Saadettin KILIÇ
  • 07/05/2020 Son günceleme: 07/05/2020 16:26
  • 4.579

Bütün dinlerin ortaya çıkışı devrimci bir tavırdır ama dinler egemenliğini ilan ettikten sonra hepsi de DOGMATİK olmuştur… 

Ne demek DOGMATİK?

Yani, ilkeleri, yasaları ve ayetleri ile asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerler bütünü…

Örneğin; tek tanrılı dinlerin ilk kitaplı peygamberi Hz. Musa:

MÖ 1148-1237 yıllarında yaşayan II. Ramses’in İbrani halkına yaptığı büyük zulümler sonucu ortaya çıkmış ve anasının ak sütü kadar helalinden firavun olma imtiyazını elinin tersiyle iterek insanlığın köle olarak yaşamasına büyük bir cesaretle karşı çıkmış bir peygamberdir.

Hz. İsa, o’da MS birinci yüzyılda yaşamış ve Hz. Musa gibi halkına çok ağır vergiler koyan ve zulümler yapan firavuna karşı benzer gerekçelerle ortaya çıkmıştır.

MS 570 civarında Mekke'de doğan Hz. Muhammed de, yoksulluğa, haksızlığa, ahlaksızlığa ve kız çocuklarının üreyen olmalarından dolayı yeni ekonomik sıkıntılar çıkarmasınlar diye doğar doğmaz diri, diri gömülmelerine karşı gelmiş devrimci bir peygamberdir.

Ama o da önceki peygamberler gibi ilkeleri, yasaları ve ayetleri ile asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerler bütünü savunmuştur.

Eğer üçü de dogmatik olmasaydı; yani kutsal öğretilerinin ilkeleri, yasaları ve ayetlerinin asla değişmeyeceğini iddia etmeselerdi belki de Hz. Musa’dan sonra ortaya çıkabilecek bütün fenalıklara, köleliğe, zulme, yalana, dolana, haksızlığa, ahlaksızlığa karşı olmak için sonradan başka kutsal kitaplara bile gerek kalmayacaktı. Neyse ki son peygamber Hz. Muhammed, bu gidişe bir son vermişti…

Ancak tarihsel ve mutlak gerçekler gösteriyor ki; aradan geçen üç bin yıldan fazla bir zamana ve bu üç büyük Peygamberin kutsal kitaplarına rağmen yeryüzünde hala kutsal kitapların istediği düzen ne yazık ki kurulamamıştır.

Tam tersine bu kitaplar arasındaki farklılıklardan doğan savaşlar bahane edilerek çağdaş firavunlar varlıklarını hala sürdürmeye, fenalıklar ise CORONA VİRÜS hızıyla çoğalmaya ve insanlık cennet dünyayı, kendi kendilerine cehennem etmeye şeytanca devam ediyorlar.

Oysa insanlık; dinleri kendi tarihsel gerçekleri içinde saygıyla değerlendirip, durmaksızın değişen bugünün gerçeklerini de zamana dayanıklı kutsal kitaplardaki bilgilere katsaydı, Yüce Allah’ın onlara verdiği üstün yeteneklerle yaşamlarını barış içinde çok daha ahlaklı ve çok daha erdemli sürdürebilirlerdi.

İşte CORONA VİRÜS gerçeğini hangi ayet, hangi kutsal kitap öngörülebildi ki?

Hâşâ, Yüce Allah bu kadar öngörüsüz müydü?

Bu virüs ortaya çıktıktan sonra dini inancı bütün olanlar farz olmasına rağmen Müslümanlar Kâbe’ye Camiye, Hıristiyanlar Kiliseye ve Yahudiler Sinagoglara gidebildiler mi? Ve kim bilir daha ne kadar zaman gidemeyecekler ve gelecekte ne olacağını Yüce Allah’tan başka kim bilebilir ki?

İnsanlık tüm bu sorulara aklı başında ve dürüstçe yanıtlar ararken felaket krizlerini fırsatlara çevirmek isteyen bazı din bezirgânları bu virüsün bile güya insanlığın dinlerden uzaklaşılmasından kaynaklandığını ileri sürebiliyor; “belden aşağı ahlaksızlık yükseldiği için Allah bizi cezalandırıyor” diyorlar…

(Ve ne hikmetse belden aşağı dünyevi ahlaksızlıklardan başka diğer ahlaksızlıklardan pek fazla söz etmiyorlar)

Sanki ahlaksızlık, haksızlık, talan, yalan, dolan, sahtekârlık, iftira sadece din kitaplarında yazılmış gayri insani değerlermiş gibi.

Peki, kim midir bu din bezirgânları?

Sağımızda, solumuzda, arkamızda, önümüzde, sakallı, sakalsız, radyoda, televizyonda, gazetelerde her yerde varlar ve din satmaktan başka da hiçbir işe yaramazlar.

Yüce Allah’ın yarattıklarına şifa olacak ne bir aşı, ne bir ilaç bulmaya emek vermez ama kâfirlikle suçladıkları insanların buldukları aşıları, ilaçları ve teknolojileri kullanmaktan da geri durmazlar. Varsa yoksa bin yıllar önce apaçık yazılmış kutsal kitapların bezirgânlığını yapmaktır bütün amelleri…

Bu şarlatanlar Allah kelamını ağızlarından hiç eksik etmezler ama Allah’ın yaratıklarına yine Allah’ın adını kullanarak çok büyük iftiralar, haksızlıklar ve zulümler ederler…

Sanki Yüce Allah, bu bezirgânların savunmasına ihtiyaç duyacak kadar aciz bir faniymiş gibi toplumda maddi ve manevi üstünlük kazanmak için akıl dışı fetvalarıyla komşuyu, komşuya, kardeşi, kardeşe ölümüne düşman ederler.

Elbette aralarında gerçekten kalpten inananlar da var ama onlar bu şarlatanlar gibi kendilerini hiçbir zaman, hiçbir yerde pazarlamazlar; ancak sorulduğunda dini düşüncelerini anlatırlar.

Sözlerimiz asla ve asla imanla inananlara değil, güya Allah’ın savunulmaya ihtiyacı varmış gibi duygular yaratan; bir elleri balda, bir elleri yağda saf yürekli insanlardan çaldıklarıyla en son teknolojileri kullanan yine Yüce Allah’ın yarattıklarına zulmeden gerçek kâfirleridir...

Bu vicdansızlar güya her fırsatta Allah’a ibadet ederiz derler ama Yüce Allahın yarattığı savunmasız dilsiz doğaya, hayvanlara ve hatta insanlara en büyük zulmü yine en başta onlar yaparlar.

Hepsini de Yüce Allah'ın yarattığı bahçelerinde gösterişli çiçeklere su verirler ama yanı başlarındaki gösterişsiz bitkileri yabandır diye acımasızca yolarlar.

Meralarında süt veren, kafeslerinde şakıyan hayvanlara büyük özen gösterirler ama yer altında veya üstünde küçük, büyük yaşayan bütün hayvanları fenalığın simgesiymiş anarlar.  

Hatta şifadır diye hiçbir şeye zararı olmayan zavallı Kirpileri kaynar suda canlı, canlı vahşice haşlarlar.

Kendileri gibi şeklen giyinen ve düşünenlere riya ile hürmet ederler ama onlar gibi düşünmeyen yine Yüce Allah’ın yarattığı insanları kâfirlikle suçlarlar.

En önemlisi ise bilerek ya da bilmeyerek apaçık Allah’ı da kendileri gibi bencil ve sınırlı bilgilere sahiptir sanırlar.

Vay onların haline!

Yazarın Yazıları
Yorumlar (4 Yorum)

kofin (4 yıl önce)

Sayın Mehmet Aydın, Allah'ın mucizelerini görmem ve anlamam için hiç bir yere gitmeme gerek yok, bu evrende yaratılmış her şeyin bir mucize olduğunu çok iyi biliyorum. Saygılarımla...

kofin (4 yıl önce)

Sayın A. Raif Öztürk köşe arkadaşım ilginize çok teşekkür ederim bütün samimiyetimle yazıyorum ki, yorumunuzu bugün gördüm. (16 mayıs da) Benim kast ettiğim sadece Kuran-ı Kerim değildir, genel bir bakıştır ama ne bugünkü koşullarda, ne de buradaki satırlarda size yanıt yazmamın pek doğru olduğunu düşünmüyorum. Yazarsam çok ciddi polemik konusu olur, buna da artık gerek duymuyorum; sonuçlar pek hoş olmuyor ne yazık ki. Çünkü ülkemizde hoş görü öleli epey bir zaman oldu. Yine de paylaştığınız bilgiler için teşekkür eder saygılarımı sunarım...

Mehmet Aydın (4 yıl önce)

Felaketler geldiğinde inanan inanmayan ayırt etmez, inananlar da musibetlere göz yumdukları için cezalandırılıyor. Bu feleketler bir savaş, bir hastalık, bir doğal afet vs. olarak insanlığa ihtar olarak ilahi bir uyarıdır. Gerçeğini göz ile görmek isterseniz Pompei'ye gidip yerinde görebilirsiniz.

A.Raif Öztürk (4 yıl önce)

Saygıdeğer dostum ve köşe arkadaşım Saadettin bey. Sadece sizi ve Dost Beykoz müessesemizi vebalden koruma adına arz ediyorum: Dinler tarihi kitaplarının tamamında, helâk olan kavimlerin tamamının (özellikle Lût kavminin) belden aşağı ahlâksızlıklar, zulümler, Allaha isyanlar, yani özetle GÜNAHLARI sebebiyle helâk edildiği yazarken ve Allah kelâmı Kur'ân da bunları âyetlerle tasdik ederken, sizin bu yazınızı tekrar bir gözden geçirir misiniz?... Meselâ sizin yazınızdan: "....felaket krizlerini fırsatlara çevirmek isteyen bazı din bezirgânları bu virüsün bile güya insanlığın dinlerden uzaklaşılmasından kaynaklandığını ileri sürebiliyor; “belden aşağı ahlaksızlık yükseldiği için Allah bizi cezalandırıyor” diyorlar…" Bu “diyorlar’”ın içinde, tüm “kavimlerin helânı yazan tarih kitapları” da var, Din İşleri Yüksek Kurulu da var. Hadis-i Şerifler de var. Hatta Allah kelâmı olan âyetler de var. Acaba bunlar da mı DİN BEZİRGÂNLARI? Bunlar da mı hâşâ ŞARLATANLAR?... Bu tür ifadeler sizi ve Dost Beykoz yönetimini VEBÂL altına sokar. Ben de işte bu maksatla dost ve arkadaşlarımı, bu vebalden kurtarma adına arz ettim… Bunun içindir ki, (sizi okuyucunuza mahcup etmemek için) yazınız vitrinden indikten sonra arz ediyorum: • İŞTE O ÂYETLERDEN SADECE BİRKAÇI: Enbiya Sûresi, 74. Âyet: Lût’a da katımızdan ilim ve hikmet bahşettik ve onu, çirkin işler yapmayı alışkanlık hâline getiren bir toplumun elinden kurtardık. Kadınları bırakıp erkeklere(belden aşağı) yönelen bu azgın halkı ise, tamamen helâk ettik. Çünkü onlar, gerçekten de yoldan çıkmış ahlâksız bir toplumdu. Mü’min Sûresi, 21. Âyet: (Onlar) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin âkıbeti nasıl olmuş, baksınlar! Onlar, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha şiddetli idiler. Böyle iken, Allah onları GÜNAHLARI yüzünden yakalayıverdi de onları Allah'(ın azâbın)dan koruyacak hiçbir kimse olmadı. ANKEBUT Sûresi, 40. Âyet: Bunun üzerine (biz de) her birini GÜNAHI sebebiyle yakaladık. Artık onlardan kiminin üzerine, (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik! İçlerinden kimini de o (korkunç) ses yakaladı! Onlardan bazısını ise yere batırdık! İçlerinden bazısını da suda boğduk! Hâlbuki Allah onlara zulmediyor değildi; fakat onlar (bu isyanlarıyla) kendilerine zulmediyorlardı. A’raf Sûresi, 96. Âyet: Hem gerçekten o şehirlerin halkı îmân edip (peygamberlerine karşı gelmekten)sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık; fakat (onlar, peygamberlerini) yalanladılar; bunun üzerine (biz de) onları, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden (azâbımız ile) yakalayıverdik. En’âm Sûresi, 6. Âyet: Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik; onlara yeryüzünde size vermediğimiz (imkânlar)ı vermiş ve üzerlerine semâyı bol bol (yağmur olarak)göndermiştik. Nehirleri de altlarından akar hâle getirmiştik; buna rağmen GÜNAHLARI sebebiyle onları helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik.

Yorum Yaz