Güliz Köksal GÜRPINAR
  • 19/11/2015 Son günceleme: 20/11/2015 13:45
  • 7.321

İstanbul Şehir Tiyatrolarımız bu sene Cibali Karakolu'nu oynuyor. Hem de ne oynamak!

Bu kadar başarılı bir iş olması hiç de tesadüf değil. Daha önce Muammer Karaca ve Nejat Uygur 'un oynadığı başat karakteri, yani çapkın Komiser 'i,  bu defa yıllarca Lüküs Hayattaki performansıyla rekorlara imza atan ve bu yıl tiyatroda 50. yılını kutlayan duayen sanatçımız Zihni Göktay oynuyor. Hiç kuşkusuz bu başarının gerisinde onun adı var. O, Zihni Göktay!

Erhan Yazıcıoğlu Genel Sanat Yönetmeni olup kendisine böyle bir teklif ile geldiğinde, ''Amuda kalkarak gelirim'' diyerek bu rolü kabul etmiş, kendisi için bunun çok önemli bir emanet olduğunu da ayrıca belirtmiştir. Gerçekten, usta oyuncu bu rolün hakkını fazlasıyla veriyor, izleyenleri kendine hayran bırakıyor.

Günümüz insanı sabırsızdır, üç saat süren temsilleri uzun ve yorucu bulur. Fakat durum bu oyun için hiç de geçerli bir neden olmuyor. Temsil üç saat sürmesine rağmen, bir an bile oyundan kopmayıp, baştan sona zevkle takip ediyorsunuz.  Bu da Zihni Göktay ' ın üstün performansının eseridir!

Cibali Karakolu bir oyundan daha fazlası. Nesilden nesile aktarılacak bir emanet, bir hazinedir. Hikâyenin konusunu bilmeyen yok! Cibali Karakolu 'nun başkomseri Cafer Sabbah'ın çapkınlıklarıyla başlayan oyun, uyanıklığını kullanarak çapkınlığını örtbas etme çabalarıyla devam edip, yine çapkınlığıyla sona eren bir orta oyun havasındadır. 

Geleneksel kadın erkek ilişkilerini, ilişkilerde paranın etkisini, çeşitli kurumların eksikliklerini yansıtan oyunda asıl dikkat edilmesi gereken nokta, Zihni Göktay ' ın ağzından çıkan her bir gönderme, her bir mesajdır.  Oyunda verdiği her mesajı yerli yerinde bulduk, her mesajın altına imzamızı attık.  Oyunda üstü kapalı verilen mesajlar dışında öyle bir mesaj vardı ki sormayın gitsin... Ellerimiz kızarıncaya kadar alkışladığımız, Zihni Göktay ' ı bir kere daha takdir ettiğimiz bir mesaj...

Büyük usta şöyle diyordu '' Nasıl Cibali semtinde her türlü milletten, etnik gruptan, farklı dilden ve dinden insanlar huzur içinde yaşıyorsa, tüm memleketimizde de herkes bu şekilde yaşamalıdır. İhtiyacımız olan tek şey huzurdur ''.

Sanat bir millet için işte bu yüzden çok önemlidir.  Sanat toplumsal yanlışlara, eğriliklere, karanlıklara çözüm olduğu sürece var olur. Bir milletin yükselebilmesinin temelinde sanat yatmaktadır. Atatürk ''Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir''  özdeyişi ile sanatın toplumlar için ne kadar önemli bir unsur olduğunun altını çizmiş, bizleri uyarmıştır. Tiyatro aynı zamanda gizli bir güçtür. Öyle bir güçtür ki eğlendirirken eğitir, öğretirken eğlendirir. Tiyatronun aynasında aslında kendimizi izler, yarınlarımızı görebiliriz.

Gelin tiyatroda beraber eğlenelim, öğrenelim, düşünelim, sorgulayalım, eleştirebilelim, beraber yürüyelim! 

Yazarın Yazıları