“2019-2021 yılları arasında görülen küresel Covid 19 salgını sırasında evlere kapanma sebebiyle üretimin azalması enflasyona sebep olmuştur.
”
Şimdi bundan kurtulmanın çabaları içerisindeyiz. Enflasyonun en yaygın tanımına göre, ekonomik üretim yetersiz kaldığında piyasada talep artar ve bu da fiyatların yükselmesine sebep olur. Dolayısıyla enflasyon, üretimin azalması ve tüketimin artmasıyla ortaya çıkar.
Vücudumuzdaki metabolizmanın bozulması ile enflasyon arasında bir benzerlik gördüm. Metabolizmadaki enflasyon, vücudun anabolizma (üretim) ve katabolizma (tüketim) süreçlerinin dengesizliği ile kendini gösterir. Anabolizma, hücrelerde protein, yağ ve diğer organik maddelerin sentezlenmesiyle ilgiliyken, katabolizma bu maddelerin parçalanarak enerjiye dönüştürülmesini sağlar.
Hayatın her anında dengeyi ararız. İnsan vücudu, tıpkı bir ekonomi gibi, karmaşık bir denge üzerinde çalışır. Enflasyon kavramı, genellikle ekonomik bağlamda kullanılsa da, biyolojik bir bakış açısıyla da benzer şekilde ele alınabilir. Bir ülkede üretim-tüketim dengesinin tüketim lehine kayması, tıpkı bir canlının metabolizma dengesinin bozulmasına benzer. İki durumda da, bir denetim mekanizması devre dışı kalır ve bu, sistemin bozulmasına yol açar. Enflasyonun çaresi üretimi artırmak ve tüketimi (bilhassa lüks tüketimi) azaltmaktır. Başka bir deyimle ayağını yorganına göre uzatmaktır.
Bir canlının metabolizmasındaki bozulma, üretimden ziyade tüketimin arttığı bir durumu yansıtır. Yaşlanan bir organizmada bu bozulma daha belirgin hale gelir. Yavaşlayan hücresel faaliyetler ve organların işlevlerindeki aksamalar sonucu zamanla vücutta bir tür “metabolik enflasyon” başlar. Yavaşlayan protein sentezi ve vücudun farklı dokularında yaşanan yıkım, tıpkı ekonomideki yüksek enflasyonun toplum üzerinde yarattığı olumsuz etkiler gibi, sağlığı olumsuz etkileyebilir.
Yaşlanma sürecinde vücudun hücresel iletişimi zayıflar. Hücreler arasındaki haberleşmenin bozulması, metabolizmanın dengesizleşmesine yol açar. Tıpkı bir ülkenin ekonomisinde, siyasi ve ekonomik yapılar arasındaki iletişimsizliklerin krizlere yol açması gibi, metabolizma da bu dengesizliğin etkisiyle zarar görür. Bu bağlamda, yaşlanma sadece fiziksel bir süreç değil, aynı zamanda biyolojik ve ruhsal bir iletişim sorunudur.
Ancak, bu süreçte de umut vardır. Tıpkı bir ekonominin yeniden dengeye oturtulabileceği gibi, vücudumuzun metabolik dengesini de koruyabiliriz. Sağlıklı bir yaşlanma süreci için hücresel iletişimi güçlendirebilir, dengeli beslenme ve düzenli egzersizle metabolizmamızı dengede tutabiliriz.
Vatandaşların maneviyatlarının ve geleceğe yönelik ümitlerinin yüksek tutulması enflasyonla mücadelede önemli bir iyileştirme faktörüdür. Benzer şekilde manevi hayat ile maddi hayat arasında sıkı bir ilişki bulunduğundan maneviyatımızı yüksek tutmamız hücrelerimizdeki metabolik denge üzerinde olumlu etki yapar. Hatta manevi hayatın hücrelerimizdeki genlerin ifadelerini bile etkileyerek metabolizmayı değiştirebildiği anlaşılmıştır. Buna epigenetik etki denilmektedir. Rabbimizle irtibatı güçlü tutmak ve ebedi geleceğimize hazırlıklı olmak maneviyatımızı artıracağından sağlıklı yaşlanmaya da katkı sağlar.
YORUMLAR