Metin AYDIN
  • 23/05/2020 Son günceleme: 23/05/2020 22:02
  • 6.811

Yıllardır bu konuda herhangi bir araştırma yapmadan, Hitler'in büyük ölçüde soykırım yaptığı Yahudilerin hazar Türkleri olduğunu düşündüm ve bazen de dile getirdim.

Bu düşünceyi birçok Yahudi'nin bir şekilde Almanya'yı erk etmesine göz yumulmuştur.  Kaçamayan veya Almanya'nın dışına çıkmasına göz yumulmayan Yahudilerin hazar Türkleri  olduğuna gaz odalarında ve diğer insanlık dışı infaz edildiklerini söyleyeceksin. Aşağıda Macar Yahudi'si olan Arthur Köstler ve 13üncü kabile yazısını alıntı yatım.

Arthur Koestler ve 13. Kabile

(5 Eylül 1905, Budapeşte– 1 Mart 1983 Londra) 

Macar Yahudisi çok yönlü bir yazar. 

Asıl adı Kösztler Artúrdur. Roman, gazete yazıları, sosyal felsefe eserleri ve bilim alanında kitaplar yazmıştır.1931 yılında Almanya Komünist Partisine katılmış ama yedi yıl sonra, Birleşik Krallık'a göç edince ayrılmıştır. 1940'ların sonlarına doğru en tanınmış İngiliz anti-komünistlerinden biri olmuştur.1950'ler boyunca da aktif olarak siyasete devam etmiştir. Sovyetler'de 1930'lardaki tasfiyeleri anlatan “Gün Ortasında Karanlık” romanı Stalinizmin kurgusal temsili olarak George Orwell'ın 1984 romanı ile birlikte anılır. 

13. Kabile adlı araştırmasında ise Aşkenaz Yahudilerinin Hazar Türkleri olduğu savını ortaya atmıştır. Bu sav bilimsel çevrelerde halen tartışılmaktadır. Ayrıca Britannica Ansiklopedisi için de maddeler yazmıştır.

Hazin Ölümü

Hain sözcüğünü en çok kim kullanmak ister acaba? Şu hayatta yarım kalan işlerini bitirmekten başka şey düşünmeyenler mi, yoksa onların işini bitirmeye çalışanlar mı? Ve sözcük acaba hangilerine daha çok yaraşır? 1945'te “Sıfır ve Sonsuzluk” eserinin Fransa da yayınlanması sonrasında Fransız solu genelde Koestler e tepki gösterecek, S. de Beauvoir ve J.P. Sartre onu emperyalizmin eline koz veren bir Amerikan uşağı, bir "hain" sayacaklardır. Bu “hain" İspanya’dan da Frankistler tarafından bir hain olarak tutuklanmış ve idama mahkum edilmiştir."

Onüçüncü Kabile

Tarihçi Arthur Koestler'in (1905-1983) Türk tarihini de ilgilendiren bir kitabının adıdır.

Musevi inanışına göre İshak oğlu Yakup'un on iki oğlu olmuş, her oğul ayrı bir kabileyi başlatmıştır. (İshak, Yakup ve oğlu Yusuf İslami görüşe göre de peygamberdir.) Dünya Yahudilerinin bu on iki kabileden geldiğine inanılmaktadır. Ancak, kendisi de Musevi olan Koestler Doğu ve Kuzey Avrupa Yahudileri’nin (Aşkenazi) köklerinin farklı olduğu görüşündedir. Koestler 1976 yılında yayınladığı Onüçüncü Kabile (The Thirteenth Tribe) adlı kitabında, Ortaçağda Doğu Avrupa'nın Türk kökenlilerin denetimi altında bulunduğundan hareketle, Kuzey ve Doğu Doğu Avrupa Yahudiler’inin Türk kökenli olabileceğini öne sürmektedir.

Ortaçağ'da Doğu Avrupa

Ortaçağın büyük bölümünde Doğu Avrupa Türkçe konuşan halkların denetimi altındaydı. 576 yılında Göktürklerin Kırım'daki Kerç kalesine yaptıkları sefer sonrasında, Karadeniz'in kuzeyi tamamen Türkçe konuşanların denetimine girdi: Sırasıyla Hazar, Peçenek, Uz ve Kıpçak gibi halklar 13 yüzyıldaki Moğol dönemine kadar bölgeyi yönettiler. Büyük güç 11.yüzyıla kadar Hazarlar, daha sonra da Kıpçaklar oldu.

Doğu Avrupa'da Din

Türkçe konuşanlarda ve genel olarak bozkır kuşağında din Gök Tengri (Tengricilik) diniydi. Fakat özellikle yerleşik düzene geçenler kitabi dinlere seçmeğe başlamışlardı. O dönem Batı Avrupa'sının aksine, zorlama yoktu ve din değiştirene hoşgörü gösteriliyordu.

Hazarlar serbestçe din değiştirebiliyor ve aynı kent içinde farklı dinlerdeki kişiler birlikte yaşayabiliyorlardı. 

Arapların Herodot'u olarak ünlenen tarihçi El Masudi'ye (896-956) göre, Hazar başkenti İtil'de yedi yargıç vardı. Bu yargıçların biri Şamanist , ikisi Müslüman, ikisi Hristiyan, ve ikisi de Musevi'ydi.

Hazar hanı Bulan Han da, yaklaşık 740 yılında, Museviliği benimsedi. Bulan Han'ın Musevi oluşuyla, Hazar Hanlığının her iki güçlü komşusundan da farklı bir çizgi izleme imkânı buldu.

Aynı hoşgörü daha sonraki dönemde Kıpçaklarda da görülür. Nitekim, Kıpçaklar da zamanla farklı dinlere geçmeğe başlamışlardır. (O dönem Türk dillerinin anlaşılmasında büyük önemi olan Codex Cumanicus adlı Kıpçakça-Latince sözlük te yine o dönemde Hıristiyanlığa geçen Kıpçaklar için hazırlanmıştı.)

Bir Anektot

Koestler bir rivayetten bahseder. Buna göre Hazar kağanı din değiştirmeden önce iki güçlü komşusundan görüş istemiştir. Bizans imparatoruna İslamiyet ve Musevilik seçenekleri arasında seçim yapmasını, Abbasi halifesinden de Hıristiyanlık ile Musevilik seçenekleri arsında seçim yapmasını istemiştir. Birbiri ile rekabet halinde olan her iki hükümdar da Museviliği önerince, Hazar kağanı da Musevi olmuştur. Bu rivayeti destekleyen herhangi bir belge yoktur.

Koestler'in Savı 

Koestler, dokuzuncu yüzyılda Hazarlardan ayrılarak, Macarlar'la birlikte Macaristan'a göç eden Kabarlar'a (Kavarlar) dayanarak, Macar Yahudilerinin Hazar kökenli olduğunu ileri sürmektedir. (Koestler'in kendisi de Macar Yahudisidir.) Koestler'e göre, özellikle Moğol saldırıları sonrasında Musevi dininden olan Hazar nüfus başta Polonya olmak üzere batıdaki ülkelere dağılmış, zamanla kendi dili yerine yerleştiği ülkelerin dilini kullanmaya başlamış ve Aşkenazi Yahudi topluluklarını oluşturmuştur. Bu sav dolaylı olarak bugünkü Aşkenazi Yahudi nüfusun kökeninin Türkler’le ilgili olabileceği anlamına gelmektedir.

Yazarın Yazıları