Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 18/05/2010 00:11
  • 26.898

Yazıp yazmama konusunda çok düşündüm… Muhatap olmak bana boşa zaman geçirmek gibi geldi her zaman… Çünkü onlar hiçbir zaman benim muhataplarım olmadı…

Çünkü bazılarının aksine, onları benimle yarışacak kadar olgun, kültürlü ve topluma faydalı olarak görmedim.

Hep belden aşağı vurdular. Neden mi? Çünkü kendilerine yakışan oydu… Zaten insan hep kendine yakışanı yapmaz mı? Onlar hep farklı kazançların peşinde koştular.  Yaşanan bunca olaydan sonra bir takım şeyleri anlatmam gerektiğine kanaat getirdim… Zira Beykoz halkının herkesi tanıma hakkı var.

Kimden bahsettiğimi zannediyorum anlıyorsunuzdur… Ali Rıza Yıldız , Şaban Tören vs…

Benimle ilgili iğrenç ifadeler kullandılar… Hiç biri doğru değil. Hep yalan, hep yalan, hep yalan… Bu yaptıkları iğrençlikleri kullanıp, ortalığa fitneyi yayan, daha sonra da, “benim flashaberle hiçbir alakam yok” deyip emzik isteyen çocuklar gibi ağlayanları da zannediyorum hatırlarsınız… Küçük Emrah misali “gücünüz bana mı yetiyor?” tavırlarıyla kendini acındırmaya çalışan bu tescilli yalancıların Belediye Başkanlığı’nda yaptığı özel görüşmeler de dikkatle takip ediliyor. Evet, bu şahsiyete başı darda olduğu bir dönemde Dost Beykoz olarak acımış, kendisine Allah rızası için yardım elimizi uzatmıştık. Şüphesiz bu hayırı hiçbir karşılık beklemeden yapmıştık. Ama elimizin böyle rezilce ısırılmasını da doğrusu hiç beklemiyorduk.

Bu grup dün Belediyenin kapısının önünden geçemezken, bu gün zamanlarının büyük bir bölümünü belediyede geçirir olmuşlarsa burada bir tuhaflık aramak sanırım yanlış olmayacaktır. İşi sadece hemşericiliğe dayandırmak ne kadar isabetli olur onu da hemşericilikten yakınan oldukça geniş bir kesimin takdirine havale ediyorum.

Değerli okurlarım, hayatını yalan ve iftira üzerine kuran bu güruh ve onların arkasındaki isimler bir türlü Kader Gür’ü ve Dost Beykoz’u yıkamadılar… Yaptıkları haberlerin fırtına koparacağını zannedenler, kayadan sadece tozu süpürebilirken, tam da uyumak üzere olan devi uyandırdılar…

Devin uyandığının farkına vardıklarında başka kahpelikler düşündüler… Örneğin, önce benim Paşabahçe Hastanesi’nde çalışmadan maaş aldığımı iddia ettiler, tutmadı…

Ardından benimle ilgili iğrenç duygu ve düşüncelerini yazdıkları paçavraları utanmadan zarfa koyup, işçi olarak çalıştığım Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde koordinatöre verdiler… Akabinde SağlıkBakanlığı’na şikâyette bulunarak, benim Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde ne iş yaptığımı sordular. Ama onlar aldıkları cevabı yayınlayamayacak kadar müptezel ve art niyetli olduklarını her fırsatta ortaya koydukları gibi burada da iğrenç hedeflerine çalıştılar… Fakat bir şey var ki, hastaneden onlara bilgi veren ahlaksızın kim olduğunu saklayamayacak kadar acemi çalışıyorlar.

Başka neler mi yaptılar? Bize mail göndererek, Dost Beykoz’la ilgili bir haber yaptıklarını belirterek, ne kadar vergi verip vermediğimizi sorabilecek kadar küstahlaşıp, kendilerini devletin yerine koydular. Muhatap bulamayınca delirenler, Dost Beykoz’un, her biri iş güç sahibi olan gönüllülerin elinde yüceldiğini unutarak, SGK’ya, sigortasız eleman çalıştırdığım ihbarını yapacak kadar alçaldılar. Sonuç mu? Devletin müfettişlerini boşu boşuna meşgul ettiler…

Tabii bütün bu alçaklıkların bir sebebi ve kaynağı vardı. Yazılıp çizilen bunca iğrenç iftiraların bir plan dâhilinde olduğunu ve bu planın içinde olanların kimler olduklarını en yukarıdakinden, en aşağıdakine kadar biz değil, bütün Beykoz halkı biliyor. Bunu bilmek için kâhin olmaya gerek de yok aslında… Geleneğe ve ilişkilere baktığın zaman herkes kendini ele veriyor.

Ancak Ali Rıza Yıldız , Şaban Tören ve figüranlarının yer aldığı bu grupta hiç hak etmediği halde (en azından bizler böyle düşünmek istiyoruz) adı geçen bazı isimler var ki, bu isimlerin sokakta dahi bu adamlarla anılır olması pek hayra alamet olmadığı gibi gelecekte, Beykoz’da en fazla tartışılacak konuların başında gelecektir. 

Ben 14 yıldır Sağlık Bakanlığı İşçi kadrosunda çalışıyorum Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası üyesiyim… 3 tane yayınlanmış kitabım var… 1972 Rize Güneysu doğumluyum… Avrupa Ülkelerinin birçoğuna ziyaretlerim olmuştur… Türkiye’nin 4'te 3 ünü gezmiş, binlerce insanla tanışmışım. Hepsinden önemlisi, bütün tahsilimi Güneysu Merkez İlkokulu’nda tamamlayarak mezun olmuşum… Ve bugün karşımda iğrenç bir çete var.

Allah’ım sana şükürler olsun

Şükürler olsun ki, 25 yıllık mücadelemi hiç karşılıksız bırakmadı… Bana hep yardım etti…

Şaban Tören ve Ali Rıza Yıldız gibilerinin karşısında boynumu eğecek bir şeye fırsat vermedi…

Çok ileri gitmelerine rağmen sessizliğimi bozmadım… Bugün eğer haksızca atılan kurşunlar bizleri deviremiyorsa, seviyemizin yüksekliğini korumamızdan ve her şart karşısında arkadaşlarımızla aramızdaki güveni muhafaza etmemizdendir.

Menfaat ilişkileri bozulmaya mahkûmdur… Ama biz, 8 yılık ekip ruhumuza hiçbir zaman menfaat bulaştırmadık. Farklı görüşlerimiz olsa da Beykoz’a hizmet noktası tek ortak hedefimizdir. Ve dimdik ayaktayız.

Biz kimin ne olduğunu biliyoruz… İstiyoruz ki siz de bilin… Yaşanan bir takım şeyleri arka planda tezgâhlasa da deşifre olmaktan kurtulamayan Şaban Tören, bundan aylar önce benim Paşabahçe Devlet Hastanesi’ndeki odama geldi. Ben de odam müsait olmadığı için, “kafeterya da çay içelim” dedim… Kafeteryada yaklaşık yarım saat oturduk. Orada bana,  Halit Altıkardeşler’in Zeki Aksu’yu dolandırıcılıktan mahkemeye vereceğini, Yücel Başkan’ın Zeki Aksu’ya kulüp için para verdiğini ve Zeki Aksu’ya telefon edip “o parayı sana yedirmezler” dediğini söyledi.

Ben de, “Halit Altıkardeşler, Zeki Aksu’ya dava açarsa haber olabilir” dedim.  Ondan çok kısa bir süre sonra Şaban Tören’in bana anlattıkları, Beykoz Vakfı Yönetiminde olan Ali Rıza Yıldız’ın flashaber’inde yazıldı…

İkinci bir örnek; Şaban Tören benim Kavacık’taki işyerime geldi. Gelen misafiri meşrebi ne olursa olsun ağırlamak geleneğimiz ya, bir iki kelam derken kendisine, “Şaban abi, artık bundan sonra bana Ümraniyeli diyemeyeceksiniz… Kavacık’ta 320 milyara daire aldım” dedim… Aradan iki gün geçti, bir arkadaşım beni telefonla arayarak, “Kader, hayırlı olsun… Kavacık’ta 360 Milyara daire almışsın” dedi… Ben de, “Yahu ben o adama 320 milyar demiştim, size 360 milyar mı demiş” şeklinde kahkahalar atarak cevap verdim.

Ondan sonra Ali Rıza Yıldız’ın benim hayali dairemi sorguladığını, bunu nasıl aldığımı araştırdığını duydum… İşte size bunların hali… Acınmaz da ne yapılır bunlara.

Ali Rıza Yıldız Belediyelerle iş yapıp daire fiyatındaki Land Rover cipe binip, 10 bin TL aylık geliri olduğunu söylerken, biz sokakta mı yatacağız!

Ben Allah’tan korkar, kuldan utanırım… Çünkü ben Anadolu kültürüyle yetişmiş bir insanım. Ayrıca bir hata yapmışsam da, “evet yaptım” diyecek kadar yüreğim var… Kimin ne söyleyip, ne düşüneceği umurumda değildir… Türkiye bir hukuk devletidir… Herkes bir gün hesabını verir. Ama burada ama büyük mahkemede…

Hesabı yargıda göreceğiz.

Ben bundan yıllar önce şunu söylemiştim… Dost Beykoz bir gazete değil, bizler de gazeteci değiliz… Dost Beykoz bir düşünce platformudur… Zaten bünyesinde barındırdığı isimler de bunu fazlasıyla kanıtlamaktadır. Kesinlikle ticari amaçlı bir kurum değildir. Kadrosunda bulunan hiç kimse geçimini Dost Beykoz’dan sağlamıyor… Herkesin kendine özgü bir işi ve uğraşı var…

Bu kadroda bulunan herkesin etrafında olası bir ekonomik kriz esnasında destek alabileceği onlarca insan vardır.  Ayrıca olmasa bile kişi ve kurumlara karşı tehdit ve şantajla, çıkar hesabı yapacak kadar kahpe insanlar olmadığımızı bütün Beykoz halkı bilmektedir.

Dost Beykoz ve şahsımla ilgili yazılıp çizilenler adli mercilere taşınmıştır… Mahkemelerin vereceği kararlar elbette ki haber değeri taşımaktadır.

Son tahlilde: Bu güruh saldırılarına 29 Mart Mahalli Genel Seçimlerinin hemen akabinde başladı. Bu güne kadar belli bir kesim dışında iftira atmadıkları kurum ve kişi kalmadı. Maalesef iftiraya uğrayan, çamur atılan bu kesimlerin bir tek ortak görüşü var, o da bu sefil güruhun cesareti nereden ve kimden aldıklarıdır!

Şunu da belirteyim, en az Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kadar yüreğim ve cesaretim vardır… Bu cesareti bana veren tek unsur, kaybedecek bir şeyimin olmamasıdır.

Yazarın Yazıları