Memleketime bahar geldi. Otağtepe’den İstanbul’u seyrediyorum. Bakıyorum, Çamlıca Camii ne kadar haşmetli görünüyor. Bu cami adeta, İslamın mührünü vuruyor şehre.
Kandilli tepelerinde Türk Bayrağı, nazlı nazlı dalgalanıyor… Allah’ım! Bu bayrağın gölgesinde yaşamayı ve ölmeyi, nasip eyle bizlere..
Aşağıda Marmara Denizini görüyorum. Deniz sakin bu gün, pek dalga yok, gemiler geçiyor, korna çalarak selamlıyor kıyıdakileri..
Az yukarıda yemyeşil ağaçlar, karşıda Bebek Korusu ne güzel görünüyor.
Allah’ım! Ağaçları ve yeşili ne güzel yaratmışsın.
Ve Erguvanlar.
Bu çiçekler renk cümbüşü meydana getiriyor Boğaziçi'nde.
Gerçekten bu tablonun seyrine doyum olmuyor.
Şairler Erguvan için şiirler yazmış..
Edip Cansever; Sevginin çoğul oğlu,
Senin ülkende yalnız bütün özlemler,
Bilirim yalnız orda içtenlik, erinç, coşku,
Bayrağındaki bir tek çiçekli dalla, orda uçsuz bucaksız
Olanca görkemiyle Erguvan imparatorluğu.
Ziya Osman Saba; Düşünceli yürürken bir yol dönemecinde,
Çıkacak önümüze beyaz dallarla bahar,
Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu,
Erguvanlı bir bahçe mor salkımlı bir duvar’.
Süheyl Ünver; Erguvana şiir söyleme, anlatamazsın,
Kendisi şiir. Gör ve duy, kafi.’ diyorlar.
Erguvan; eflatunla kırmızı arası renkte çiçek açan bir süs ağacıdır.
Bu ağaç baklagiller, familyasındandır .
2 ile 10 metre boyundadır.
Kışın yapraklarını döker.
Anavatanı Kuzey Amerika’ dır. Akdeniz, Batı Asya ve Türkiye’ de Marmara ve Ege bölgesinde yaygındır.
Erguvan çiçekleri, ilkbaharda açar ve yaz girişinde sona erer.
Sembol olarak incelediğimiz zaman, ‘hayatı, düzeni ve başlangıcı’ temsil eder.
Bu nedenle, Erguvan hem şiirlere konu olur, hem de bitki olarak kıymetlidir.
Erguvan çiçeği , sevgiliye ait güzel çağrışımlarla, şairlere ilham kaynağı olmuştur.
Erguvan, şiirin renkli dünyasın da, renkli bir unsur olarak edebiyatta yerini almıştır.
Tarih boyunca bir çok ulus, ‘Erguvan rengini asalet unsuru' olarak kabul etmiştir.
Erguvan, hediyeleşmede önemli bir araç olmuştur.
Tarihte çok değerli bir renk olarak kabul edilen mor renk, asillerin ve saray erkanının tercih ettiği bir renk olmuştur.
Bu Bizans İmparatorluğuna dayanmaktadır.
Amerika’da yerliler, bu çiçeğin ilk tomurcuklarını, ilk baharın işareti olarak görürlerdi. Karakışı kovmanın yolunu Erguvan dallarını çadırlarının kapısına asarak bulurlardı.
Yine, İstanbul’un ilk kuruluşu olan 11 mayıs günü eflatun renkler ve çiçekler bahar renklerini meydana getirirler ve adeta bir renk cümbüşü oluştururlar.
Malum, Erguvan’ın ömrü kısadır.
Bu çiçekler, her yıl yeniden doğar.
Hem ölümü çağrıştırır.
Hem de doğumu hatırlatır.
Erguvan insana yenilik umudu aşılayan bir çiçektir.
Erguvan güzellik ifade eder.
Erguvan bilgelik ifade eder..
Eskiden Bursa’da bahar geleneği olarak Erguvan bayramı kutlanırmış..
Evliya Çelebi’nin ‘Erguvan Cemiyeti Faslı’ diye tabir ettiği bu gelenek Emir Sultan tarafından başlatılmış.
Bu geleneğe göre, her yıl Nevruz başlarında Anadolu’nun dört bir yanından Bursa’ya gelen ve Emir Sultan türbesini ziyaret eden dervişler sabaha kadar zikrederlermiş…
Kısaca , 'bu topraklarda gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da Erguvandır’.
Erguvan; İstanbul demektir!
Ve Boğaziçi demektir, Erguvan...
Eski İstanbullular ve özellikle Boğaziçi sakinleri , cemreler ve Nevruza dikkat etseler de, baharın geldiğine, Erguvanların çiçek açmasıyla kani olurlardı.
Dev çınarlar, kestaneler arasında Erguvanlar açar ve bahar saltanatını yürütürdü.
Boğaziçi seferleri esnasında vapur yolcuları, tepelerde, yamaçlarda, kıyılarda, köşkler ve yalı bahçelerinde, ‘mor, eflatun, pembe Erguvanları’ görürlerdi..
İstanbul Boğazı Erguvanların mekanıydı.
Adeta bir tablodaki güzellikler resmedilirdi.
Son zamanlarda iklim bozuldu.
Erguvanlar azaldı.
Bunu sonucunda bahar ayları ihtişamını yitirmeye başladı.
Ama Erguvanlar hala çook güzel!
Hala İstanbul’a çook yakışıyorlar.
Ben dua ediyorum;
‘Bu ülke yükselsin.
Bu ülke İslam ile kucaklaşsın.
Bu ülke milli değerlere önem versin.
Ve inanıyorum;
Bu ülke de, Erguvanlar daha çook açacak.
Dallar meyveye duracak inşallah.