Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN
  • 25/05/2020 Son günceleme: 25/05/2020 19:01
  • 6.497

Mayıs ayı bitkilerin bayramı gibidir. Bahar mevsimi Mart ayında cemrelerin düşmesiyle başlar. Bununla beraber, bitkiler için bahar bayramının en şaşaalı zamanı Mayıs ayıdır. Yeşilin değişik tonları vardır açıktan koyuya doğru değişen. Bana göre en tatlı yeşil Mayıs ayında görülür. Orta koyuluktadır. Mayıstan sonra bitkilerin örtüsü koyu yeşile doğru kayar ve yaz sonu bozarmaya başlar. Mayısta bitkilerin durumunu genç delikanlılara ve gelinlik kızlara benzetirim. Kendilerini beğendirmek isterler.

Malum resmi bayramlarda stadyumlarda resmigeçit törenleri düzenlenir. Okullar, askerler,  resmi ve özel kurumlar kendi özelliklerini protokol önünden geçerek temsilen gösterirler. Geçerken de tribündeki seyircilerden alkış alırlar.

Gözümüzü açıp baktığımızda, bütün bitkilerin aynı zamanda çiçek açmayıp belli bir zaman sırasına göre çiçek açtıklarını görürüz. İlk önce Mart ayında çiğdemler ve kardelenler kar’ın altından başlarını çıkararak kendilerini gösterirler. Nisan’da erik, şeftali, kayısı ve bademler çiçek açarlar. Mayısta ise erguvanlar, leylaklar, kiraz, elma, armut gibi meyve ağaçlarının çiçekleri dikkat çeker. Her bitki türü bir ihsan-ı İlahi olarak kendisine giydirilen en güzel elbisesiyle resmigeçit törenine iştirak eder.

Bütün bitkilere değişik renk ve desenlerde birer gelinlik giydirilmiş gibidir. Yeryüzü stadyumunda insan seyircileri önünde bütün bitkiler sırayla çiçek açarak kendilerini takdim ediyorlar. Niçin? İnsanlar görsün de tefekkür etsinler diye.

İnsanı diğer canlılardan ayıran en bariz özellik tefekkürdür ve Yaratıcısını tanıyabilme özelliğidir. Çünkü tefekkür Allah’ı tanımaya vesile olur. Dinimizde tefekküre büyük önem verilmiş ve ibadet sevabı kazandıracağı ifade edilmiştir. Buradan diğer ibadetler önemsizdir anlamı çıkarılmasın. Diğer ibadetlerin yanında tefekkürün değerine atıfta bulunulmuştur. Yoksa her ibadetin yeri ayrıdır ve değerlidir.

Üzerimizdeki elbiseyi bedenimize uygun şekilde diken bir terzi olduğu gibi, bitkilerin elbisesini de onların yapısına uygun şekilde modelleyen ve diken bir Zat olduğunu düşünelim ve onu tanıyalım. Sonra da onun bizden ne istediğini bilelim. Bitkiler, üzerlerinde tecelli eden Halık, Sani’, Mukaddir, Musavvir, Müzeyyin ve Mülevvin gibi Yüce Allah’ın birçok isimlerini gösterirler. Akıl bize bunları düşünmek için verilmemiş mi?

Her bitkinin elbisesi ayrı ve orijinaldir. Fabrikasyon asla değildir. Bir yaprak başka bir yaprağa ve bir çiçek başka bir çiçeğe hiç benzemez. İlk bakışta benzer gibi gözükse de dikkatlice bakıldığında veya mikroskop altında incelendiğinde ve proteinleri karşılaştırıldığında birbirine çok benzer görünenlerin bile farklı oldukları açıkça görülür. Parmak izlerimizin farklı olduğu gibi.

Bütün bitkiler aynı renk ve şekilde yaratılabilirdi. Niçin farklı renk ve desende yaratılmışlar? Çünkü Rabbimiz sanatını göstermek ve bize kendini tanıtmak ve sevdirmek istiyor. Biz de buna mukabil onu tanımalı, sevmeli ve itaat etmeliyiz. Çünkü seven sevdiğini üzmek istemez.  İstediklerini yapmaya istemediklerinden de uzak durmaya çalışır.

Bitkiler üzerinde Yüce Allah’ın sanatını ve hünerlerini görüp “Sübhanallah! Maşâallah! Ne güzel yaratılmış!” .. diyerek takdir etmek tefekkürdür. Bu tefekkür Allah’ımızın çok hoşuna giden ve razı olduğu bir şeydir.

İnsanın yaratılış gayesi de bu değil mi!  Yoksa diğer canlılardan ne farkımız olur!

Yazarın Yazıları