Melih PERÇİN
  • 20/12/2016 Son günceleme: 20/12/2016 14:13
  • 9.373

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 15 yaşındaki gençler arasında bilgi ve beceri seviyelerini değerlendirmek için 3 yılda bir yapılan sınavın sonuçlarını kapsayan bir raporu geçtiğimiz haftalarda açıklandı.

Türkiye açıklanan sonuçlara göre, genel ortalamada OECD seviyesinin bir hayli gerisinde kalarak, 52’inci sırada yer aldı…

PISA’nın raporuna göre, sınavlarda Türk öğrenciler, fende 52’inci, okuma - yazmada 50’ninci ve matematikte ise 49’uncu sırada yer aldılar. Bu sonuçların açıklanması ile Türkiye 2012 yılına göre büyük bir düşüş gerçeği ile karşılaştı.

Türkiye, fen bilimleri ve matematikte 2006’daki seviyesine gerilerken, okuma yazma becerileri alanında ise 2003 yılı seviyesinin bile altına düşmüş oldu.

Peki, sıralamada yerimiz neresi diye sorulan bir sorunun cevabı: Sondan beşinciyiz…

Söz konusu olan üç derste de diğer ülkelere fark atarak birinci sırayı alan Singapur’u, fen bilimlerinde Japonya, okuma yazma becerilerinde Kanada ve matematikte de Hong Kong takip etti.

Japonya, Estonya, Kanada ve Finlandiya ise PISA sınavlarındaki en başarılı OECD ülkeleri oldu.

OECD üyesi 35 ülkenin de aralarında bulunduğu 72 ülkede uygulanan ve öğrencilerin fen bilimleri, matematik ve okuma yazma becerileri alanlarındaki seviyelerinin ölçüldüğü bu sınavlarda, Türk öğrencilerin sınavdaki başarısızlıklarını açıklayan faktörler:

- Türkiye’nin eğitim harcamaların çok düşük olması

- Anne-babaların eğitim seviyelerinin düşük olması ilk akla gelenler…

MİLLİ EĞİTİM BAKANLARI VE ÜÇ MEKTUP HİKÂYESİ

Siyasi fıkralar siyasi hayatımızda önemli bir yer sahiptir. Bunlardan biri de her buhranlı dönemde her konuya uyarlanabilen Üç Mektup Hikâyesi…

Hikâye şöyle: "Başbakan Milli Eğitim Bakanını görevden almış, yerine yeni bir Milli Eğitim Bakanı atamış. Yeni bakan telaşla eski bakana gidip, “Bana nasıl bir yol izlemem konusunda akıl ver, sen bu konularda deneyimlisin” demiş.

Eski bakan, üç mektup yazarak 1-2-3 diye numaralandırmış ve “ Başın sıkıştıkça bunları numarasına göre aç “ diyerek vermiş. Bir süre sonra sıkışan bakan mektupları sırayla açmış.

* Birinci Mektup: Giden bakanı, senden önceki dönemi suçla. Enkaz devraldığını söyle. Mektuptaki taktiği izleyen ve “Düzeltmeye çalışıyorum, biraz sabredin” diyen bakan bir süre için rahatlamış.

* İkinci Mektup: En yakınındakileri suçla... Bu tavsiyeye de uyan bakan bu kez en yakınındaki müsteşarları ve diğer kadroları halkın önüne atmış "Benim bu gelişmelerden haberim yoktu" diyerek görevlerinden almış.

* Üçüncü Son Mektup: Sen de üç mektup yazmaya başla...


PISA’nın bu değerlendirmesi 15 yaşındaki gençler arasında yapıldığından bu genç arkadaşlarımız 14 yıl önce 1 yaşında idiler. 

Kısacası, AK Parti’nin iktidarında doğup büyüyen gençler…

Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı ve son olarak İsmet Yılmaz’ın Milli Eğitim Bakanlığı dönemlerinde okullarına gitmişler, bu bakanların ya da iktidarlarının uyguladıkları plan ve programlar ile halen eğitim ve öğretim hayatları devam ediyorlar.

Eğitimde devrim gibi başlıklarla kamuoyuyla paylaşılan; kitaplarınız bizden, sınıf sayılarının düşürülmesi, bir sırada dört beş kişinin oturmasının önlenmesi, boş derslerin artık olmaması, öğretmen açığının gündemden düşürülmesi, akıllı tahtalar, her öğrenciye bir tablet, sonucu bilinmeyen fatih projeleri, 4+4+4 sistemine geçiş gibi uygulamaların neticeleri bu sonuçlar mı olmalıydı?

Eğer bu sınavlarda kayırma, soruların çalınması veya mevcut iktidarı halkın gözünde küçük düşürmek için yapılan komplolar gibi olağanüstü durumlar söz konusu değilse başarısızlık bu bakanların ve iktidarındır. Şahsi görüşüm de bu yöndedir.

Terör, FETÖ, ABD, Rusya, AB, İsrail gibi iç ve dış tehditler, Ekonomik Kriz, Anayasa ve Başkanlık Sistemi tartışmaları bu sonuçların oluşmasında etkili olup olmadığının tespiti ise bir bilen uzmanların işi…

Bir gerçek var ki, bu sonuçlarla ülkemizde gelecekte bilim insanlarının çıkması çok zor gözükmekte… Başarı ne yazık ki şahsi çabalara bağlı hale getirilmiş durumda…

Aslında problemin çözümü belli… İlmi metotlara uygun bir eğitim politikası ve Nitelikli Öğretmenler bu sorunun çözümünde anahtar kavramlar.

Evet… Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesi için bu alana önemli yatırımlar yapılmalıdır. Eğitmenlerin eğitilmesi çok önemlidir. Öğretmenlerimiz hayat şartlarına ezdirilmemeli, kendilerini devamlı geliştirmeleri için maddi ve manevi imkânlar devletimiz tarafından oluşturulmalıdır.

Yine Öğretmen adaylarının, Üniversite Sınavlarında önemli bir başarı yüzdesi ile seçilmesinin sağlanması da bu adımların bir başlangıcı olabilir.

Eğitim plan ve programları uzun süreleri kapsayan ilmi gerçeklere uygun olarak yapılmalı ve siyasi iktidarların da bu plan ve programa müdahale etmeleri engellenmeli uymaları sağlanmalıdır.

Yoksa yapılan bir sınavla gerçeklerimiz bir bir ortaya dökülüveriyor…

Selam ve dua ile…

Yazarın Yazıları