelerinin bulunduğu gruplardan çıkması bizim ne kadar kötü bir turnuva yaşadığımızın apaçık delilidir. Milli takımın başarısızlığı en ince detaylarına kadar araştırılmalı; çıkacak sonuç doğrultusunda 2018 Dünya kupası eleme gruplarında aynı hataların yapılmaması için maksimum çaba gösterilmelidir.

Türkiye artık kendi oyuncusunu kendi yetiştirmelidir. Türkiye'nin kendi futbolcusunu yetiştirecek hem ekonomik hem tesis hem de insan olarak her türlü imkanı fazlasıyla vardır. Yapılacak olan sadece eğitim bilgi ve becerisi yüksek akli ve ilmi doğruları bir araya getirecek eğitmenlerin getirilmesi ve tüm yetkiyi koşulsuz olarak bu kişilere vermek olmalıdır. Bu kişilerin çalışması için rahat bir ortam hazırlanmalıdır. Almanya'dan, Fransa'dan, Hollanda'dan yetişecek bir kaç oyuncuya umut bağlanmamalıdır. Mutlak surette milli takıma oyuncu yetiştirecek futbol okulları kurulmalıdır.10-11 yaşından itibaren futbolcu adayları bu okullarda doğru hocalarla, eğitmenlerle doğru program ve projelerle A takım seviyesine kadar yetiştirilmelidir. Yabancı hayranlığından vazgeçilip 20-21 yaşından sonra kendi çocuklarımızın oynamasına imkan sağlanmalıdır. 20-21 yaşına kadar her türlü eğitimi almış bu futbolcuların en azından PTT 1. Ligi’nde sürekli oynamaları zorunlu hale getirilmelidir.

Bu futbolcuların her türlü sorunlarıyla ilgilenecek psikolog ve sosyologlar istihdam edilmeli bu futbolcuların tüm sorunları çözülmelidir. Süper Lig ve PTT 1.Ligi’nde yer alan takımlara spor liseleri kurma zorunluluğu getirilmelidir. Tüm oyuncular genel derslerini ve spor eğitimlerini bu okullarda almalıdır. Genel eğitim sonrası antrenmanlarında bu okulda yapılması sağlanmalı; futbolcular okul mu, spor mu ikilemine düşürülmemelidir. Bu şartları yerine getirmeyen kulüplere bu liglerde oynama hakkı verilmemelidir. Türk futbolunun ilerlemesini ve ekol oluşturmasını sağlaması için önerdiğimiz gibi çözüm yolları ortaya konulmalıdır. Son söz olarak başarısız bir şampiyona sonucunda suçlu aramak, suçu ona, buna atmak problemin çözümünü sağlamayacaktır. Şimdi ah, vah etme zamanı değildir. Yapılması gereken çok süratli bir şekilde 2018 Dünya Kupası hazırlıklarına güzel bir plan, program ve strateji ışığında başlamak ve umudumuzu İtalya, Belçika gibi ülkelerin insafına bırakmadan kendi yolumuzu kendimizin açmasıdır.

Yazarın Yazıları