“Eğitim, her alanda bir memleketin toplumunun kalite seviyesini yükseltir. Eğitimin yaşı yoktur. Çocuk, genç, yaşlı, ihtiyar, toplumun tüm katmanları için bu bakış açısı geçerlidir.
”
Ama her zaman söylerler: "Ağaç yaşken eğilir." Taze beyinlere sahip çıkmak gerekir.
Bu konularda uzman ayrıca teorisyen olan bir arkadaşımla yaptığımız sohbette, en fazla 10 sene, en az 6 sene içinde toplumun % 10’unun işe yarar olacağını söyledi.
Peki, neden diye sorduğumda?
Okullarda eğitim sayı ve nicelik iyi olsa da, nitelik bakımından kötü. Yani, sayı yüksek, başarı düşük, dedi.
Konuyu bağlamak babında eğitimle başladım.
Bir başka konu, dünyada bir ülkenin iç karışıklığından yararlanan bazı azınlıkta kalan toplumlar, güçlü devletlerden aldığı destekle, o halkın 40 yaş altındaki bireylerinin % 70’inin en az iki yabancı dil ve edebiyat bildiğidir. Genç beyinler okullarda fen bilimi eğitimi alıyor. Kendi dillerinin gelişmesi için dünyanın gelişmiş ülkelerinde sivil toplum örgütleriyle entegrasyonu sağlıyorlar. Üniversite seviyesine gelen gençlerini buna Türkiye dahil yurtdışında okutuyorlar. (Gündem konusu olduğundan, yanlış anlaşılmaması için bölge ismi vermiyorum.)
Dikkatinizi çekerim, bir ülke içinde azınlık bir gruptur.
Diğer bir konu ise Danimarka'dır. Nüfusu 5 milyon 916 bin olan bu ülkede 6 milyondan fazla sivil toplum örgütüne üye bulunan kişi var. Yani neredeyse her bir kişi iki derneğe üye.
Neden?
Eğitim ve toplumun refah seviyesi o kadar yüksek ki, o ülkedeki siyaset denen kurum, sivil toplum örgütüdür; evet, yanlış duymadınız, sivil toplum örgütüdür.
Sivil toplum örgütü veya kuruluşu nedir?
Hükümet kontrolünden bağımsız olarak faaliyet gösteren, öncelikli olarak sosyal, insani veya çevresel sorunlara odaklanan misyon odaklı bir kuruluştur.
Ne işe yarar?
Vatandaş ve devlet kurumları arasında köprü vazifesi sağlar.
Peki, bu devlet kurumları sadece belediyelerden ibaret mi?
Bakanlıklara bağlı kurumları yok mu?
Milli Eğitim, Tarım, Emniyet, zabıta, kaymakam ve vali yok mu?
Peki, bu derneklerin üyelerinin eğitim gören çocuklarının maddi imkânlarından dolayı burs ihtiyacı yok mu?
Mülkiyet sorunu yok mu?
İstihdam sorunu yok mu?
Sağlık sorunu yok mu?
Gelecek kaygıları yok mu?
Tarım sorunu yok mu?
Vs. vs. devam ediyor sorunlar.
Peki, tarım, hayvancılık, balıkçılık kooperatifleri, eğitim vakıfları ve kültürel değerleri ayakta tutan yöre dernekleri sorunlarını kamu kurum ve kuruluşlarına ilettiğinde, hukuki çerçevede çözüme kavuşturmak siyaset mi oluyor?
Modern ülkelerde, buna Türkiye de dahil, “siyaset” partiler arasında çekişmeler değil, sivil toplum örgütlerinin siyasi üstü faaliyetleridir.
İki fırsatçı gazeteci gören avareler, evrensel dünyayı takip etmediği için, "STK'larla siyaseti birbirine karıştırmamak lazım. Dernek başkanıysan dernekçilik yap, siyaset yapacaksan istifa et" sözleriyle ağzı laf yapan demagog olduğu anlaşılmıştır.
Siyasetçiyle irtibat kurmadan bir sivil toplum örgütü faaliyetlerini nasıl yürütür?
Hangi partide olursa olsun, biz dernek olarak bütün partilere eşit mesafedeyiz, bir hemşerimize destek olmak ne zamandan beri siyaset yapmak oldu?
Beykoz Kastamonulular Derneğimizin 4850 üyesi var.
Tahmini ilçe nüfusunun % 60 veya 70’i Kastamonulu.
Yani neredeyse hane başına 62 kişiye denk geliyor.
Böyle bir sivil toplum kuruluşunu ve bu kuruluşla hareket eden diğer dernekleri herhangi bir partinin arka bahçesi gibi göstermek ayrı bir handikaptır.
Biz sivil toplum örgütleri olarak, üyelerimizin veya hemşerilerimizin siyasi veya sivil alanda her türlü faaliyetlerinde, yükselmesinde katılım ve destek sağlayarak siyaset yaptığımızı söylüyorsanız, modern siyasetten uzak, sadece ofansif olsun diye çırpınarak varlığını hissettirmeye çalışanlarsınız.
Sağlıcakla Kalın.
Kıymetli Baskanim Sözlerinize cani Gönülden Katılıyorum Kurbaganin Dünyası KUYUNUN Ağzı Kadardır Yaradan İKİ Omzumuza BIR Baş Vermiş İyi düşünüp Kendi Muhakememizi Yapabilmemiz için Kiralık Beyin Olmamizlazim IYI DAHA IYININ DUSMANIDIR Duzuncesiyle Daha iyiyi kovalamamiz lazım Saygılarımla.
Yüreğinize kaleminize sağlık başkanım.
Söylediklerinizin doğruluğunu gerçekliğini bilmemek inkar etmek bir yana bunu tartışmaya açan hatta ve hatta tam tersini savunan kişiler 3 tane koyunun başına çoban bile olamaz ki onda bile liyakat aranmalı ki kuzuları kurtlara yedirmesin…
Yüreğinize kaleminize sağlık olsun kaleminiz kılıçtan keskin olsun kestiği parmak acımasın