Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Döviz altın değil, hep toprak kazanıyor

Son yılların en çok merak edilen, tartışılan ve gündemde tutulan konulardan birisi; “acaba yatırımımı Dövize mi yapsam, Altına mı yapsam, yoksa TOPRAĞA (arsa, arazi, vs.) MI yapsam?” konusudur.

Her konuyu enine boyuna inceleyerek, sizlere sunduğumuz gibi bu konuyu da uzmanlarıyla görüşerek, teferruatıyla araştırdık, soruşturduk ve inceledik. Neticede ise şu en doğru kanaate vardık. Evet, her zaman, her asırda, her dönemde, hep TOPRAK kazanıyor. Nasıl mı? Hemen arz edeyim:

İnsanlık tarihi boyunca, gerek kişiler bazında, gerek kitleler bazında ve gerekse devletler bazında en önemli mücadeleler, kalıcı yatırım olan TOPRAK ALMAK için yapılmış ve hâlen de toprak kavgaları kıyasıya devam etmektedir.

TOPRAK ise eninde sonunda; bağrına İNSANI ALMAK için programlanmış ve görevlendirilmiştir. Bu mücadelelerde her zaman TOPRAK KAZAMIŞ.

…Ve hâlen de o kazanmaktadır.

Yani tüm ömrünüzü toprak almaya harcamış olsanız da, en verimli veya en çok pirim yapan arazileri alsanız da, eninde sonunda TOPRAK sizi alıveriyor, değil mi?..

Tam bu noktada, 1999 Depremi ile ilgili ilginç ve ibretlik bir hâtıram aklıma geldi.

Şöyle ki: Depremden bir hafta kadar sonra, deprem bölgesine yardım götürmek üzere, depremzedelerin işlerine en çok yarayacak gıda, erzak ve eşyaları kooperatifimizin minibüsüne yükledik. O bölgedeki vakıf ve dershanelerden sorumlu olan arkadaşımıza teslim ettik. Bir kısmını da muhtaç depremzedelere, o arkadaşımız ile birlikte dağıttık.

Namaz molası verdiğimiz zaman, çay sırasında o görevli arkadaşımıza “Biliyorsun ki ben basın mensubuyum. Bu depremde, ilginç ve ibretlik gördüğün olayları anlatır mısın?” dedim.

-“En çok etkilendiğim olay”, diyerek konuşmaya başladı:

Bu bölgenin en zengini, en varlıklısı, benzin istasyonları, fabrikaları, gayrimenkulleri olan ve muhafazakâr bilinen bir zâtı, bir seneden beri “Allah cc rızası için, vakıf ve talebe hizmetlerimize destek olması adına” tam 3 kez ziyaret etmiştik.

Her seferinde bize “şehrin en güzel yerinden, şu kadar dönüm arazi satın aldım. Onun borcunu ödeyeyim, size destek olurum. Birkaç ay sora gelin” ..demişti.

Tekrar gidişimizde kendisine ofisinde değil, bir önceki arazisinde bulduk.

Yeni arazisini gezerken kendisine, vaadini hatırlattığımızda yine; “Yâ çok özür dilerim. Falan yerde çok pirim yapacak olan, en gözde araziyi de satın aldım. Çok borçlandım. Onun borcunu öder ödemez size destek olacağım, söz” gibi vaatlerle ayrıldık.

Alınan bilgilere göre o kişinin depreme kadar, m2 olarak değil, dönüm olarak da değil, Km.2 olarak bile hesaplanamayan arazilerinin olduğunu öğrendik.

Depremin 4. Günü, muhtaç ve mağdur depremzedelere destek istemek üzere, yine kendisini ziyarete gittik. Ofisindeki görevlilere; “Burada olmadığına göre, acaba kendisini hangi arazisinde bulabiliriz?” Diye sorduk.

Cevap çok ibretlik ve ilginçti:

-“O şu anda, şehir kenarındaki mezarlıkta ve sadece 2 m2’lik arazisinde” denildi.

Diğer arazileri için de mirasçılarının, paylaşım kavgasına başladıklarını öğrendik.

Konu başlığımız neydi? “Döviz-Altın değil, hep TOPRAK kazanıyor” ..du, değil mi?

Açılımını da; “…tüm ömrünüzü toprak almaya harcamış olsanız da, en verimli veya en çok pirim yapan arazileri alsanız da, eninde sonunda TOPRAK SİZİ ALIVERİYOR” demiştik.

Evet, saygıdeğer dostlarım.  

Bu ulvî duygularla çevrenize bir bakınız. Hangi zengini, hangi milyarderi, hangi gayrimenkul yatırımcısını TOPRAK alıp, bu anlamlı iddiayı kazanmamış ki?..

Bu gerçekler ışığında; en doğru yatırımın 70-80 yıllık dünya hayatımız için değil, SONSUZ ve SINIRSIZ olan Ahiret hayatımız için yapmamız, hatta var gücümüzle gayret ederek, seferber olmamız gerektiği, çok net ortaya çıkıyor, değil mi?

Şimdi TOPRAĞA yatırım yapan o zengin zata veya benzerlerine; burada kalan binlerce DÖNÜM arazilerinin, diğer mal, altın, döviz ve mülklerinin; Kabirde, Haşirde, Kıyamette, Sıratta, Mahkeme-i Kübra’da, nihayet Ayetlerde vaad edildiği gibi Cehennemde, zerre kadar bir faydası olmayacak.

O kişi akıllı ve ileri görüşlü davranıp, kendilerine yetecek kadarın dışındakileri, Sahabeler Misali, Allah cc rızası ve mutlaka gideceği Ahiret için infâk etseydi, şimdi BİNLERCE kez pişman olmazdı… 

  • İşte belgeler:

O ki mal biriktirir ve onu sayar durur. (O,) malının gerçekten kendisini ebedî kılacağını (ölümsüzleştireceğini) sanır! Hayır! And olsun ki (o), Hutame'ye (Cehenneme) atılacaktır! (Hümeze S., 2,3,4. Âyetler.)

Bunlar öyle kimselerdir ki âhiretlerini dünya hayatı karşılığında satmışlardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecektir. (Bakara 86.)

 "Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi. "Malım bana hiç bir yarar sağlayamadı."… … (Hâkka Suresi, 27-28. Â.)

Yüce Rabbim hepimize, Dünya hayatımızdaki yatırımlarımızı, en doğru yere yapmamızı nasip eylesin ve lütfu keremiyle Cehennemi bizlere HARAM KILSIN. Âmîn…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER