Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 12/08/2015 Son günceleme: 12/08/2015 15:10
  • 21.016

Yıl 1914. Rusların Doğu vilayetlerimize girmesiyle, ayrılıkçı Ermeniler, Taşnak ve Hınçak çeteleri marifetiyle, bir Ermeni Devleti kurmak üzere örgütlenirler.

Tıpkı günümüzde ki ayrılıkçı-ırkçı hareket gibi, aynı metodu takip ederek, yüzlerce binlerce masumun, kadın,çocuk yaşlı demeden katline kadar varan eylemlerine girişirler. İş o dereceye varır ki merkezi hükümet,Talat Paşa'nın emriyle bölgede ki olayları incelemek üzere 3 müfettiş gönderir. Maksat bölgenin ileri gelenleriyle görüşülüp bu işin yanlış olduğunu, yüzyıllardır kardeşçe yaşamış iki milletin arasına Rusların oyunlarına aldanarak kan girmemesi gerektiğini anlatmaktır.

Müfettişler aldıkları emir üzerine bölgeyi karış karış gezerek, hergün kanaat önderleriyle bu işin vahametini, olayların büyümemesi için yapılması gerekenleri tartışırlar.

Yine bir akşam geç vakitlere kadar tartışmaların sürdüğü bir ortamda ayrılıkçı Ermenilerin radikal söylemleri heyette bulunan müfettişleri oldukça bunaltır. Olayları yatıştırmak ve varsa masum istekleri hükümete iletmek üzere gelmiş olan heyettekilerden birinin gözüne, topluluğun içinde bulunan ve bütün tartışmalara rağmen hiç söz almayan, duruşundan ne kadar olgun olduğu anlaşılan yaşlıca bir adam çarpar.

Merakla: " Amca sen hiç konuşmadın.Burada bulunduğuna göre bölgede kanaat önderi, sevilen sayılan bir insansın.Lütfen sende düşüncelerini bizimle paylaş" der.Bunun üzerine yaşlı adam " Müfettiş bey oğlum haklısın,uzun zamandır sizi dinliyorum.Benim adım İbrahim.Türk oğlu Türküm.Sizi bilmiyorum ama burada bulunanların içinde tek Türk olan benim herhalde. Burada konuşulanlar benim kanıma dokundu.Yıllardır beraber kardeşçe kavgasız gürültüsüz yaşadığımız insanlar ne oldu da birdenbire bu kadar değişiverdiler anlamadım. Bana biraz müsaade ederseniz sizlere bir hikaye anlatayım" der. Erzurum'un önde gelen insanlarından olan İbrahim Efendi az ama öz konuşan biridir. O söze başlayınca herkes arkasına yaslanır dinlemeye başlar.

İbrahim Efendi :

" Erzurum'un ticaret için başka şehirlere giden kervanların biri, yolun bir yerinde bir handa dinlenmek isterler. Yol üzerinde bir hana yerleşen tüccarlar mallarını değil kendilerini dahi taşımaya takati olmayan bir eşekle deveyi gözden çıkarırlar.Kendilerine gelirlerse gelirler,gelmezlerse kurda kuşa yem olurlar niyetiyle hayvanları serbest bıkakırlar.Kervanın hareketi ile dönüşü arasında aylar geçtiği için bu zaman zarfında bizim eşek ve deve iyice semirir eskisinden de güçlenirler.

Gün gelipte kervan tekrar aynı yol üzerinden dönerken bir koyakta otlayan Deve ve Eşek kervanı görürler.Tam kervan yakınlarında bir yerden geçecekken Eşek : " Deve kardeş benim anırasım geldi" der. Devenin " Yapma eşek kardeş.Bak ne güzel özgürüz.Yiyiy içip geziyoruz.Sen şimdi anırırsan kervancılar bizi yakalar.Onlarca yükün altına sokarlar.Etme eyleme" diye yalvarmalarına bakmaz. İlla bir eşeklik edecek ya tam kervan önlerinden geçerken anırırda anırır.

Tabi olan olur.Deve ve eşek tekrar yük altına alınırlar.Bir müddet gittikten sonra eşeğin ayağına bir taş takılır ayağı kırılır. İyice de semirmiş olduğundan sahibi bırakmaya kıyamaz.Eşeği de yüküyle beraber zavallı devenin üzerine yüklerler.

Zavallı deve sırtında eşek olduğu halde bir dağ geçidine gelinceye kadar yola devam eder.Dibi uçurum olan bu geçitten geçerken deve sırtında ki eşeğe doğru seslenir : " Eşek kardeş, oynayasım geldi." Eşek bir bakar ki alt taraf uçurum " Yapma deve kardeş ben bir eşeklik ettim.Gel etme eyleme" diye yalvarmaya başlar. Ama devenin canı yanmıştır bir kere. Ve başlar oynamaya can havliyle eşeği sırtından atar, deve kendi canını kurtarır ama eşek çoktan uçurumun dibini boylayıp eşek cennetine gitmiştir bile.

Müfettiş heyeti de, Ermeniler de İbrahim Efendi son sözünü söylemeden meramını anlamış olurlar.Lakin İbrahim Efendi yine de lafını bitirir : "Bu arkadaşlara tavsiyem odur ki, develeri oynatmasınlar"...

Rivayet odur ki; Ermeniler Erzurum da Ruslarında kışkırtmasıyla katliam hareketlerine başlayınca Talat Paşa, Erzurumlu İbrahim Ağa'ya bir telgraf çeker ve der ki :  " Develeri oynatın"...

Tarihçi Yılmaz Öztuna Ermeni meselesini anlattığı bir makalesinde, devrin Diyarbekir Mebusu Ziya Gökalp'in bu mesele hakkında "mukatele" (karşılıklı adam öldürme) dediğini yazıyor.Ve o dönem özellikle Kürtlerle aynı bölgelerde yaşayan Ermenilerin Kürtlere çok zulmettiklerini, 2. Abdulhamit zamanında kurulan Hamidiye Alayları altında organize olan Kürt Beylerinin de tehcir esnasında Ermenilerden intikam aldıklarını bu suretle de binlerce insanın öldüğünü anlatıyor.

Kuruluşunda bir Ermeni Örgütü olan PKK'nın yıllarca masum Kürt vatandaşlarımızı  çoluk çocuk demeden katletmiş olması da hem bu iddiayı güçlendiriyor, hem de bu intikamın hala devam ettiğini gösteriyor.

Bize gelince; sabırlı, alçakgönüllü, hoşgörülü ama kafire karşı da onurlu ve zorlu bir milletin çocukları olarak sadece hatırlatmak istedik. Bu topraklarda develer bir oynamaya başlarsa...

Selam ve Dua İle...

Yazarın Yazıları