Melih PERÇİN
  • 29/12/2016 Son günceleme: 29/12/2016 19:04
  • 8.839

Bu başlık Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Kemal Gözler’e ait…

Prof. Dr. Kemal Gözler; 10 Aralık 2016 tarihinde AK Partili 316 milletvekilinin imzası ile Meclis Başkanlığına sunulan anayasada değişiklik yapılmasına ait 21 maddeden oluşan kanun teklifinin eleştirisini yazmış olduğu bir makale ile yapıyor…

Anayasa Komisyonunda görüşülmeye başlanan 21 madde daha şimdiden 18’e indi bile… 316 milletvekilinin daha 21 maddenin ne olduğunu görmeden kanun teklif tutanağını imzalaması eleştiri konusu olmuştu. Görülseydi herhalde 21 madde şimdiden 18’e inmezdi. Mesela yedek milletvekilliğini düzenleyen madde komisyondan geri çekildi. Mesela milletvekilliğini sadece devamsızlık yaptığında bile düşürecek olan bu madde imzacı milletvekilleri tarafından fark edildi.

Gerçi bu metni AK Parti ve MHP birlikte hazırlayıp kamuoyuna açıkladılar. MHP’liler bizim bu kanun teklifinde imzamız yok diye övünseler de bu kanun metni iki parti tarafından hazırlanıp kamuoyuna birlikte sundukları gerçeğini değiştirmemekte…

Ülkemiz geçtiğimiz aylarda 15 Temmuz Darbe Girişimi ile sarsılmışken, Terör artarak varlığını sürdürürken üstüne bir de Ekonomik Kriz kapıda dururken keza bir de Suriye’de ki gelişmeler endişe verici bir durumdayken sanki bu gelişmeler yokmuş gibi Başkanlık Sistemi için şimdi tam zamanı diyen AK Parti ile MHP tarafından gündemimize tekrar oturtulmuş oldu…

Hele Başkanlık Sistemine fiilen geçiş 2019 yılında olacaksa bu acelenin sebebini anlamak hiç mümkün değil!...    

Prof. Dr. Kemal Gözler; makalesinde öncelikle amacının “ Türk anayasa hukuku doktrininin bir üyesi olarak, tarih karşısında sorumluluğumu yerine getirmekten ibarettir. İstedim ki, bu Değişiklik Teklifine zamanında karşı çıktığım kayda geçsin. İstedim ki, gelecekte, bir gün birileri çıkıp da bu değişikliği eleştirirlerse, adımı, bu değişikliğin kabul edilmesi safhasında susan anayasa hukukçularının arasında anmasınlar.” şeklinde özetlemektedir.

Prof. Gözler öncelikle  “ Anayasa Değişikliği Teklifini hazırlayanlar, Türkiye’de bir “başkanlık sistemi” veya “Türk tipi bir başkanlık sistemi” kurmak arzusuyla yola çıktılar. Peki, önerdikleri sistem bir “başkanlık sistemi” midir? “ sorusuna cevap aramaktadır.

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler; Bu soruya cevap verebilmek için önce başkanlık sistemi ile parlâmenter sistem arasında ayrımın nasıl yapıldığı hakkında genel bir bilgi verelim: Anayasa hukukunun genel teorisinde başkanlık sistemi ile parlâmenter sistem birbirinden üç aslî farkla ayrılır. Bu farklardan biri şudur: Başkanlık sisteminde, yasama ve yürütme organları birbirinden bağımsızdır; yasama organı, yürütme organını görevden alamaz; buna karşılık yürütme organı da yasama organının görevine son veremez; yani onun seçimlerini yenileyemez. Parlâmenter sistemde ise, yasama organı güvensizlik oyuyla istediği zaman yürütme organının sorumlu kanadı olan hükümeti düşürebilir. Buna karşılık yürütme organı da yasama organını feshedebilir; yani onun seçimlerini yenileyebilir. Özetle başkanlık sistemi, yasama ve yürütme organlarının birbirlerinin görevlerine son veremedikleri, parlâmenter sistem ise bu organların birbirlerinin görevlerine karşılıklı olarak son verebildikleri sistemlerdir. Bu fark açısından 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifine bakılırsa, önerilen sistemin başkanlık sistemiyle uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı görülür. Hatta önerilen sistem, başkanlık sisteminin tam tersi bir sistemdir. Açıkçası önerilen sistem, bu özellik bakımından, başkanlık sitemine değil, parlâmenter hükümet sistemine benzemektedir.   şeklinde bir sonuca ulaşmaktadır.

Prof. Gözler vardığı yargıları kuvvetlendirmek içinde bazı örnekler vermektedir. Bir kere, Değişiklik Teklifine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı gün yapılacaktır (m.4). İkinci olarak, Değişiklik Teklifi, hem Cumhurbaşkanına ve hem de TBMM’ye seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisi vermektedir (m.12). Değişiklik Teklifine göre, “seçimlerin yenilenmesi” demek, hem TBMM seçimlerinin, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesi demektir. Yani Cumhurbaşkanı isterse kendi seçimlerini de yenilemek kaydıyla, TBMM’nin seçimlerini yenileyebilmekte, yani onun görevine son verebilmektedir. TBMM de, isterse, kendi seçimlerini de yenilemek kaydıyla, Cumhurbaşkanının seçimlerini yenileyebilmekte, yani onun görevine son verebilmektedir. Yasama ve yürütme organlarının birbirinin görevlerine son verebildiği bir sistemin “başkanlık sistemi” olduğu iddiası komik bir iddiadır. Başkanlık sistemi, sert bir kuvvetler ayrılığı sistemidir. Bu sistemde yasama ve yürütme organları birbirinden kesin çizgilerle ayrıdır. Bunlar birbirilerinin görevlerine son veremezler... .

Prof. Dr. Kemal Gözler; getirilen sisteme illa bir isim koymak isteniyorsa Teklif edilen sistemde ise başbakan yoktur. Fark yürütme organının kendi iç yapısı bakımındandır. Yasama ile yürütme organları arasındaki ilişki bakımından ortada parlâmenter sistem vardır. Belki önerilen sisteme isim koymak gerekirse buna “başbakansız parlâmenter sistem” ismi konabilir. ifadesi ile sorduğu soruya cevap vermektedir.

Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Kemal Gözler, getirilen kanun teklifinin, başkanlık sistemi veya Türk tipi başkanlık sistemi kurmak olmadığını, asıl hedefinin Türkiye’de bir “kuvvetler birliği sistemi” kurmak olduğunu söylemektedir.  Bu tehlikeli durumu açıklamak için Değişiklik Teklifiyle, Türkiye’de yasama ve yürütme organları arasında tam bir birlik sağlanması amaçlanmaktadır. TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı gün yapılmasının nedeni budur. Cumhurbaşkanına veya TBMM’ye kendisinin ve diğerinin seçimlerini yenileme yetkisinin verilmesinin sebebi de yine budur. Amaç Cumhurbaşkanı ile TBMM’nin çoğunluğunun aynı siyasî partiden olmasının sağlanmasıdır. Eğer kazara Cumhurbaşkanının partisi, TBMM’de çoğunluk sağlayamazsa, Cumhurbaşkanı, kendi seçimini ve TBMM seçimlerini yenileyerek yasama ve yürütme arasında birliği sağlayacaktır. Hâliyle TBMM’nin de kendi seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimini yenileyerek bu birliği sağlama imkânı vardır. Bu birlik sağlandığında ise, Türkiye’de TBMM’nin Cumhurbaşkanı karşısında bir bağımsızlığı kalmayacak; TBMM onun kontrolü altına girecektir.” Şeklinde açıkladıktan sonra bu durumun terside söz konusu olabileceğini “TBMM Cumhurbaşkanının kontrolü altına gireceğine, pekâlâ bunun tersi olabilir ve Cumhurbaşkanı TBMM’nin kontrolü altına girebilir. cümleleri ile endişelerini dile getirmektedir.

Anayasa Hukukçusu Kemal Gözler; kuvvetler ayrılığı sistemi olan Başkanlık Sistemini kurmak için yola çıkanların teklif ettikleri sistemin aslında “ kuvvetlerin Cumhurbaşkanında birleşmesi esasına dayalı bir kuvvetler birliği hükümet sistemi “ olduğunu belirtmektedir.

Prof. Dr. Kemal Gözler hocanın bir diğer endişesi de; getirilen teklifle Yargının Cumhurbaşkanına bağımlı hale getirilmesi. 

Kemal Gözler Hoca konuyu “ Anayasa hukuku teorisinde, kuvvetler ayrılığına veya birliğine göre hükümet sistemleri, yasama ve yürütme organları arasındaki ilişkilere göre tasnif edilir. Yargı organı işe karıştırılmaz. Çünkü onun her hâlükârda bağımsız olduğu var sayılır. Ne var ki, 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifi, yasama organının Cumhurbaşkanı karşısında bağımsızlığını ortadan kaldırdığı gibi, yargı organının da Cumhurbaşkanı karşısında bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Değişiklik Teklifi, sadece yasama organını değil, aynı zamanda yargı organını da Cumhurbaşkanının kontrolü altına sokmaktadır. Değişiklik Teklifine göre (m.17), “Hakimler ve Savcılar Kurulu” 12 üyeden oluşmaktadır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Teklif edilen sistemde, Adalet Bakanı ve Kurulun beş üyesi doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Geriye kalan altı üye ise TBMM tarafından seçilmektedir. Bu düzenlemenin, anılan Kurulun bağımsızlığını sağlayabileceği çok şüphelidir. şekilde ele alarak endişelerini ifade etmektedir.

Yasamanın yanında Yargının da Cumhurbaşkanının kontrolü altına girmesi söz konusu olduğu bu kanun teklifin de denge ve denetleme mekanizmasının da olmadığını Pof. Gözler şu cümlelerle açıklamaktadır: Anayasa Değişikliği Teklifiyle getirilmek istenen sistemde, gerek Cumhurbaşkanı ile yasama arasındaki ilişkilerde, gerek Cumhurbaşkanı ile yargı arasındaki ilişkilerde, gerekse Cumhurbaşkanı ile idare arasındaki ilişkilerde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur. Seçimleri yenileme, Cumhurbaşkanı yardımcılarını ve bakanları atama, üst düzey kamu yöneticilerini atama, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna üye atama gibi Cumhurbaşkanına verilen yetkiler şartsız ve sınırsız bir şekilde, herhangi bir denetime tâbi olmaksızın verilmektedir. Bu şekilde bir yetki verme örneği çağdaş demokrasilerde yoktur. Sık sık örnek olarak zikredilen Amerika Birleşik Devletlerinde dahi Başkanın yüksek kamu görevlilerini ve yüksek hakimleri atama yetkisi Senatonun onayına tâbidir.

Kuvvetler ayrılığı yoksa hürriyet de yoktur… Kuvvetler ayrılığı yoksa anayasa da yoktur…

Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Kemal Gözler; Kuvvetler ayrılığı teorisinin, anayasacılığın en temel ve en eski teorisi olduğunu, Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde “anayasa” da olmayacağını ve Kuvvetler ayrılığının olmadığı bir devletin ise , “anayasal devlet” kabul edilemeyeceğini özellikle vurgulamaktadır.

Prof. Gözler bu durumu şu cümleleri ile açıklamaktadır; … Bir devlette bir anayasanın olduğunu söyleyebilmek için, o devlette, bir yandan vatandaşların hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınması, diğer yandan da o devlette kuvvetler ayrılığının olması gerekir. Bu iki şart gerçekleşmedikçe, bir devlette “anayasa” isimli bir belgenin olması, o devlette gerçek anlamda bir anayasanın bulunduğunu göstermez. Türkiye’de son yıllarda, vatandaşların hak ve hürriyetlerinin güvence altında olup olmadığı çok tartışmalıdır. Kuvvetler ayrılığı ise, uygulamada varlığı ve etkililiği tartışmalı olsa bile, hiç olmazsa Anayasamıza göre şeklen vardı. 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifiyle artık kuvvetler ayrılığı, sadece fiilen değil, resmen de kaldırılmaktadır. Söz konusu Anayasa Değişikliği Teklifinin gerçek anlamı budur: Fiilen kalkmış olan kuvvetler ayrılığını resmen de kaldırmak! .

Sonuç olarak;

Ülkemizin önemli saygın Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler, Anayasa Değişikliği Teklifi, kabul edilirse, Türkiye’de sadece hükümet sisteminde bir değişiklik olmayacağını, kuvvetler ayrılığı ilkesinin de ortadan kalkacağını söylemektedir. Anayasa Değişikliği Teklifi kabul edilirse, şüphesiz içinde pek çok temel hak ve hürriyetin sayıldığı ve başlığı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası” olan “2709 sayılı Kanun” Türkiye’de yürürlükte kalmaya devam edeceğini ancak bu “Kanun”, gerçek anlamda bir “anayasa” değil; iktidarı sınırlandırmayan, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini devlet karşısında korumayan bir kağıt parçasından başka bir şey olmayacağını böyle bir kağıt parçasına, anayasa hukuku literatüründegörünüşte anayasa (façade constitution)” veya “sahte anayasa (fake constitution)” ve hatta “tuzak anayasa  (trap-constitution)” denildiğini ifade ederek tarihe not düşmek istemiştir… 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu kanun teklifi komisyon geçip mecliste oylamaya geldiğinde hangi parti hangi partiyi desteklediği ya da hangi partilerin işbirliği yaptığı daha rahat görülecektir.

Gönlüm Meclisteki oylamaya milletvekillerinin katılmaması yönünde… Bu sayede hangi partinin hangi partilerle veya kimlerin kimlerle yan yana olduğunun oylamada net olarak ortaya çıkması…

Not: Başta Dost Beykoz Okuyucularının olmak üzere Türk Milletinin İslam Aleminin ve tüm İnsanlığın 2017 yılını Tebrik Ederim. Mutlu Huzurlu Sağlıklı Nice Yıllara… 

 

Yazarın Yazıları