Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Corona’ya inananlar ve inanmayanlar

Bu ‘İNANANLAR ve İNANMAYANLAR’ mefhumu, insanlık tarihi boyunca var olagelmiştir.

Ne hikmetse, herkes kendi inancının doğru, karşı inancın veya diğerlerinin bâtıl ve yanlış olduğunu zannetmiş veya öyle sanmıştır. Münakaşalar, mücadeleler, hatta savaşlar da genellikle bu zan sebeplerle çıkmıştır.

Oysa ‘ana doğrular’ tektir ve bu doğrular, kâinatın ve tüm insanlığın Yüce Yaratıcısına ait olan doğrulardır…

Çünkü bir cihazın en randımanlı ve sağlıklı işleyebilmesi için, o cihazı üreten firmanın fabrika ayarlarına ve kullanım kılavuzundaki maddelerin uygulanmasına bağlı olduğu gibi, kâinatın ve tüm insanlığın sağlık, huzûr ve mutlulukları, Yüce Rabbimizin her dönemdeki vahiy ilmiyle mümkündür.

Bu ana doğrulardan sapmalar veya isyanlar; şahsî menfaatlere dokunduğu ölçülerde değişkenlik arz eder. Meselâ kişiler veya kurumlar kendilerine, istilâ, baskı veya zulümleriyle bir sömürü sistemi kurmuşlarsa, vahye ait en âdil doğrular, onların menfaatlerine ve saltanatlarına ters düştüğü için, elbette sömürmelerine engel olacaktır. Bu nedenlerle de bu doğrulara inanmak istemeyecekler ve isyan edilecektir.

İnanmak, fertlerin de gayri meşru zevk ve keyiflerine engel olacaksa, yine bir isyan sebebidir. İsyan edebilmeleri için de, gerçekler vicdanlarına takılıyor olsa da İNANMIYOR gözükmeleri şarttır. 

İşte bu itibarla; insanlık tarihi boyunca İNANANLAR ve İNANMAYANLAR mefhumu var olagelmiştir. Neticede de menfaatlerine dokunan ulvî prensipleri, kendi menfaatlerine göre değiştirdikleri için, geçmişte tahrif ettikleri HAK dinlerin yerine, Yüce Rabbimiz yeniden bir Peygamber gönderip, yeni bir mukaddes kitap tahsisi etmiştir. Bir önceki Kitap ise BÂTIL bir hâle geldiğinden, onlarla amel edilmesi de yine Yüce Rabbimiz tarafından yasaklanmıştır.

Fransa, İngiltere, Almanya, ABD, Hollanda vb. diğer Corona tedbirlerine isyânların altında genelde bu gerçekler yatmaktadır.

Öyle ya Corona tedbirleri adına konulan yasaklarla, gayrimeşru flörtleri engelleniyor. Meyhanelerdeki, fuhuş yuvalarındaki, kumarhanelerdeki, benzeri birçok sömürü düzenleri engelleniyor. Zevk ve sefâları, bir nevi mahkûmiyete dönüştüğü için âdetâ kuduruyorlar ve taşkınlık gösteriyorlar.

Corona tehlikelerine inanmak işlerine gelmediği için, “atın ölümü arpadan olsun” dercesine, İNANMIYOR gözüküyorlar. “Özgürlüklerimizi kısıtlayamazsınız” diyerek, diretiyorlar. Allah’a cc, Âhirete, Mahkeme-i Kübraya, Cennet ve Cehenneme inançsız yetiştirildikleri için de zevk ve eğlencelerle coronadan ölseler bile, yok olup gideceklerini sanıyorlar. Oysa yok olmayı sanmak, asla yok olmak değildir…

Aynen deve kuşunun avcıya yakalanma korkusuyla kafasını kum içine gömdüğünde, avcıdan kurtulacağını zannedip avcının eline düştüğü gibi, bunlar da gerçekleri inkâr etmekle ve akıl ve idraklerini gaflet kumuna gömmekle, kurtulacaklarını sanıyorlar. 

Oysa diğer yandan; Allah’a cc, Âhirete, Mahkeme-i Kübra’ya, Cennet ve Cehenneme inananlar ise Yüce Rabbimizin ve O’nun cc Elçisinin SAV emir tavsiyeleri doğrultusunda, ‘bizlere emanet olan vücutlarımızı kuruma’ adına Coronaya karşı tam tedbirler alıyoruz.

İbadet hânelerimizde bile “saflarımızı mutlaka sıklaştırma” Sünneti saniyesini geçici bir süre iptal edip, aralarımızda 1,5-2 metre mesafe bırakıyoruz. Dinimizin “Temizlik imanın yarısı” prensibine, çocukluğumuzdan beri zaten riayet ettiğimiz için, bizler sadece MASKE zorunluğunu geçici yaşantımıza eklemiş oluyoruz.

İşte bu nedenlerle devletimiz tarafından alınan “Corona tedbirlerine”, Allah’a İNANANLAR tarafından, asla direniş gösterilmez ve gösterilmemiştir. Bu konuda tek-tük görülen itaatsizlikler ise yâ Yüce Dînimiz hakkındaki kara cahilliktendir veya içimizdeki TC kimliğinde İslâm yazdığı halde; “hepimiz Ermeni’yiz, vücut benim-ister satarım, pe ke ke sizi tükürükle boğar vs” şekilde nâra atan inançsızlardandır.

Asrımıza damgasını vuran ünlü İslâm âlimi, bakınız Îman hakkında ne buyuruyor: "İman, insanı İNSAN eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi, (esas görevi) îman ve duâdır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder." (23. Söz.)

Îman ile İLGİLİ DİĞER VECİZELER:

  • İman, hayatın kuvvetidir. …
  • İmanın cahili olan, neyin âlimidir ki? …
  • İman varsa, imkân da vardır. …
  • İman, Allah ile kul arasında bir köprüdür. …
  • Din hayatın hayatı, hem Rûhu hem esâsı. İhyâyı Din ile olur, şu milletin ihyâsı… (Yani; Güzel yaşamanın özü ve gerçek Ruh dinamosu Dindir. Şu milletin hâyat bulması, Yüce Dîn olan İslâm’ı yeniden yaşatmakla mümkün olur…) B.S.N.
  • İman sahibi az konuşur, çok iş yapar. Münafık ise, çok konuşur az iş görür. (Ahmet Rüfâî.)
  • İmandır o cevher ki, ilâhi ne büyüktür. İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür. (M. A. Ersoy)
  • “İman nedir?” Diye akıldan sordum; Akıl, kalbimin kulağına söyleyerek, “Îman: Edeb’tir,” dedi. (Hz. Mevlâna.)

Îmanla ve sağlıkla kalınız…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER