Prof. Dr. Faruk ŞEN
  • 10/05/2017 Son günceleme: 10/05/2017 19:02
  • 8.069

Avrupa Konseyi'nde özellikle sosyal demokratlarda büyük bir Türkiye karşıtlığı var.

Buna Yunanistan ve diğer ülkeleri de ilave ettiğimizde, Türkiye için yapılan oylamada Avrupa Konseyi'nin AB Üyesi ülkelerden gelen parlamenterlerinin bazı Hıristiyan Demokratlar haricinde Türkiye'nin denetim altına alınması için karar verdiğini görüyoruz. Böylece ilişkilerimiz donduruluyor ve acı tarafı şu ki, Malta'da gerçekleşen toplantıda Türkiye’ye yeni fasılların açılmaması gibi bir karar alınmamıştır. Türkiye’ye beklenenin dışında olumlu yaklaşılmıştır.

AB ile 2005 yılında başlayan görüşmelerin 12. yılında şimdiye kadar açılan fasıl sayısısın 14 ve kapanan fasıl sayısının yalnızca 1 olduğunu görüyoruz. Bu ise AB'nin Türkiye'ye karşı kötü niyet beslediğini açıkça ortaya koymaktadır. Öte yandan biz, önceki gün alınan kararla Avrupa Konseyi tarafından ikinci kez denetim altına giriyoruz. Daha önce 1996 yılında denetime girmiş ve 2004 yılında AKP Hükümeti işbaşına geldikten ve AB yolunda somut adımlar attıktan sonra bu denetim kaldırılmıştı. Şimdi bu yeni denetimin ise bizim başımıza iş açacağı görülüyor. Türkiye bu denetim kararıyla Azerbeycan, Ermenistan, Arnavutluk, Sırbistan, Macaristan, Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerle birlikte anılmaya başlanacak. Türkiye'nin demokrasi sorunlu gibi görünen bu ülkelerle aynı sınıfta yer alması ise büyük bir talihsizlik ve haksızlıktır.

Tanısak da tanımasak da bu karar çıkmış!

Türkiye, önündeki bu gelişmeler ışığında belki 'Biz bu kararı tanımıyoruz ve bizim için hiçbir hükmü yok' diyebilecektir. Hatta Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ne gönderdiğimiz 18 Milletvekilini belirli bir süre yollamamaya karar vermesi de mümkündür. Esasında Türkiye'nin bu karar sonrası artık yeniden gözden geçirmesi gereken bazı konuların olduğu da aşikârdır:

“Şu 3 adım atılsa,

2018 Mayıs’ında denetim kalkar!”

1- OHAL'in uzatılmaması ve bitirilmemesi akılcı bir yaklaşım gibi görünmektedir. Türkiye, OHAL'siz de olayların üstesinden gelebileceğini dış dünyaya gösterebilmelidir.

2- Kanun Hükmünde Kararname sayılarının azaltılması gerekmektedir. Parlamentoyu işleterek, Hükümetin olanaklarını kullanması gerekmektedir. Hükümet, MHP'yi de yanına alabilmişken, KHK'lar yerine kararları Parlamento'dan çıkartmayı tercih etmelidir.

3- Gözaltı süreçleri özellikle basın mensupları için hayli uzun bir süreyi kapsamaktadır. Gözaltına alınan kişiler 7-8 ay sonra mahkemeye çıkabilmekte ve dava 15 ay sürdükten sonra suçsuz oldukları anlaşıldığında ise aradan epeyce süre geçtiği görülmektedir.

Türkiye şu 3 adımı atarsa, 2018 yılının Mayıs ayında gerçekleşecek zirvede, Avrupa Konseyi'nin denetiminden çıkabilecektir.

Yazarın Yazıları