“Günümüzde estetik müdahalelere olan ilgi gün geçtikçe artmaktadır. En basit tabiri ile estetik müdahale, kişilerin görünümünü değiştirmek amacıyla başvurdukları cerrahi ve cerrahi olmayan işlemleri kapsamaktadır.
”
Bu çalışmada cerrahi ve cerrahi olmayan estetik müdahalelerin emsal yargı içtihatları çerçevesinde hukuki boyutlarını inceleyecek, hekim ve hastaların sorumluluk ile ödevlerini ele alacağız.
Estetik müdahalelerden doğan hukuki sorumluluğun tespiti bakımından öncelikle belirtmek gerekir ki, estetik müdahaleden kaynaklı hekim ile hasta arasında akdedilen sözleşme, hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmelerden farklı olarak Yargıtay içtihatlarında eser sözleşmesi niteliğinde kabul edilmektedir. Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu kapsamda yükleniciden kasıt operasyonu gerçekleştirecek olan hekim, iş sahibi ise estetik müdahaleyi gerçekleştirecek hasta olarak kabul edilmektedir.
Eser sözleşmesinin düzenlendiği yüklenicinin borçları başlıklı TBK'nın 471. Maddesine göre, ‘‘Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.” denilmiş olup, yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı açıklanmıştır. Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır. (Bkz. Yargıtay 15. HD 2020/1808 E. sayılı kararı)
Hasta ise, hekimin yönlendirmelerine ve cerrahi işlem öncesi verdiği talimatlara eksiksiz uymakla yükümlüdür.
Yargıtay hekimin hatalı işlemi nedeniyle revizyon işlemi için hastanın aynı hekimi tercih zorunluluğunun bulunmadığını ve hekimin revizyon operasyonu imkanı tanıması durumunu da, kendisini tazminat sorumluluğundan tek başına kurtarmayacağını vurgulamaktadır. Nitekim, benzer nitelikli yaşanan bir olaya ilişkin verdiği kararında özetle; ‘‘Dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ikinci operasyon için davalıya gitmesi beklenemeyeceğinden davacının burun ile ilgili estetik operasyon için yaptığı masrafın yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile hesaplattırılıp ayrıca manevi tazminat talebi yönünden de değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
Kişi burun estetiği amacıyla hekime başvurduğunda, hekim ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Taraflar arasında sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır. Hekim tarafından yapılan operasyon sonucunda beklenilen aksine kişinin burnunda oluşan ve giderilmeyen şekil bozukluğunun meydana gelmesi halinde güveni sarsılan hastanın hatalı ameliyatı gerçekleştiren hekime tekrar gitmesi beklenemez. Bu sebeple hastanın hatalı ameliyatın sonuçlarını gidermek amacıyla tekrar başka bir doktora ameliyat olması durumunda yapılan bu masraf ile manevi tazminatın yapılacak inceleme neticesinde hatalı ameliyatı gerçekleştiren doktordan tahsili gerekir.’’ (Bkz. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 2019/2716 E., 2019/3692 K. sayılı kararı)
04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standardın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki “estetik müdahalelerde” de uygulanacağının kabulü zorunludur. (Bkz. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 2019/2716 E., 2019/3692 K. sayılı kararı)
Estetik müdahaleden kaynaklanan hasta ile hekim arasında akdedilecek olan sözleşmeler herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Başka bir ifade ile, bu sözleşmelerin yazılı ya da sözlü yapılabilmesi mümkündür. Ancak ileride çıkabilecek olası ihtilaflarda ispat bakımından yazılı yapılması ve hasta onamının da ayrıntılı, ortaya çıkabilecek her türlü komplikasyonları da açık, anlaşılır bir şekilde ihtiva edecek biçimde alınması hekimin yararına olacaktır. Aydınlatılmış onamın yapılacak her estetik müdahale bakımından ayrı ayrı alınması ve yapılması yerinde olacaktır. Zira biraz evvel belirttiğimiz üzere, komplikasyonlarda aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin başka bir ifade ile hekimin sorumluluğundadır.
Estetik tıbbi müdahale hatası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında eser sözleşmesi hükümlerinin uygulama alanı bulacağını belirtmiştik. Eser sözleşmesine aykırılık nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu’nun 147. Maddesinin 1/6 hükmü uyarınca 5 yıldır. Ancak doktorun tıbbi uygulamada ağır kusuru varsa zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu’nun 478. maddesi uyarınca 20 yıl olacaktır. Öte yandan doktorun hatalı uygulaması aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, bu durumda Türk Ceza Kanunu’nda bu suç için öngörülen zamanaşımı geçerli olacaktır. Bu davalar bakımından görevli mahkemeler Tüketici Mahkemeleri olup, bu mahkemelerin bulunmadığı yerlerde bu sıfatla görev yapacak Asliye Hukuk Mahkemelerinde bu davalar ikame edilecektir. Yetki bakımından seçimlik hak kapsamında, hasta ister kendi yerleşim yerinde, ister davalının yerleşim yerinde ya da isterse de, hatalı tıbbi müdahalenin gerçekleştiği yer mahkemesinde davasını açabilecektir.
Estetik müdahaleden kaynaklanan hatalı uygulamalar nedeniyle hekimlerin cezai sorumlulukları da doğabilecektir. Estetik müdahaleler her ne kadar, hastanın açık rızası ve yasal uygunluk çerçevesinde yapılsa da, müdahale neticesinde hekimin haksız fiil teşkil eden eylemleri neticesinde hastanın vücut bütünlüğünde ihmal neticesinde bedensel bir zarar yahut bir ölüm gerçekleşmiş ise, taksirle yaralama ya da taksirli bir kişinin ölümüne neden olma suçları meydana gelebilecektir.
YORUMLAR