Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Ebu Talip Sendromu nedir?

Diğer ifadeyle; “el âlem ne der” hastalığı, nasıl bir hastalıktır…

Bilindiği gibi Hz. Muhammed SAV henüz doğmadan önce babasını, çocuk yaşta da annesini kaybetmişti ve dedesi Abdülmuttalib tarafından himaye edildi ve yetiştirildi.

Abdülmuttalib, hastalanıp ölümünün yaklaştığını hissedince,(578’de) oğullarını ve 6-7 Yaşlarındaki torunu (Hazreti) Muhammed'i çağırarak:

-"Vefatımdan sonra hangi amcanın yanında kalmak istiyorsun?" diye sordu. Bunun üzerine Nuhammed(7), amcası Ebu Tâlib'in boynuna sıkıca sarıldı.

Bu seçim, dedesi Abdülmuttalib'in hoşuna gitti ve oğlu Ebu Tâlib’e O’nu gözü gibi koruyacağına, hatta kendi öz evlatlarından ve canından da çok koruması için sözler alarak, emaneti Ebu Tâlib’e teslim etti.

Ebû Tâlib hayatı boyunca verdiği bu sözlere sadık kaldı.

En zor şartlar altında bile Peygamber Efendimizi, ömrünün sonuna kadar savundu.

Gün geldi çattı, Ebu Tâlib'in de yaşı ilerledi, hastalığı şiddetlendi.

Peygamber Efendimiz(48.), amcasının(79.) hastalığı ilerleyince, kendisine “ahirette şefaatçi olabilmesi için yeniden İslâm’a” davet etti.

Bu teklif üzerine Ebu Tâlib:

"Vallahi Yeğenim, Kureyş(halkı) çok yaşlanmaktan dolayı ve ölümden korkarak kabul ettiğimi zannedecekleri için, maalesef kabul edemeyeceğim" dedi.

Yani Ebu Tâlip, “el âlem ne der” hastalığına yenilmişti.

Üstelik de Hakîkatin ne olduğunu gayet net bildiği ve idrak ettiği halde, HAKK’DA karar vermekte pasif davranmıştır.

Nitekim Îman ile ölmek varken, o can simidi îmanı kabul edemeden öldü.

Evet, saygıdeğer dostlarım:

İşte bu davranış biçimine “Ebu Talip Sendromu” deniliyor.

Bugün de bu sendrom nedeniyle, gerçekler idrak edildiği halde, fiilen isyanlar ediliyor.

Nasıl mı isyan ediliyor?

Hemen birkaç örnek hatırlayalım:

Yüce Rabbimizin Mü’min kadınlar için; Nur S., 31. Ayet ve Ahzab S., 59. gibi, iki ayrı ayetlerde çok net ifadelerle açıklanan İlâhî Emri bildikleri halde, “acaba halk ne der?” “İş yerimde nasıl karşılanırım” sendromuyla, bu İlâhî emre FÎLEN isyan ediliyor.

Yüce Rabbimizin tüm insanlık için, Kur’an’ın 80 küsur âyetiyle, NAMAZ emrinin verildiğini bilmeyen Müslüman yok. Fakat “ben bu güne kadar namazsız ve entel yaşadım. Bu yaştan sonra namaza başlayıp, mütevazı yaşarsam, acaba millet ne der?” sendromu nedeniyle Allah’a cc isyan ediliyor.

Fâizin, içkinin, Kumarın, Lottonun, Milli Piyangonun HARAM olduğunu bilmeyen Müslüman yok. İnsanların çoğu aynı sendromun kurbanı. Şeytanın da vesvese ve telkinleriyle, çeşitli bahanelere sığınarak isyanlar ediliyor.

Hatta bir İmam arkadaşım, içki müptelâsı komşusuna içkinin hem dînî, hem sağlık, hem ekonomik(yani israf) yönlerini ve sosyal zararlarını anlatır. Tam içkiyi bırakmaya ikna etmişken, ayyaş kişi şu itirazda bulunmuş: “Hocam, tamam da ben içkiyi bırakıp namaza başladığımda, acaba bu halk ne der?” ..deyince imam arkadaşım:

-“Yahu kardeşim, sen içki içip eşini, çocuklarını döverken, millete sataşıp söverken, sokaklarda istifra edip kusmuğunun üstünde yatarken, BU HALK NE DER demiyordun. Şimdi şu mel’aneti bırakıp, tüm güzellikleri yaşayacağın zaman, acaba halk ne der diye nasıl düşünebiliyorsun? Bu tamamen Şeytanın vesvesesidir. Şeytan senin, Cehennem arkadaşı olmanı istemiyor.” diye açıklamalarda bulununca, kişi tam ikna oluyor ve kararlılıkla içkiyi bırakıyor. Hem camiye hem de dini sohbetlere başlayıp, yıllardan beri mutlu ve huzurlu hayata devam ediyor.

Bu kişinin hanımı da bu değişimin sebebini öğrenince, bu hocamıza gelip:

“Hocam, eşim artık beni ve çocuklarımı dövmüyor, evde istifra etmiyor. Her gün evimize tertemiz dönüyor. İş buldu, işe gidiyor. İçkiye harcadığı paraları, evine ve çocuklarına harcadığı için, evimize çok bereket, huzur ve mutluluk geldi. Allah sizden razı olsun” vs. övgülerle, çok çok teşekkürler ediyor.

Yani; Sırat-ı Müstakime, huzur ve mutluluğa erişebilmek için, önce Ebû Tâlip Sendromunu, yani “el âlem ne der” tuzağını ve mahalle baskısı korkularını yenmek gerek.

Kişi; “Halk veya el âlem ne der” değil, “acaba tüm Kâinatı ve beni yaratıp yaşatan Yüce Allah ne der” diyerek ve Şeytanı reddedip, huzur ve mutluluklar kervanına katılmalıdır. Ahirete de EBEDÎ Cehennemden kurtulup, EBEDÎ Cennetlere müstahak olmalıdır.

Bu gerçekleri idrak etmişken; Ebu Talip sendromundan, şeytanın “el âlem ne der” veya “halk ne der” tuzaklarından kurtulmak zorundayız. Yoksa ansızın ÖLÜM gelip çatabilir.

Üç kuruşluk bu kapris, bizleri ebedî ve SONSUZ Cennetlerden mahrum etmesin, Âmin…

Dost ve sevdiklerinizle paylaşılarak, EMR-İ BİL MÂRÛF ve NEHY-İ ANİL MÜNKER sevabına hissedar olunması dileklerimle… Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER