Neşat YAYLA
  • 17/02/2023 Son günceleme: 18/02/2023 20:07
  • 6.369

Gün; birlik,beraberlik ve dayanışma günüdür.

Dünya var oluşundan beri depremler nedeniyle kim bilir kaç can yitip gitmiştir. Kaç ana evlat acısı çekmiş, yine kaç evlat öksüz veya yetim kalmıştır. Özellikle ülkemizde büyük ölçekli depremler, her zaman büyük yıkımlara sebep olmuştur. Bir çok arkadaşımızı kaybetmenin hâlâ hüznünü yaşıyoruz.

1992'de Erzincan’da,

1999’da Marmara’da,

2011'de Van’da,

2022'de Elazığ’da son olarak 6 Şubat 2023'te güneyde on ilimizi kapsayan asrın en büyük deprem felaketinde binlerce insanımızı kaybettik. Bugün olduğu gibi neredeyse şehirlerin tamamının yıkılmasına şahit olduk. 

Deprem, önlenemez bir doğal afet olsa da depremin yıkıcılığını önlemenin birçok yolu var. Günümüzde, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde belki de dünyanın en şiddetli depremleri yaşansa da can kayıplarının ya hiç olmadığını ya da çok az olduğunu görebiliyoruz. Evet, Japonya, yer katmanlarına müdahale edip depremleri önleme şansına sahip bir ülke değil; ancak ileri teknolojileri ve bu konuda duyarlı olmaları sebebiyle yapılarını büyük depremlere dahi dayanıklı şekilde inşa edebiliyorlar.

Halk arasında çok kullanılan bir söz vardır. "Deprem öldürmez, bina öldürür." derler. İşte, Japonlar bunun farkına varmış ve yıkılmayan, dolayısıyla da öldürmeyen binalar inşa edebilmişler.

Bu tür gelişmiş ülkelerde 7'den 70'e her insan deprem konusunda eğitiliyor,çocuklara ve yetişkinlere deprem öncesinde alınması gereken önlemler ve yine deprem esnasında veya sonrasında yapılması gerekenler öğretiliyor. Eğitime fazlasıyla önem veriliyor. Yapılması gerekenler titizlikle denetleniyor.

Osmangazi köprü inşaatı devam ederken halat koptu diye kendi hatası olmadığı halde intihar eden Japon mühendise tanık olduk.  Yıkılma riski az olan binalarda insanlar eğitimli ve görev bilincine sahip olunca büyük depremler bile en az kayıplarla atlatılabiliyor. Tüm bunlar için her şeyden önce iyi bir eğitim ve bilinç durumu gerekiyor. Gerek devlet yöneticileri gerekse de halk bu konuda duyarlı hareket etmelidir. Olumlu sonuçlar ancak böyle alınabiliyor.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde küçük ölçekli depremler bile büyük yıkımlara sebep olabiliyor. Bakıyorsunuz, 5-5,5 şiddetindeki bir depremde bile binalar yıkılıyor, insanlar hayatlarını kaybedebiliyorlar. Halbuki bahsettiğimiz gelişmiş ülkelerde bu şiddetteki depremler haber konusu bile olmuyor.

İşte, küçük depremlerde bile büyük yıkımlar yaşamanın temel nedeni uygunsuz ve dayanıksız binalardır. Kimi zaman bu binalar izinsiz yapılmış oluyor, kimi zaman zemin etütleri tam incelenmeden,betonarme standartlarına uyulmadan,ucuz malzeme kullanılarak,kimi zaman da ömrünü tamamlamış ve yıkılması gereken binalarda yaşamaya devam ediliyor. Haliyle en ufak bir yer sarsıntısında bile bu binalar yerle bir oluyor. "Önce tedbiri alacağız,ondan sonra takdiri Allah’a bırakacağız." Bu duruma bir dur demenin zamanı geldi sanırım.

Gelecekte İstanbul ve çevre illerinde uzmanlar büyük ölçekli bir depremden bahsediyorlar.Dünyanın göz bebeği güzel İstanbul kesinlikle depreme hazır hale getirilmelidir.  İstanbul 204 ülkeden 131'ini geride bırakan devasa bir şehir.

Bütün bu bilgilerin ışığında, 1999 yılında yaşanan büyük Marmara depreminden sonra,Valilik bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul Proje Koordinasyon Birimi(İPKB) kuruldu. Bu birimin kamu binaları için olası deprem ve afetlere karşı yaptığı güçlendirme çalışmaları takdire şayandır. Birimin başında bulunan Kazım Gökhan Elgin Bey ve ekibi disiplinli,düzgün çalışmaları ile göz doldurmaktadır.İstanbul’da yüzlerce okul,hastane,kamu binaları,ya güçlendirildi yada yıkılıp yeniden yapıldı. Beykoz ilçemizde güçlendirilmeyen çok az okul kaldı.

Bunların yanında ilimizde yıkılmayıp hasar gören birçok bina var. Bu binalarında çok yakın bir tarihte güçlendirilip onarılması gerekir. Bu işin şakası yok.

Depremler konusunda yetkililer derhal önlem almalı, gerekirse başka kaynaklara aktarılan ödenekler durdurulup tüm ekonomik kaynaklar bu alana kaydırılmalıdır. Bu felaketin sonuçları mutlaka değerlendirilmelidir.

Halkımızın bu felaketlerdeki dayanışması,gösterdiği tavır bütün dünyaya örnek olacak vasıftadır. Yıkılması gereken ne kadar bina varsa yıkılmalı, yerlerine depreme dayanıklı binalar yapılmalıdır. Çarpık kentleşmeye bir an önce son verilmelidir. Unutmayalım ki bir deprem, bir ülkeye bir savaştan bile daha çok zarar verebilmektedir. Eğer istersek deprem kayıplarını en aza indirebiliriz. Tüm yetkililerin ve halkın bu konuda bilinçli olması gerekiyor.

Son olarak,bu görülmedik felaketin acısını yüreğinde hisseden Yüce Türk Milleti'nin, içerden-dışarıdan yüreği ile gelerek canını dişine takıp hayat kurtaranların, koşarak çalışmalara katılanların, uzaktan, yakından her türlü maddi ve manevi destek verenlerin.. El açıp yüreğinin derinliklerinden sana gönderdikleri bu dualarını kabul buyur, Büyük Allah'ım.

Gün; birlik,beraberlik ve dayanışma günüdür.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (1 Yorum)

Şakir Albayra (1 yıl önce)

Depremlerde, behemehal suçlanan kişilerin başında müteahhitler yer alır. Hâlbuki bunlar sermayedarlardır. Mühendis, mimar, usta, işçi, taşeronlarla iş tutarlar. binanın bitirilmesiyle belediyeden kullanım ruhsatı alırlar. resmiyet, müteahhidi , binası yıkıldıktan sonra müteahhit kaçarken arar. Ya yakalanır veya yakalanmaz. kaçarken yakalamak yerine bina yaparken yakalasanız da ne yaptığına baksanız ya. Hattı zatında yıkılan binaların 1. derecede sorumluları, belediye başkanlığı ve bağlı birimleridir. Buna ,pek temas edilmiyor nedense. Yârin zülfüne mi dokunuyor ne?

Yorum Yaz