Metin AYDIN
  • 27/03/2022 Son günceleme: 28/03/2022 14:59
  • 4.281

Avrupa emperyalizmi 19. yüzyılda Türklere (Osmanlı topraklarında) karşı Balkanlarda yoğun bir baskı ile yüzyıllarca yaşadıkları topraklardan sürmek için çeşitli insanlık dışı eylemler sürdürmüş.

Sürgün ve soykırım denebilecek bir eşkıyalık ve insanlık dışı komitacılarla her türlü öldürme, soygun uygulamışlardır.

877-78 Osmanlı Rus harbi sonrası Balkanlardan Anadolu’ya göç hızlanmış, Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde bile azınlık durumuna düşürülmüşlerdir.

1893 Osmanlı Rus harbinde çok ağır bir yenilgiye uğrayan Osmanlı zaten iflas etmiş bir ülke konumundaydı ve Balkanlardaki tebasına gerekli ihtimamı gösteremiyordu. Bu nedenden dolayı Balkanlardan Türkleri sürgün hızlanmış ve Türk nüfusunun kaldığı bölgelerde de azınlığa düşmüşlerdi. Balkanlarda herhangi bir bölgede Türk nüfusu çoğunlukta olmasın diye ellerinden gelen her türlü insanlık dışı uygulamayı yapmışlar, bunda da başarılı olmuşlardır. Bu İnsanlık dışı uygulama demir perde döneminde Bulgaristan’da da yaşandı. Bulgaristan’da yapılan baskılar sonucu takriben 700 bin Türk Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kaldı (1989-1990).

Aynı zamanda Ege adalarında da Türklere uygulanan baskı dayanılabilir gibi değildi. Adalardaki Yunan komşular, silahlı askerler ve komitacılarla birlikte Türk komşularının mal ve can varlıklarına kast ediyorlardı. Onlar da yurtlarını terk ederek Anadolu topraklarına geçmeğe başlamışlardı. Türkiye’de bulunan Hristiyan Türkler bile mübadelelerde Rum diye adalar ve Yunan yarım adasında ikamet ettirilmişlerdi. Sözde Yunan çoğunluğunu sağlamışlardı. Yunanistan’a göç edenlerde sarışın, renkli gözlü, hafif uzun burunlu insanlar Yunan değillerdi. Hatta milli çalgıları olan Kuman Türklerinin çalgısı kemençeyi de beraberlerinde Yunanistan’a getirmişlerdir.

1905 yılında Kosova da etnik gurupların nüfus dağılımı.

Türkler diğer Müslümanlar (Arnavutlar, Boşnaklar): Takriben 753 bin

Yunan: Takriben13 bin

Bulgar: Takriben 170 bin

Ulah ve Sırplar: Takriben 170 bin

Kosova’da bu günkü etnik gurup nüfus dağılımı: Arnavutlar nüfusun %92, Sırplar %4, Türkler ve diğerleri %4

Sürgün ve soykırım açıkça görülmektedir.

Tehlike; zorla göç ettirilen ve başka bir ülkede ikamet ettirilen bu etnik guruplar daha sonra emperyal ülkelerin menfaatleri doğrultusunda herhangi bir devletle bütünleştirilir. Buna da DIŞSAL SELF DETERMİNASYON kılıfı uydurulur.

9 Eylül 1941 yılında Churchill avam kamarasında yaptığı konuşmasında Self Determinasyonun sadece Nazi işgalindeki topraklarda uygulanacağını( Birinci dünya savaşında Arapları sömürmek için Osmanlı topraklarında silah gücüyle zaten uygulamışlardı. Buna ister Arapların Osmanlıya ihaneti deyin, ister İngiliz oyunu deyin.), İngiliz sömürgelerinde uygulanmayacağını söylemiştir.

Lenin, Self Determinasyonu da Sömürgeci ülkelerin boyunduruğundaki toplumların, kendi siyasi olarak ayrılma ve kendi devletini kurma hakkı olarak tanımlamıştır. Lenin’den sonra Sovyet Sosyalist Birliği diye kendini adlandıran bu günkü Rusya, kendi siyasi yönetimini kurmaya kalkan Macaristan ve Çekoslovakya’yı nasıl tanklarla çiğnediğini ve Varşova Paktı’nda kalması için hükümetleri devirip, kendine bağlı bir hükümeti iktidar yaptığını bütün dünya görmüştür.

Görülüyor ki Emperyalist ülkeler sömürmek istediği doğrultuda, sömürmek istediği topluma self determinasyon yaptırılabilir veya onların istediği doğrultuda yapılabilir.

Örneğin Musul ve Kerkük; Hatay’daki halk oylaması yapılabilir benzer bir statüdeyken,  emperyalistler süratli bir şekilde Arapları Kerkük’te çoğaltarak Türkmen nüfusunun azaltılmasını sağlamışlardır.

Son dönemde Suriye de çıkarılan suni bir iç savaş ile Rusya ve Amerika kendi çıkarları doğrultusunda bölgeyi kendilerine göre düzenlemeye uğraşıyorlar. O bölgelerde bir göç hareketi yarattılar. Buralarda kendi çıkarları doğrultusunda, bu insanları Türkiye içinde ikamet ettirme çabalarının olduğu aşikardır.

Tabiidir ki bu insanlar hem din kardeşlerimizdir hem de mağduriyetleri vardır. Biz bunları belli bir süre misafir edebiliriz. Lakin bu belirli bir makul zaman içinde kalmak zorunda olmalıdır. Yapılan yanlış: Kendi yerleşim alanlarımız içinde olmamalıdır. Suriye sınırları içinde kurulacak yerleşim alanlarında ikamet ettirilmelidirler. Bu insanların bizim ekonomimize zarar vermekte olduğu aşikardır. Görülüyor ki ülkemizde enflasyon oranları hükümete göre çift, semt pazarlarında üç haneli rakamlara tırmanmıştır. Suriyeliler bayram için ülkelerine ziyarete gidebiliyorlarsa, misafirliklerinin de sonlanması çok olağan olmalıdır. 

Daha büyük tehlike ülke içinde doğurganlıkları ile nüfuslarının hızla artmasıdır. Bazı bölgelerde Suriyeli misafirler(Kilis, Hatay) hızla self determinasyon sayısına yaklaşmaktadırlar. En büyük tehlike de bu. Olası hale gelir ki bunu daha büyük bir bela olarak kucağımızda buluruz.

Tarihin tekerrür etmesi hiç hoş olmaz.  Yönetenlerin bu konuda çok dikkatli olması gerekmektedir. Hiç kimse benden sonra ne olursa olsun deme hakkına sahip değildir. Böyle bir hata yapılırsa Tarihin hiç unutmayacağı bilinmelidir.

Tekrar bir paragrafta olsa tarım ve hayvancılık konusuna bir cümle ile değineceğim. Katar’a  2;5 milyon küçük baş hayvan ihraç etmişiz ( Basın ). Böyle bir hata affedilecek gibi değil. Bu ülkede kırmızı et böyle pahalıyken, bu hatanın et fiyatlarını olumsuz etkileyeceği nasıl düşünülemez. Bir ata sözü aklıma geldi; eve lazım olan camiye haramdır.

11 ayın sultanına kavuşmağa az kaldı. Ramazanı şerif tüm Turan dünyasına ve Müslümanlara hayırlar getirmesini dilerim. Ramazanımız mübarek olsun.

Yazarın Yazıları