Melih PERÇİN
  • 09/08/2014 Son günceleme: 19/04/2012 00:11
  • 15.013

27 Mayıs 1960, Cumhuriyet tarihimizde darbelerin başlangıcıdır.

Ne yazık ki, bu darbenin hesabı görülmediği veya görülemediği için diğer darbelerin önünü açmış en önemlisi de darbecilere ilham ve cesaret vermiştir.

27 Mayıs 1960… 12 Mart 1971… 12 Eylül 1980… Bu tarihler ordunun iktidara el koyduğu tarihlerdir… 

Son gelişmelere baktığımızda; Mehmet Akif’in dediği gibi ibret alınmadığı için tarihin bir daha tekerrür ettiğine şahit olmaktayız… 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 28 Şubat 1997 tarihinde vukuu bulan darbecilerin balans ayarı dedikleri “post modern” müdahalenin ardından 27 Nisan 2007 gecesi yayınlanan “sanal muhtıra” ve son olarak da Ergenekon, Balyoz ve İnternet Andıcı Davaları ve diğer benzeri davalarda gördüğümüz gibi Türkiye’de  “rejimi korumak” adı altında militarist bir yapılanma oluşmuştur.

Dünyanın her yerinde Demokrasiler darbecileri yargılarlar… Bugün geldiğimiz noktada, yıllar sonra da olsa 12 Eylül cuntacıları ile 28 Şubat sürecini yönetenler yargı önündeler… 

Türkiye’de ki hukuk düzeninin ve demokrasinin normalleşmesi için “darbeyi yapanlar” la“darbeye teşebbüs”te bulunanlar yargılanmalıdırlar. Darbeler siyasi tarihimizin en karanlık sayfaları sayılmalıdır. Bu süreçte darbe ortamını hazırlayan ve darbecilerle işbirliği yapan; iş dünyası, sendikalar, medya, üniversiteler,  yargı mensupları ve siyasiler başta olmak üzere dış güçlerin etkisi net olarak ortaya çıkartılmalıdır.

Evet, demokrasilerin darbecileri yıllar sonra da olsa yargılayacaklarını söylemiştik… 

Şimdi sıra, siyasi tarihimizin en karanlık sayfalarının aydınlatılmasında…

Adalet gecikmeden davalar sonuçlandırılmalı, suçlular cezalandırılmalı, suçsuz olanlar ise biran evvel salıverilmelidir… Şairin dediği gibi “ adalet gecikmez tez verilmeli ”

Selam ve Dua ile…

Yazarın Yazıları