A. Raif ÖZTÜRK
  • 12/09/2018 Son günceleme: 12/09/2018 19:15
  • 19.229

Pakistan’lı Doktor İşan Hüseyin, çok zor ulaşılan başarılara sahip ünlü bir doktordur.

Yaptığı büyük başarı ve hizmetlerden dolayı, uluslararası konferanslar için zorunlu uçuşlar yapıyor ve bu seyahatlerde ilginç olaylara şahit oluyordu.

Dr. İşan Hüseyin ilginç bir hatırasını kendisi şöyle anlatıyor:

“Bir gün uçakla bir şehirden, başka bir şehre gidiyordum. Ancak havadayken birden sarsıntılar başladı, yıldırım çarpması sonucu uçakta bir arıza oluştu ve ciddi arızalanan uçak, en yakın havaalanına inmek zorunda kalmıştı. Bu havaalanında da pek çok kişi çalışmıyordu (çünkü yedek bir limandı).

Pilota sormuştum ‘uçağın arızasının yapılması ne kadar sürer’ diye ve 10 saatten fazla, yani bayağı uzun süreceğini anlatmıştı. Ben ‘çok bekleyemeyeceğimi’ söylemiştim, gideceğim yere yetişmem lazımdı.

Oradaki görevliler ‘gideceğim şehrin 6 saat uzaklıkta olduğunu ve istersem araba kiralayıp gidebileceğimi’ söylediler.

Ben de ‘iyi fikir’ deyip alelacele yola çıktım ama aksilik bu ya, bu sefer de yolda çok şiddetli yağmurdan göz gözü görmüyordu ve selden dolayı da araç gidemez olmuştu. Sellerden kurtulmak için, sürekli yol değiştiriyorduk.

Nihayet yol kenarında eski bir ev gördük, ‘o eve gidip namaz kılarız bir şeyler yeriz, sonra devam ederiz’ diye düşündük. Kapıyı çaldık ve yaşlı bir kadın kapıyı açtı. Durumu anlattık. ‘İşte böyle böyle oldu’ diyerek, ‘namaz kılacak bir yer lazım’ dedik.

Yaşlı kadın bizi içeri buyur etti.

Namazlarımızı kıldık, yaşlı kadın bize yiyecek bir şeyler hazırlamıştı, onları atıştırdık. Çayımı yudumlarken, yaşlı kadının namaz kılıp, cân-u gönülden uzun uzun duâlar ettiğini fark ettim. Dikkatle baktığımda kadının zaman zaman bir beşiği salladığını ve beşikte küçük bir çocuğun hareketsiz durduğunu da görmüştüm.

Tam ayrılacakken her şey için teşekkür ettim.

Merakımı yenemediğimden yaşlı kadına ‘Bu çocuk kimin? Çocuğun nesi var?’ diye sordum. Yaşlı kadın:

-‘Hem annesinden, hem de babasından öksüz ve yetim olan torunumdur. Ağır bir hastalığı var. Bölgedeki her doktora gittik ve hiçbir doktor çaresini bulamadı. Bize dediler ki; ‘bu hastalığın çaresini bulabilecek tek bir doktor var. Çaresi ondadır’ dediler. Ancak o doktor çok uzakta olduğu için ve ona ulaşmak imkânsız olduğundan, birkaç gündür Allah’a duâlar ediyorum ki, Allah bu çocuğun işini kolaylaştırsın.”

Ben tekrar sordum:

-Anneciğim, o ulaşılamayan doktor kim?... Yaşlı kadın:

-O doktorun adı İşân Hüseynî imiş, dedi.

  • Ben şok olmuştum ve gayri ihtiyârî ağlamaya başladım. Şokum ve ağlamam sakinleştikten sonra:

-“Kalk anacığım kalk. Allah (cc) senin duâlarnı kabul etti. Senin o duâların öyle yıldırımlar çaktırdı ki, benim uçağımı zorla yere indirdi. O duâların öyle seller akıttı, yolumuzu değiştirdi ve sonunda beni size ulaştırdı. Dr. İşân Hüseyni benim. Allah’ın (cc) kullarına, isteğini ulaştıracağına ve cân-u gönülden dua edenlerin dualarını kabul edeceğine, şimdi kalpten iman ettim...” (Bkz.: Kategori-DİN, Maneviyat.)

Demek ki; bütün ümitler tükenince de, bütün yollar kapanınca da yeri göğü yaratana sığınılmalı. Vesselâm…

NOT: Geçtiğimiz haftadan beri yurt dışında olduğumdan, bu haftaki yazımda 2-3 günlük bir gecikme oldu. Kusura bakmayınız…

Yazarın Yazıları