Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Depremlerin jeofizik ve metafizik yönleri

Bu yazımız, önceki yazımızın devamı olduğundan, önce o yazıyı okumanız, konu bütünlüğü sağlayacaktır...

Öncelikle, son depremlerde vefat eden bütün canlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da âcil şifalar, yakınlarını ve varlıklarını kaybedenlere de Yüce Rabbimizden inâyetler ve sabırlar diliyorum.

Depremlerin Fizîkî, Mânevî ve Hikmet yönlerini doğru tahlil edebilmek için, ‘iki farklı bakış’ ile incelememiz gerekiyor.

Dîni ve İnancı karıştırmadan, “bilimsel olarak tarif edildiği gibi, jeolojik gelişmeler ve enerji birikimlerinin harekete geçmesini kabul” bakışı.

Şu koca Kâinatı ve tüm âlemleri yokluktan VÂR ederek, SINAV için insanlık âlemini yaratan Yüce Allah’ın seçtiği, son Din İSLÂM’IN bakışı…

BİRİNCİ BAKIŞA GÖRE DEPREM:

Yerkabuğu içindeki enerji sıkışmaları ve kırılmalar nedeniyle, âni olarak ortaya çıkan sismik dalgalanmaların yayılarak, geçtikleri ortamları ve yerin yüzeyini sarsmasıyla ciddi hasarlar oluşturan olaylara "DEPREM" denir.

Görülüyor ki; tabiat kanunları veya tesadüfen olduğuna, yani bir FÂİL (o fiili yapan) olmadığına inanılıyor.

Depremlerin tesadüfen olduğu kabul edildiğinde, ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor:

Kolay anlaşılması için, bir tüfek düzeneği düşününüz: Tüfekteki HOROZ adındaki mekanizma, iğneye hızla çarpıyor, iğne, fişeğin kapsülünü patlatıyor; ateş alan barut hızla mermiyi itiyor ve karşıdaki kişi ölüyor. Bu düzenekteki anlatımda da FÂİL yok.

Şu “tüfek düzeneği” örneği, “deprem düzeneği” ile karşılaştırıldığında; inançsız arkadaşların inandıkları deprem tarifinde de bir FÂİL görülmüyor. Böyle inandıkları için onlar, enkâzda ölenleri saatlerce, hatta günlerce çok ciddi acılar çekerek YOKLUĞA gittiğini zannediyorlar. Ömür boyu tahsiller yaparak, iş kurup çalışıp çabalamalarla kazandıklarının, ya göçükler altında kalarak hebâ olduğu veya başkalarına kaldığı düşünülüyor. Yaralananların da malları mülkleri hebâ olduğu, sevdiklerinin de göçükler altında kalarak YOK oldukları zannediliyor. Ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmadığı için, ne moralleri kalıyor ne de yaşama şevki. Hüzün içinde hüzün, ıstırap içinde ıstırap var ve hiçbir tesellileri de yok.

İKİNCİ BAKIŞA GÖRE DEPREM:

İnananlar için ise DEPREM: Kâinatın yaratıcısının koyduğu Jeofizik olaylarını reddetmeden, “O’nun (Allah’ın) bilgisi ve izni dışında bir yaprak bile düşmez” (En’amSûresi, 59.) ve “Allah’ın izni olmadan hiçbir musibet meydana gelmez.” (Tegâbün S., 11. Âyet.) İlâhî fermanlarına inandıkları için, olayın hikmetlerini düşünmeye başlarlar.

İnançlılar: “Depremlerin Jeofizik yönleri doğru da, TETİĞİ ÇEKEN KİM?” derler.

-“Acaba Yüce Hâlikımızın, bu depremleri engellememekteki murâdı nedir?” derler.

-“Acaba “İşlediğimiz günah ve isyânlarımız nedeniyle” (Şûrâ S., 30. Âyet) midir?” gibi düşüncelerle şu soruları sorarlar:

Allah mutlak ÂDİL olduğuna göre ve “O’nun bilgisi ve izni dışında bir yaprak bile düşmediğine” göre, depremde ölenlerin ahvalleri nicedir?

Yaralananların durumları nasıl değerlendirilecek?

Sağ kurtulup, malı mülkü hebâ olanların kayıpları nasıl değerlendirilecek ve âkıbetleri nasıl olacak?

İnançlı kişiler, doğru cevapları yine Yüce Dinimizin sahih kaynaklarında bulurlar:

Öncelikle “musibetlerin, Müminlerin günahlarına ÎKÂZ” olduğuna ve aynı günahlara devam edildiğinde, Depremler ve bütün musibetlerin devam edeceğine inanırlar.

Yüce Rabbimizin İlminin, Kudretinin ve Hikmetinin sınırsız olduğunu bildikleri gibi, O’nun(cc.) Adaletinin, Merhametinin, Şefkatinin ve Rahmetinin de SINIRSIZ olduğunu da bilirler. Yukarıdaki üç sorunun, aşağıdaki İlâhî cevaplarıyla teselli olurlar…

CEVAPLAR:

Yüce Rabbimiz; enkaz altında kalıp vefat eden imanlı kullarının RUHLARINI, enkazdan önce alıyor ve onlara zerre kadar ACI çektirmiyor. Cansız kalan cesedi parçalansa da Dinen HÜKMÎ ŞEHİD sayıldıklarından, Ruhları acı çekmeden Cennet bahçelerine alınıyorlar. Hayatta kalan Kâmil Müminin yakınları ise sadece GEÇİCİ BİR AYRILIK burukluğu hisseder. Şehitlerinin kendilerini, Cennetlerde ‘şefaat yetkileriyle beklediklerini’ bildikleri için teselli olurlar. Bu DEPREM şehitlerinin; bizler gibi sağ kalsalardı, geri kalan hayatlarında imanlarını koruma garantilerinin bile olmadığını bilirler ve teselli olurlar…

Enkaz altında günlerce kalıp kurtulan Müminlerin, çektikleri acıların ve sıkıntıların da geçmişte işledikleri günahlara keffâret olup silineceği müjdeleniyor. İmanlı kişiler bunları bildikleri için teselli olup, müsterih olurlar…

Depremden sağ kurtulup, malı mülkü heba olan Müminlerin kayıpları ise zekât, sadaka ve İNFÂK yerine geçeceği, yine Yüce Dinimizin müjdeleri arasındadır.

Depremlerin Müminler üzerindeki böylesine çok çok önemli HİKMETLERİ, tesellileri ve müjdeleri, birinci bakıştaki kasavetlerle, ümitsizliklerle, keder ve üzüntülerle hiç mukayese edilebilir mi?

BİRİNCİ BAKIŞA İNANANLAR EĞER; “..tövbe edip iman eder, Sâlih ameller yapıp (Allah’a) yönelenlerin kötülüklerini, Allah iyiliklere çevirir.” (Furkan S., 69-70. Âyetin)’e göre hareket ederlerse, Müminlerden de avantajlı duruma geçebilirler. Bu tür dönüşler kolay olmadığı için, bu avantaj İlâhî bir lütuftur.

Bizleri hem Dünya hayatında mesrur, mutlu ve müteselli eden, hem de ebedî olan Âhirette CENNET hayatını müjdeleyen, İMAN nimetini bahşeden Yüce Allah’a sonsuz Şükürler olsun… Vesselâm.

Bilvesile; MÜBAREK BERÂAT’İNİZİ, BÜTÜN RÛHU CÂNIMLA TEBRİK ve TES’ÎD EDER, SİZE, DEPREMZEDE KARDEŞLERİMİZE ve TÜM İNSANLIK ÂLEMİNE HAYIRLAR, KURTULUŞLAR, BOLLUK ve BEREKETLER GETİRMESİNİ YÜCE RABBİMDEN NİYÂZ EDİYORUM.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER