Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN
  • 15/08/2020 Son günceleme: 15/08/2020 17:57
  • 5.771

Corona (Covid 19) virüs salgınının başladığı Mart ayından Haziran ayına değin üç ay kadar evden çıkmadım diyebilirim. Kampüste lojmanda oturduğumuz için evden çıksam da kampüsten çıkmadım. Kampüste öğrenci olmadığı için kalabalık bir ortam zaten yoktu. Dolayısıyla fazla bir risk ile karılaşmadım.

17 Temmuzdan itibaren bir ay izne ayrıldım. Hem baba ocağını ziyaret edip sıla-i rahim sevabı kazanmak, hem de cennet vatanımızın değişik yerlerini gezerek tefekkür sevabı kazanmak niyetiyle yola çıktık. Bu sırada zaman zaman şartlar gereği kalabalık ortamlara girmek durumunda kaldık. Ama devletimizin uymamızı istediği üç kurala elimizden geldiğince uymaya çalıştık. Maske takmak, güvenli mesafeyi korumak ve elleri sıkça sabunla yıkamak.

Biz bu kurallara uymaya çalıştık ama uymayanların da çok olduğunu gördük. Biz hiç aksatmadık diyemem. Az da olsa farkında olmadan veya unutarak bizim de uymadığımız zamanlar oldu. Ama hatırlar hatırlamaz hemen maskemizi taktık ve ne olur ne olmaz diyerek bağışıklık sistemimizi güçlendirecek şeyler yedik. Sarımsak, zencefil, zerdeçal, çörek otu bunların başında geliyordu.

Covid 19 virüsü çoğunlukla solunum yoluyla akciğerlere yerleşiyor. Burada çoğaldıktan sonra vücudun kalp, beyin ve böbrekler gibi hayati organlarına yayılıp sonuçta çoklu organ yetmezliğine ve ölüme sebep olmaktadır. Şahısta önceden kronik bir rahatsızlık varsa bu süreç çok daha hızlı olmaktadır. Eğer erken safhada tespit edilerek tedavi uygulanmışsa kurtulma şansı bulunmakla birlikte vücutta kalıcı hasarlar da bırakabilmektedir.

Maddi dünyamızda cereyan eden bu olaylar bana manevi hayatımızı hatırlattı. Canlı mı cansız mı olduğu bile bilim dünyasında hala tartışmalı olan gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsle olan bu sınavımız bana günahlarla olan sınavımızı hatırlattı.

Kaç sene yaşayacağımız belli olmayan geçici bir dünya hayatını tehdit eden bu virüsten çekinip bu kadar tedbirler alıyoruz. Acaba geri dönüşü olmayan bir ebedi hayatı tehdit eden günah virüslerine karşı daha çok tedbirler almamız gerekmez mi? Diye kendi nefsime sordum.

Maske, mesafe ve temizlik ile Covid 19 virüsünden korunmaya çalışıyoruz. Aynen öyle de, günah virüslerine karşı da korunma ve savunma çareleri vardır. Öncelikle günah virüslerinin yoğun olduğu yerlere girmemek tedbirlerin başında gelir. Çünkü risk barındırıyor. Şayet girme durumu söz konusu ise Allah’a sığınıp yani istiğfar maskesini takıp öyle girmek gerekir. Bu sırada günah odaklarıyla olan güvenli mesafeyi korumak gerekir. Yine de günah virüsü bulaşmış olma ihtimali olduğu için, bolca tövbe - istiğfar sabunuyla yıkanmak gerekir.

Hadis-i Şeriflerde bildirildiği üzere işlenen her bir günah kalpte bir siyah leke bırakır. Günahların sayısı arttıkça lekeler çoğalır ve kalbi tamamen kaplayarak karartır. Artık o şahsın kalbi doğru yolu göremez. Çünkü manevi farlarını tamamen günah kirleri kapatmıştır. Peygamberimiz “ben günde en az yetmiş defa tövbe istiğfar ederim” demiştir. Her tarafı günah virüslerinin sardığı bugünün şartlarında bizim kaç defa günlük istiğfarda bulunmamız gerektiğini artık varın siz hesaplayın!

Günah virüslerine karşı manevi bağışıklığımızı güçlü tutmak için de başta Kuranımız olmak üzere imanı kuvvetlendiren eserleri sıkça okumak ve tefekkür etmek yani manalarını aklımıza ve kalbimize sindirmek gerekir.

Rabbim hepimizi hem Corona-virüslerden hem de günah virüslerinden korusun! Amin.

           

Yazarın Yazıları