Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Darbeciler hakkında bir mukayese

 

15 Temmuz darbecileri için “..bunlar, Apo’dan bile aşağılık…” ifadelerini duyunca, kendi kendime “yok artık, konuşurken ölçüyü kaçırmamak ve 30 000 kişinin katili ile mukayese etmemek lâzım. Bunlar en azından mü’min” demiştim. Fakat zaman ilerledikçe ve ifadeler alınmaya devam ettikçe, bu görüşün sahibine hak vermeye başladım. Birlikte mütalâa edelim bakalım, acaba öyle mi?

Darbe girişiminin bir numaralı sanığı olan Org. Akın Öztürk, gerçeğinden 180 derece zıt ifade verdi. Yani “benim darbe ile hiçbir ilişkim yok. Hatta ben darbeci arkadaşlara engel olmaya çalıştım. Vs.” gibi asılsız cümlelerle, savunmalar yapmış. Pek tabiidir ki, savcılar ve hâkimler lâfa değil, icraata bakarak karar verip tutukladılar.

Gn. Kurmay Bşk. Org. Hulusi AKAR’ın başına silah dayayıp, bildiriyi imzalamaya ve okumaya zorlayan Tüm Gnr. Mehmet Dişli de darbe girişiminin başarısız olduğunu anladıktan sonra, 180 derece dönüş yapmış. Rehin alınan Sn. AKAR ile birlikte çıkarken, kendi bileklerine de plastik kelepçe taktırarak, kendisini de darbeciler tarafından rehin alınmış olduğuna inandırmaya çalışmış. Pek tabiidir ki bu hileyi Sn. AKAR bozmuş.

Yine darbe girişiminin başarısız olduğu kesinleşince, Pensilvanya’daki FG.’de “..darbeden benim haberim yok! Ne darbesi? Vb.” ifadeler kullanılması, gerçekten PES dedirtiyor. Oysa Sn. AKAR bildiriyi imzalamaya ikna edilemeyince, ikna edilme umuduyla “..sizi FG ile görüştürelim” şeklindeki ısrarlar, elbette FG’nin haberdar olduğunu çok net gösteriyor. Gerçi daha sonra haberdar olduğuna dair açıklamaları ve birçok delil daha ortaya çıkıyor. Aslında 17-25 Aralık ve sonrasında da her şey ayan beyan ortaya çıkmıştı. Bu yargı darbesi başarısız olunca, çeşitli mahfillerde askeri darbe planlarının yapıldığı, hatta 8 ay kadar önce de Pensilvanya’da nihâi görüşmelerin yapıldığı da şâyî olmuştu. Eski Savcılardan A. Zeki ÜÇOK, o yıllarda A. Hakan’ın programında, “fethullahçı General ve Albayları isim isim biliyorum. Hatta Albay Gürol Doğan’ın, ‘..biz artık çok güçlendik. Şu anda F.G. emriyle kalkacak F.16 ve F-4’lerimiz var’ demişti”.  ..ve daha neler neler?…

Bütün lego parçaları birleştirdiğimizde, yani olaylara objektif bakıldığında yukarıdaki cümlenin değerlendirilmesi çok kolaylaşıyor. Yani, Apo denilen câni inançsız olduğu halde, hiç olmazsa işlediği cürümlerin arkasında durmuştu. Bunlar ise inançlı oldukları halde, bu milletin gözlerinin içine bakarak 40 sene yalanlar söyledikleri gibi, dînen kesinlikle yasak olan yalanı meslek edinmişler. Kendilerini gizleyebilmek için, akla hayale gelmeyen takiyyeler ve ikiyüzlülükler yapmışlar. Dînen; “açık bir kapı ve pencereden içeri bakmak haram” olduğu halde, binlerce kişilerin mahremlerine kamera ve ses kayıt cihazları koyarak, bunları yabancı ülkelere casusluk ve şantaj malzemesi yapmışlar. Devlet kadrolarına sızmak için, çalma sorularla sınav kazandırarak, masum, fakir, zekî ve çalışkan öğrencilerin haklarını gasp etmişler.

Kendilerini, Ömer Nasuhi Bilmen’in “..Risale-i Nur talebeliği, ekstra Müslümanlıktır” buyurduğu nur talebesi gibi göstererek kamufle etmişler ve Risale-i Nur ekolünde tamamen men edilmiş olan siyasete soyunmuşlar. Devletin en önemli kadrolarına sinsice sızmışlar. Hatta devleti ele geçirebilmek için, 40 sene boyunca şeytanı bile şaşırtan sinsi planlar yapmışlar. Bu sinsi planlarını fark eden halka ise “..devlet kadroları, lâiklerle, dinsizlerle, masonlarla, komünistlerle vs dolu. Onların yerine inançlı kişilerin girmesi daha iyi değil mi?” gibi hoş gelen ifadelerle yutturmuşlar. Fakat neticede ise gelmiş geçmiş iktidarlar içinde en güvenilir, en çalışkan, halkın güvenini defalarca arttırarak oylarını en çok yükselten ve en inançlı bir kadroya ihanet ettiler. Haince ve kalleşçe iki defa DARBE yapmaya kalkıştılar.

Katil Apo; Türk ve İslâm düşmanlarının silahlarını kullanarak cinayetler işledi. Bunlar ise devletin kendilerine, “güvenilir kişiler” gözükmeleri sebebiyle verdiği, halkın vergileriyle alınan uçaklarla, tanklarla ve silâhlarla, masum halkı ve meclisi bombaladılar. Masum 246 kişiyi şehid ederek, binlerce kişiyi sakat bıraktılar. Güzel ülkemizi milyarlarca lira zarara uğrattılar. Gerekçeleri NE OLURSA OLSUN, bunları hiçbir akıl, hiçbir mantık ve hiçbir vicdan asla kabul etmez ve edemez…

Şimdi, gözler önünde cereyan eden bu gerçekler ışığında, konu başlığımız olan “..bunlar, Apo’dan bile aşağılık…” ifadelerini siz değerlendiriniz…

NOT: Pirinç içindeki beyaz taş, siyah taştan daha tehlikelidir. Çünkü siyah taş görünür ve tedbir alınır. Beyaz taş ise dişleri kırdıktan sonra fark edilir.

B.S.N.: “Gayrı meşru bir tarik (yol, tarz, usul) ile maksadına (hedefine) giden adam, maksadının aksiyle tokat yer…” Bu vecizeyi konumuza uyarlayalım:

“Bu ihanet olayları yüzünden tutuklanıp zarar gören ailelerin VEBÂLLARİ, bu 40 yıllık ‘gayri meşru tariklere’ tevessül eden ve esas komutanından emir almak yerine, vatana ihanet edenlerden emir alan teröristlerindir.” ..Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. A.Raif Öztürk Hocamızın zihnine, bedenine, yüreğine sağlık. Bütün yazıları gibi bu çok mühim yazısı da, görmeyen gözlere, işitmeyen kulaklara, hissetmeyen yüreklere şifa niyetiyle paylaşılmalı inşAllah…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER