Prof. Dr. Faruk ŞEN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 26/09/2013 00:11
  • 14.364

Eski ve yeni Kanlıcalı olarak 40 yılımı Almanya’da geçirdikten sonra, yine kendi köyüme geri dönmüş bulunmaktayım.

Kanlıca benim çocukluğumun geçtiği, gençlik yıllarımı yaşadığım, her sabah saat 6.52 Vapuruyla Eminönü’ne gidip, Tünel’e çıkıp Alman Lisesi’ne gittiğim yılları pek unutamam. Daha sonra bir Almanya yaşamımım oldu, Almanya yaşamım 1971’de Münster kentinde okumaya gitmemle başladı.

2010 yılının Ekim ayında Türkiye’ye, İstanbul’a geri dönüşümle, daha sonra Kanlıca ’ya dönüşüme kadar 2 yıl geçti. Almanya’da hala köklü ilişkilerim var, fakat beni en çok mutlu eden dedemin babasının yaptırdığı Kanlıca da ki evi restore ederek burada yaşamama yönelik.

İstanbul benim için hiçbir zaman yabancı olmadı, Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni yönettiğim süreç zarfında, yılın 110/120 gününü Türkiye’de geçirdim bunun da 4/3 İstanbul’da geçti.

Kardeş Kent oluşumu

1971 Ekim ayında Almanya için terk ettiğim Kanlıca’ma Aralık 2012 tekrar geri döndüm. Boğazın incisi olan Beykoz ilçesinin Kanlıca Mahallesi’nde oturmak ve yaşamak hakikaten bir kıvanç. Baktığınız zaman 14,6 Milyon nüfusuyla İstanbul dünyanın başkenti olmaya layık bir yer. Almanya’da yaşam sürecinde Essen Kentinde oturdum ve Mülheim an der RuhrKentiyle Beykoz’un Kardeş kent olması için büyük çaba gösterdim. Bu önemli bir olaydı, zira Beykozlu olarak Mülheim an der Ruh kentinde oturan kimse yoktu, Sosyal Demokrat Belediye Başkanı Dagmar Mühlenfeld’i ikna ederek Almanya’nın güzel Kentiyle boğazın incisinin kardeş kent olmasını sağladım.

Bugün artık yükselen değer olan Beykoz’da yaşamımı sürdürürken, Kanlıca’dan boğazı seyretmek, Kanlıca ’da yoğurt yemek, cumartesi günleri Beykoz pazarına gitmek, alışveriş yapmak ve artık film stüdyo platformu olan Beykoz Kundura Fabrikası’nda TRT’nin çekimlerine katılmak benim için ayrı bir zevk. Baktığınız zaman Beykoz büyük bir dinamizm gösteriyor.

Eskiden Paşabahçe İçki, Cam ve Beykoz kundura fabrikalarının olduğu yerlerde artık yeller esiyor.

Şimdi Beykoz’un en büyük devinimi, bu üç bölgede, bir yerde ciddi bir film stüdyosu olması, diğerinde bir üniversite ve üçüncüsünde de güzel bir Kültür Merkezi olmasına bağlı. Yaşadığım Kuzey Ren Vesfalya eyaletinde Çelik ve Kömür Madenleri bittikten sonra bölgede boşlukta kalan kömür madenleri ve çelik fabrikaları bugün bir Kültür Merkezihaline geldiler. Avrupa Birliği’nin bölgesel ve sosyal strüktür formalarından, strüktür fonlarına aldığı fonlarla bunu gerçekleştirdiler.

Beykoz’un tarihi değerleri

Beykoz için de bazı şeyleri yapmamız lazım. Beykoz’da Yoros KalesiAnadolu Kavağı,Yuşa Tepesi ciddi gelişimler gerekmektedir. Ayrıca Polonez köyü ve Cumhuriyet köyleri yaşlılar yurdu için elverişlidir. Beykoz’daki 2014 Seçimlerinden sonra iktidara kim gelirse gelsin, ciddi bir şekilde harekete geçilmelidir. Beykoz’un araştırmaya yönelik atılımlara “Benim bir Fikrim var” yarışmasının jürisinde olduğum zamanda hissettim… Beykoz’da yaratıcı bir insan. İnternet üzerinden, satış sisteminin üzerinden, tutun bisiklet yoluna, yaşlılar yurduna kadar her şeye fikir üreten yatkın insanlar yaşamaktadır.

Kanlıca’ya baktığınız zaman artık ciddi bir film setine dönüşmüş bulunuyor. Her sokakta ve neredeyse evlerin birçoğunda filmler ve diziler çekiliyor. Buna karşılık yurt dışında Beykoz’un tanıtımını daha iyi yapmalıyız. Artık Sabiha Gökçen Havalimanı’na inen turistler bizim bölgemize gelmeli ve görülecek yerleri görmeli. Yapacağımız çalışmalarda buna ağırlık vermemiz lazım, başında bulunduğum Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel AraştırmalarVakfı bu konuda çalışmalarına ağırlık verecektir. Beykoz ve mahalleleri İstanbul’un nadide köşelerindendir ve bunları hep beraber sahip çıkalım ve daha ileri gitmelerinde katkıda bulunalım. 

Yazarın Yazıları