Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

En etkili düşmanlarımızı tanıyor muyuz?

Şu fani hayattaki sınavın gereği olarak, her birimizin zararına çalışan iki önemli düşmanlarımız var.

Ayrıca bizlere sürekli yardımcı olan iki önemli dostlarımız var. Düşmanlarımız, Nefis ve Şeytandır. Dostlarımız ise Vicdan ve melektir. Nefis ve Şeytan şu Dünya hayatımızdaki SINAV gereği görevlendirilmiştir. Melek ve vicdan ise Yüce Rabbimizin “..kulum bunların câzip vesveselerine kapılmasın, tuzaklarına düşmesin, illâ Cennetlerimi hak etsinler” şefkat ve merhametiyle, insana yardım için görevlendirilmiştir. Ancak hiç birinin yaptırım gücü olmayıp, sadece his, vesvese ve duygu şeklinde bizleri etkileme gücüne sahiptirler.

Akıl ise özellikle bu gerçekleri İDRAK etmemiz ve yaratılış gayemize göre “Sırât-ı Müstakimde”, yani doğru yolda hareket etmemiz için bahşedilmiştir. Fakat akıl bir PUSULA âleti gibidir. Yani, Pusula her zaman doğru yönü göstermek için icad edilmiş olmasına rağmen, manyetik alanlardan veya metal olan bölgelerden etkilendiği zamanlarda, doğru yönü gösteremez. İşte aklın da bizlere doğru yolu tercih etmemiz için yaratıldığı halde, aklı da engelleyen birçok ETKİ ALANLARI ve negatif bölgeler vardır.

Bu etki alanlarının en önemlileri yukarıda arz ettiğimiz nefis ve şeytana ilâve olarak, nefis ve vicdanımızı etkilemek için kurulan TV, menfi dizi, sinema veya tiyatrolar ve kötü arkadaşlardır. Ve arkadaş edinilen internetin şer veya zararlı ortamları, fuhşiyatı teşvik eden kıyafetler, lüzumsuz meşguliyetler ve diğerlerini de sayabiliriz. Bu nedenlerle de doğruyu bulabilmemiz ve isabetli tercih yapabilmemiz için, öncelikle aklımızı bu etki alanlarından mutlaka azamî sakınmamız ve azamî derecede korumamız şarttır. Korunmamın ilk şartı ise öncelikle bu etki alanlarından uzak durarak ciddi bir şekilde sakınmaktır.

Aklımızı bu etki alanlarından korumanın birçok metod ve prensiplerini öğretmek için de Yüce Rabbimiz, Şefkati ve merhameti gereği olarak bizlere madde madde açıklayan bir Kitap yani Kur’ânı göndermiştir.

“Kullarımın dünya meşguliyetleri bu kitabı anlamaya engel olabilir” ihtimaliyle, yani “illâki anlasınlar da maddi ve manevî tehlikelerden kurtulsunlar” diye, bu kitabı en güzel bir şekilde açıklaması için, özel donanımlarla teçhiz ettiği en büyük Peygamberi SAV görevlendirmiştir. Peygamberimizden SAV sonraki asırlarda yaşayan insanların, bu nurdan yararlanma imkânları azalacağı için veya medeniyet ve materyalizm artışına göre yaşantılar değişeceği için, her asırda o asrın ihtiyaçlarını karşılayacak donanımda Kutup İmamları, Müctehidler, Bediüzzamanlar ve İslâm âlimleri görevlendirmiştir. Tâ ki insanlar illâ ki şeytan ve nefsin tuzaklarına düşmeden doğru yolu bulsunlar…

Oysa Nefis ve Şeytan her ân bizleri yanıltmak ve saptırmak için GARD almış durumdadır. Aynen birbirilerinin karşısında gard alan boksörler gibi, fakat bir farkla. O her zaman gardlı, biz ise diğer boksör gibi gardlı olmamız gerekirken, genellikle gafletteyiz ve maalesef gülüşte oynaştayız. Hatta bunun bile farkında değiliz. İşte mühim olan da budur!…

Bir memleket düşününüz ki donanımlı bir ordusu yok, emniyet güçleri yok. Diğer ülkeler tarafından, bu savunmasız ülkeyi istilâ ve işgâl edilme ve de paylaşılma yarışına girilmez mi? Dünyadaki acı manzaralar ortada. İşte bu çok önemli tehlikeler nedeniyle âkil her ülkenin donanımlı bir ordusu ve emniyet güçleri vardır ve her zaman teyakkuz halindedir. Aynen sürekli GARD halinde olan boksör gibidir. Çünkü diğer boksör her an rakibinin gardının zayıf düştüğü ânı bekler ve gözler. Bunu fark eder etmez de saldırıya geçer.

İşte NEFİS ve ŞEYTAN da her zaman bize karşı böyle GARD almış durumdadır. Aynı zamanda yukarıda arz ettiğimiz aklımızı kullanmamızı engelleyen etki alanlarını (yani TV, menfi sinema veya tiyatrolar, internetin şer veya zararlı ortamları, fuhşiyatı teşvik eden kıyafetler, lüzumsuz meşguliyetleri) bizlere hoş gösterir. Elbette her insan bu tuzaklara düşmeye meyillidir. Ancak insan, ÎMÂNÎ bilgilerle donanımlı olup da GARDINI tam alırsa ve gaflete hiç düşmez ise nefis ve şeytan da bu kişiye zarar veremeyecektir. Acaba hangimiz bunu yapabiliyoruz?…

Son olarak yukarıda iki kez vurguladığım “aklımızı kullanmamızı engelleyen etki alanları”ndan korunmanın EN ETKİN çarelerini arz edelim. Öncelikle bu konudaki îmânî bilgi ve becerilerimizi en hızlı bir şekilde arttırmak zorundayız. Telefonumuzun şarjı gibi her gün bu konuda birkaç saat şarja bağlanmak, yani Îmanımızı kuvvetlendirici kitaplar okumak ve îman ve Kur’ân sohbetlerinin, Nur terapilerinin müdâvimi olmak zorundayız. Bu konudaki her gaflet, yani bir boşluk, nefis ve şeytana bağışladığımız bir fırsat olacaktır ki onlar bu boşluğu bizim aleyhimize mutlaka değerlendireceklerdir. Allah cc sizleri de beni de muhafaza eylesin, âmîn…

İşte bu nedenlerledir ki îman ilimlerinin her gün mutlaka tahsili, 4 mezhebe göre de bir vecîbedir. İ.âzam, A.İ.Hambel, İ.Şâfî ve S.Sevrî, İ.Eş’ârî ; “Her Müslüman Îman delillerini aramaya mecburdur. Aramayı terk ederse âsî ve günahkâr olur” demişler.

İmam-ı Eş’ârî Hz. bu ‘Âsî’ ifadesini, içki, kumar gibi diğer günahları işleyenler gibi âsî olduğunu bildirmektedir. Kaynak: Bakara S.260. Âyet. Hadîs-i Şerîf: “İlim talep etmek kadın erkek bütün Müslümanlara farz-ı ayndır.” (İbn-i Mace, Mukaddime, 17) 

NOT: Bu duygularla İ.İ.K.Vakfımızın Uluslararası programları gereği, 3 gün önce Ülkemizden 6 kişilik bir gurup olarak, UKRAYNA’YA DA (The National University of Ostroh'da ) bu konuda bir tohum serpmeye gittik.

İşte ilgili HABER LİNKLERİNDEN sadece birisi:

http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/11/11/ukraynada-bediuzzaman-konusuldu

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER