A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 17/06/2014 00:11
  • 10.470

Bakınız, evlâtlarımız kimlere emanet? (Çok önemli bir sosyal yaramız.)

DHA, Haber Türk & Milliyetin haberi şöyle: Doç. Dr. Celalettin Özdemir(42), odasında boğazından kesilerek öldürülmüş halde bulunmuştu. Konya Selçuk  Üniversitesinde, üniversite öğretim görevlilerinin, evli oldukları halde aynı kadına âşık olması, cinnet getirmişti. Bir profesörün, bir doçenti öldürdüğü aşk cinayetinin ayrıntıları katil Prof’un itirafıyla belli oldu. Her iki adamın da âşık olduğu ve ilişki yaşadığı iddia edilen Asuman S. ile ilgili ilginç detaylar ortaya çıkmaya başladı. Alınan bilgilere göre, Prof. Dr. Ahmet G., olayın ardından Karatay ilçesindeki Adliye’ye giderek teslim oldu. Prof. Dr. Ahmet G.’nin bu itirafı karşısında dehşete düşen savcı, durumu hemen polise bildirdi.

·         Prof. Dr. Ahmet G. emniyette verdiği ifadesinde şunları söyledi: (Özür dileyerek alıyorum.)

"Fakültede görevli Asuman S., ile yaklaşık iki yıldır birlikteliğimiz vardı. Ben ve o evli olduğumuz için Konya'daki bir otelde birçok (20 küsur) kez buluştuk. Asuman S. benden bazen bana, hamile kaldığını ve kürtaj olması gerektiğini söyleyerek, bazen de çeşitli bahanelerle birçok kez para aldı. Daha sonra Asuman'ın cep telefonuna gelen aşk mesajlarından, aynı fakültede Doç. Dr. olan Özdemir'in de sekreter Asuman S. ile ilişki yaşadığını öğrendim. Ben daha sonra bunu kabul edemeyeceğimi söyledim. Asuman S. , Doç. C.Özdemir'in de benden haberdar olduğunu ve benden ayrılmasını istediğini söyledi. Özdemir'le aramızdaki gerginlikler son bir aydır şiddetli şekilde sürüyordu. Ona Asuman S.'den ayrılmasını söyledim. Beni, eşim olan Prof. Dr. H.G.'ye ve üniversite yönetimine şikâyet etmekle tehdit etti. Elinde benim Asuman S.'ye gönderdiğim cep telefonu mesajları olduğunu söyledi. Bu durum psikolojimi bozdu. Olay günü, Asuman S. ile konuştum. Konuşmamızda bana, Özdemir'in yine beni karıma söylemekle tehdit ettiğini söyledi. Bu konuşmanın ardından doçentle konuşmak üzere odasına doğru yöneldim. Bu sırada Asuman S. de arkamdan geliyordu. Özdemir'le tartışmamız bir anda şiddetlendi. Ben bu sırada yanımdaki bıçakla doçente saldırdım ve bıçağı birkaç kez sapladım. Özdemir bunun üzerine "yetişin adam öldürüyorlar" şeklinde bağırmaya başladı. Ben de bir anda paniğe kapılarak bağırmasın diye bıçakla boğazını kestim. Doç. Dr. Özdemir kanlar içinde yere düştü. Bu bağrışmaların ardından odanın Asuman S. tarafından üzerime kilitlediğini duydum. Elimle kapıyı açmak istediğimde kapı kilitliydi. Daha sonra üzerimin kan olduğunu fark ettim. Özdemir'in montunu giydim odanın penceresinden atlayarak kaçtım. Eve giderek üzerimi değiştirdim. Gece doçentin odasına geri geldim ve yine pencereden odaya girdim. Odadaki kan izlerini ve parmak izlerimi temizledim. Daha sonra, Asuman'ın olay esnasında odaya attığı anahtarı alarak kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra da Asuman S., ile her zaman buluştuğumuz otelde tekrar buluştum. Bunun sonrasında da Adliye'ye giderek savcılığa teslim oldum…”

Ahmet G. ve Asuman S. emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edildi. Her iki şüpheli de emniyetteki ifadelerini tekrarladı. Ahmet G. tutuklanırken, Asuman S. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İfadelerden yola çıkan polis, Ahmet G. ve Asuman S.'nin Konya merkezindeki bir otelde 20'den fazla buluştuğunu tespit etti. Prof. hakkındaki tanımlama: “Atatürkçü ve vatansever bir bilim adamıydı.” Yazan Öğrencisi: Erdem Özdemir, İşçi Partisi Manisa İl Başkanı.

Bu ilginç ve vahim haberi daha önce izlemiş olabilirsiniz. Ancak ben konunun ibret yönüne ve ilişkilerin ve cinayetin ESAS SEBEBİNE dikkat çekmek istiyorum. 

Daha önce Cem Garipoğlu-M. Karabulut cinayetinin ve 03.11.2012’de Engin Sargık’ın, 7 çocuğunu, eşini ve evinde 8 aydır kalan askerden gelen kardeşini vurduktan sonra, silâhını kendi başına sıkarak intihar ettiği haberinin ardından, da bu gerçeklere dikkat çekmiştim.

Şöyle ki: Bütün bu tür olaylarda hep, önemli bir “İslâm prensibinin ihmali” başrolü oynamaktadır. Bir başka ifadeyle, “..eğer o İslâm prensibi ciddiye alınsaydı ve uygulansaydı, böyle korkunç olaylar yaşanmayacaktı” iddiası, el-hak doğrudur.

Rasûlullah Efendimiz’in SAV Fermanı: "Bir erkek yabancı (kendisine nikâh düşen) bir kadınla bir odada yalnız kalmasın, çünkü onların üçüncüsü şeytandır." (Kütübü Sitte, 94. Bl. 10-225.Sayfa-Tirmizi) Allah Resulünün sözleri boşuna değildir. Çünkü Necm S. 3. Âyette Yüce Rabbimiz O (Muhammed) kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor” buyuruyor. Yani, bu “tüm yarattıklarının fıtratlarını en iyi bilen, Yaratıcısının vahyi ile konuşuyor”demektir. Mademki gerçek böyle, bu prensip de insan fıtratına en uygun bir prensiptir ve mutlaka uygulanmalıdır.

Bu tür cinayet filmlerini geriye sararak, bu İslâm prensibinin uygulanması halinde ve tedbir alındığında, bu müthiş cinayetlerin asla işlenemeyeceğini” çok net göreceksiniz…“Ölüm” ve “insan fıtratı” asla değişmediğinden, İslâm’ın prensiplerinin 14 asır önceden konulmuş olması da değişmez ve asla eskimez. Geçerliliğini aynen muhafaza etmektedir.

·        Bu prensiplere “sırf ibadet maksadıyla dahi olsa, uyanlar” iki cihanda da mesut ve bahtiyar olurlar. Uymayanlar ise Prof. Bile olsalar, dünyada rezil ve sefil, âhirette de dehşetli azâba müstahak olurlar. Yani iki cihanda da HÜSRANDADIRLAR…

Bir başka husus: İNANÇ faktörü burada da çok önemli rol oynar. Bu kişiler Allahın c.c. onları her an gördüğüne, Meleklerin her hareketimizi sürekli kameraya aldıklarına ve Mahkeme-i Kübra’da herkesin huzurunda delil olarak göstereceklerine İNANSALARDI, acaba bu rezaletleri işleyebilirler miydi? Lütfen bir düşününüz!...

NOT: 1.) Medyada ifşâ olan bu tür olaylar, belki de yaşananların binde biri nispetindedir. Boşanmalar, aile faciaları, cinayetler veya fark edilmeden devam eden (eski ifadeyle) boynuzlanan kocalar, sokaklara terk edilen (p.) çocuklar, karma liselerdeki rögarların prezrv.’le tıkanmaları, hep bu prensibin ihlâli ve ihmali sebebiyledir. Bu sosyal yaranın TEK İLÂCI DA İSLÂM PRENSİPLERİDİR… Çünkü polisiye tedbirler, iş işten geçtikten sonra geliyor…

2.) İslâm prensiplerine göre bir kadının yeri evi ve görevi de tüm vaktini evlatlarının, yani insanların tam ahlâklı yetişmesini sağlamaktır. Bu gün bu görev yüzde 80-90 felce uğramış durumdadır ve yetişen neslin yürekler acısı olduğu da ortadadır. Vesselâm…

Yazarın Yazıları