Ekrem TUNCER
  • 24/02/2021 Son günceleme: 24/02/2021 10:19
  • 4.815

Değerli okurlarım;

2 Ocak 2014 yılındaki "BU KAVGAYI BASİTE ALMAYIN" başlıklı köşe yazımın bir bölümünde AK Parti'nin İstanbul ve Ankara'yı kaybederek kısa bir fetret dönemine girebileceğinden bahsetmiştim. O süreçte yaşanan olaylar, devamında FETÖ' nün darbe girişimi ve bugün geldiğimiz noktayı göz önünde bulundurursak; bundan 7 yıl önceki ön görülerimizin ne kadar isabetli olduğunu maalesef yaşayarak tecrübe etmiş bulunmaktayım. Merak edenlerin Dost Beykoz internet arşivinden yazıyı okumalarını tavsiye ederim.


Yine geçmişteki, 6 Aralık 2018 tarihli "CUMHUR İTTİFAKI İYİ DÜŞÜNSÜN" başlıklı köşe yazımızda, İYİ Parti'nin kurulmasının, Cumhur İttifakı'nın oylarına olumsuz etki yapacağından bahsederek; seçimlere AK Parti'nin MHP ile ittifak yapmadan girmesinin daha isabetli olacağını yazmıştım. Bugün itibari ile geriye dönüp baktığımızda ortaya koyduğumuz tespitlerin ne kadar yerinde ve isabetli olduğunu tecrübe etmiş oldum. Bunların ışığında bu sefer, bu başlıkta bir yazı yazarak AK Partili dostlarımıza kendimce uyarılarda bulunmayı bir vazife görmekteyim.

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimini, Cumhur ittifakı kazanmıştır. Ancak 2019'da ki yerel seçimlerden; başta İstanbul ve Ankara'yı kaybederek, 1. parti olunmasına rağmen başarısızlıkla çıkılmıştır. Kimse kendisini kandırmasın. İşin gerçeği budur. En önemlisi de girdiği seçimlerde kaybetmeyen AK Parti'nin de yenilgiye uğrayabileceği muhalifleri tarafından da görülmüş ve artı bir motivasyon oluşturmuştur.

Derin derin bu son yerel seçimin analizini yapacak değilim. İsteyenler 6 Aralık 2018 tarihindeki "CUMHUR İTTİFAKI İYİ DÜŞÜNSÜN" başlıklı yazıma bakıp ne kadarda yerinde tespitler yaptığımızı müşahede edebilirler.

Gelelim 2023 seçimlerine...

Şu saatten sonra AK Parti ile MHP'nin ve BBP'nin de dahil olduğu, Cumhur ittifakında bir çözülme olasılığının mümkün olmadığını tahmin etmekteyim. AK Parti açısından siyasi etik olarak da bu tarz çözülme doğru olmayacaktır. O zaman Cumhur ittifakının stratejisini doğru bir şekilde uygulaması gerekmektedir. 2020'nin sonlarına doğru MHP lideri Sayın Bahçeli; Cumhur ittifakının adayının, Sayın Erdoğan olduğunu açıklamakta bir sakınca görmedi. Hali ile MHP bu düşünce içerisinde iken AK Parti'nin de zaten bu minvalde olması gayet doğaldır.

Recep Tayyip Erdoğan'ın 2023 seçimlerinde tekrar Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için Cumhur İttifakının atması gereken bazı adımlar var. Çünkü mevcut şartlarda yapılan tüm kamuoyu araştırmaları Cumhur ittifakının %50 bandını aşmasının çok zor olduğunu göstermektedir. Nasıl ki Amerika'da Pandemi süreci Trump'ın başını yediyse, Türkiye'de de bu süreç Sayın Erdoğan'ın yolunu kesebilir. Tabii bunu sadece Pandemi sürecine bağlamak akılcı değil. Ancak 1 yıldır ülkemizde, hayatı ekonomik manada felç eden bu süreç tabii ki olumsuz olarak en başta iktidarı etkileyecektir.

Bu sebeple, Cumhur ittifakının bünyesine en az iki parti daha katması gerekmektedir. Bu partilerden bir tanesinin; mutlaka Saadet veya Yeniden Refah Partisi olması gerekmektedir. Ayrıca seçim barajının %1'e indirilmesi en doğru karar olacaktır. Bu şekilde karsısında blok oluşmasını engelleyebilir. %10 barajının sadece ittifak yapacak partiler için kalması, yeni kurulan partilerin bireysel olarak seçime girmelerini teşvik eder. Böylelikle muhalif birliktelikler engellenebilir.

Seçim sistemi ile alakalı yine birkaç düzenleme yapılması kamuoyundaki olumsuz algıyı dağıtacaktır. Örneğin; Partili Cumhurbaşkanlığı'nın toplumda beklenen kabulü görmediğini üç yıllık süreçte tecrübe ettik. Partiler; Cumhurbaşkanı adaylarını gösterebilmeli ancak Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi ile bir bağının kalmaması daha doğru olacaktır. Yine tek adamlık eleştirisi son zamanlarda toplumda ciddi manada karşılık görmeye başladı. Buda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için olumsuz intiba oluşturmaktadır. Bununda önüne geçilebilmesi için Cumhurbaşkanı adaylarının seçimden sonra oluşturacakları kabineyi, seçimden önce belirleyerek seçmenin karşısına çıkmaları daha çoğulcu, demokratik,  inandırıcı, sürdürülebilir ve mantıklı olacaktır. Yani koca koca bakanlar bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılmayacaktır. Böylelikle hem Cumhurbaşkanı'nın üstündeki sorumluluk paylaşılmış olur hem de bakan olacak kişiler 5 yıl boyunca görevde kalacakları için daha özgüvenli ve daha sorumlu bir yönetim tarzı ortaya koyabilirler.

Seçim sistemine dönük bu tarz değişikliklerin dışında; Hükümetin, ekonomik manada vatandaşı rahatlatacak çeşitli atılımlara yönelmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Bana göre Pandemi sürecinde hükümet üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. Ancak; Pandemiden önceki ekonomik krizlerin oluşturmuş olduğu çöküntüler, bu süreçte daha belirginleştiği için hükümetin teşvik ve destekleri yetersiz gözükmektedir. Pandemiden önceki süreçte zaten ekonomik olarak çöküntüye giren firmalar bu süreçle birlikte dönüşü olmayan, sonucu kestirilemeyen kötü bir sarmala düştüler. Öyle ki devletin teşviklerini dahi kullanamadılar. Bu durum Pandemiden önceki ekonomik krizin faturasıdır.

İşte bu ahval ve şerait içerisinde Cumhur İttifakı'nın bir an önce seçim sistemindeki düzenlemeleri ve ekonomik manadaki reformları hayata geçirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde 2023 yılı ülkemiz ve coğrafyamız için kötü sonuçlara gebe bir yıl olacaktır. 

Yazarın Yazıları