Muharrem ERGÜL
  • 22/10/2022 Son günceleme: 22/10/2022 18:48
  • 4.217

Genç şair heyecanla odaya girdi. Yayınevinde ben dahil beş kişiydik.

Abilerin abisi İsmet Özel'e yöneldi genç şair. Heyecan içindeydi.

Abi dedi. Telaşlıydı. Kekeledi. Yutkundu. Söyleyeceği sözleri bir kez daha zihninde tasarladı.

Abi dedi tekrar.

Matbaada baskıdan çıkan ilk kitabı size getirdim.

Genç şairin ilk şiir kitabıydı bu anlaşılan.

Genç şair bir kez daha İsmet Özel'i kast ederek bir hamle daha yaptı. Abi dedi. Bu kitaptaki şiirleri üç ayda yazdım. İlk kitabı size getirdim. Sizin görmenizi istedim.

İsmet Özel, onca yıldır okuyan, yazan, konuşan, saygın bir entelektüel ve şairdi. Yazdığı şiirler ancak birkaç kitaba sığmıştı.

Genç şairin "üç ayda yazdığım şiirlerden oluşan kitabı size getirdim" sözleri İsmet Özel'i adeta hayrete düşürmüştü. Nasıl düşürmesindi ki!

Bir döneme damgasını vuran şair Yahya Kemal'in şiirleri bir kitaba sığmıştı. 33 kurşun şiirinin efsane şairi Ahmet Arif'in de bir şiir kitabı yayınlanmıştı hayatı boyunca.

İsmet Özel oturduğu yerden büyük bir hiddetle kalktı. Masanın üzerinde bulunan kitabı bir hamleyle aldı. Kitabın kapağını bile açmadan "Arkadaş" dedi. "Matbaalar basıyor diye, yazmak zorunda mısınız? Üç ayda bu kadar şiir nasıl yazılır? Koskoca Yahya Kemal bir şiirindeki bir kelimeyi on yıl çalışarak değiştirdi. İnsanı delirtmeyin." diye de ekledi.

Odada bulunan bizler buz kesmiştik. Genç bir şairin hevesi kırılmış rencide edilmişti. İlk şaşkınlığı atlatınca birbirimize baktık. İsmet Özel galiba haklıydı. "Matbaalar basıyor diye herkes şiir yazmak zorunda mıydı?"

Bu kadar kısa zamanda bunca şiir yazılıp kitaplaştırılabilir miydi?

Anlattığım olay 1988'li yıllarda benim de bulunduğum bir ortamda gerçekleşmişti.

Yıl 2022.

Aradan onca yıl geçmiş. Aynı özensizlik sürgit devam ediyor.

Kerameti kendinden menkul şairler, yazarlar ve sözde gazeteciler sanal mecralarda kariyer planlaması yaparak bunu "meta"ya çevirme uğraşı içindeler.

Nasılsa,

Mısraları alt alta dizince şiir oluyor. Yaz gitsin.

Sağdan bir paragraf al. Soldan bir paragraf al. Biraz da dedikodu salla. Yan yana koy. Al sana makale.
Yaz gitsin.

Hazır ortam müsaitken, tanıdığın siyasi figürlere laf at. Gece gördüğün rüyayı gerçek gibi yaz. Yalanı diline dola. Sonra otur. Yalanına cevap bekle. Bunun da adı gazetecilik olsun. Eline kalemi alan herkes, bin düşünüp bir yazmadıkça bu konuda mesafe almamız zor görünüyor.

Bihakkın kuyumcu titizliği ile yazanları bu kapsamın dışında değerlendirdiğimi belirtmeliyim.

Bilgi, görgü ve birikimlerini okuyucu ile rasyonel bir bakışla değerlendiren gazeteci ve yazarları tarihin saygın tanığı olarak gördüğümü ifade etmeliyim.

Burada sözüm Anadolu tabiriyle;

"Etten önce kazana düşenlere"
Yani basın diliyle "tetikçilere."

Bilinmelidir ki,
Tarih, yazdıklarınıza şahit olacaktır. Sizler de yazdıklarınızla, tarihe şahitlik edeceksiniz.

O nedenle kalemi her elinize aldığınızda bunu hatırlamalısınız.

Etten önce kazana düşenlerden olmayın.

Hele hele, matbaalar basıyor diye, yazanlardan hiç olmayın.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz